Bahar bayramları içinde en dikkate değeri “Hıdırellez”dir. Hızır ve İlyas adlarının birleşmesinden meydana gelmiştir. Hıdır/hadr Arapçada yeşillik anlamına gelmektedir.
Hızır, Kuran’da Hz.Musa’ya kılavuzluk eden kutsal bir kişi olarak geçmektedir.
Halk inanışlarına göre, Hızır zaman zaman dünyayı dolaşır, gezdiği yerlerdeki kuru otları yeşertir, gittiği yerlere bolluk ve bereket getirir. Darda kalanlara yardım eder.
İnsanlar zaman zaman Hızır’ı görürler. Fakat rastladıkları kimsenin Hızır olduğunu sonradan anlarlar. Dilek dilemedikleri için pişmanlık duyarlar. Halk inanışlarında Hızır’la ilgili yüzlerce hikaye vardır.
Bir inanışa göre Hızır ile İlyas iki kardeşmiş. Bunlar Hıdırellez gecesi birbirleriyle buluşurlar.
Folklorda Hızır yahut Hızır_İlyas kültünü en iyi bir biçimde yansıtan merasimler, özellikle Türk dünyası ele alındığında Hıdır-Ellez ve Hızır Nebi Bayramı’dır.
Hıdır-Ellez büyük çoğunlukla Anadolu ve Balkan Türkleri arasında bilinmektedir. Eskiden Ruz-i Hızır(Hızır Günü) de denilen Hıdırellez, halk arasında yaygın inançlara göre, Hızır ile İlyas’ın bir araya geldiği günün hatırasına kutlanmakta olup, Hızır-İlyas birleşik kelimelerinin halk söyleyişinde aldığı biçimi yansıtmaktadır.
Hıdırellez kullanmakta olduğumuz Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs’a gelmekte olup, eskiden kullanılan Rumi/ Jüliyen takviminde ise 23 Nisan gününe rastlamaktadır. Bu tarih memleketimizde yaz mevsiminin başlangıcı olarak bilinmektedir. Eski takvimde yani Rumi takvimde yıl ikiye ayrılmış olup 23 Nisan(6 Mayıs)’dan 26 Ekim(8 Kasım)’e kadar süren 186 gün Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini; 26 Ekim’den 23 Nisan(6 Mayıs)’a kadar devam eden 179 gün de Kasım Günleri adıyla kış mevsimini meydana getiriyordu.
İşte Hıdır-Ellez(6 Mayıs) gerçekte Hızır ve İlyas’ın bir araya geldiği gün olduğu inancı altında, kışın sona erip yaz mevsiminin başladığı gün olarak kutlanmaktadır.[1]
Türkler İslamiyetle birlikte bu ayinleri Hızır-İlyas kültüne dönüştürdüler. Mesela XVI. Yüzyılda yaşamış olan Hazini, Maveraünnehir bölgesinde her yıl Hızır ve İlyas’ın buluşması şerefine şenlikler yapıldığını haber vermektedir. Cevahirü’l Ebrar adlı eserinde vermiş olduğu bu bilgiler Mart, Nisan, Mayıs aylarında yapılan merasimlerin eski Türk inançlarının İslamileştirilmiş bir uygulamasıdır. Kısaca Türkler yaz mevsimi başlangıcına ait inanç, adet ve gelenekleriyle Anadolu’ya yerleştiler.[2]
Divriği’de 1962’li yıllara kadar Hıdırellez’de Çay Kenarı, Totukların Değirmeni gibi yerlere gidiliyordu. Divriği merkezinde bu gelenek gittikçe azalmakla beraber köylerde devam etmektedir.
Eski yıllarda 6 Mayıs günü kadınlı erkekli, büyüklü çocuklu bütün insanlar kırlara giderlerdi. Evlerinde hazırlamış oldukları yiyecekleri orda bulunanlara dağıtırlardı. Yer, içer, eğlenirler birbirleriyle tanışırlardı. Bazen bu tanışma evliliğe atılmış bir adım olurdu.
Hızır’la ilgili inanışlar:
1. Hızır, fakir kıyafetinde gelirmiş. Hızır, selin önü sıra boz bir atın üstünde gelirmiş. Selden önce, selin önüne düşerek gelirmiş. Selin başlangıcını görenler bir dilekte bulunurlarsa, mutlaka bu yerine gelirmiş.
2. Hızır, temiz evlere gelir, pis evlere uğramazmış. Bunun için Hıdırellez’den bir gün önce ahırlar da dahil evin her tarafı temizlenir. (Köyler)
3. Hızır, dilenci kılığında dolaşan uzun, ak sakallı, üstü başı yırtık, fakat yüzü nurlu bir adam olarak bilinir. Nerede olduğu ve nasıl yaşadığı hakkında bir bilgi yoktur. Ayrıca belli bir adak yerinde bulunmaz. Hızır’ı nerede çağırsan hemen yardımına koşar.
4. Bir şey çoğaldı mı “Hızır değneğini dürttü; Allah Hızır bereketi verdi” derler.
5. Hızır ikindi namazından sonra seyahate çıkar, herkesin dileğini görürmüş. 6 Mayıs’ta görürmüş ki o adam gül ağacının dibine gelin yapmış. Anlar ki o adam evlenmek istiyor. Dua edermiş. O adam ev yapmış, ev sahibi olması için dua edermiş. Bütün gül ağaçlarının dibini gezermiş. Hızır, akşam ezanına kadar dolaşırmış. Dilek dileyenler için Allah’a dua edermiş.
6. Hıdırellez, yöredeki kadınlar tarafından aktif olarak kutlanır. Erkekler tarafından pek kutlanmaz.
6. Hıdırellez’de ev işi yapılmaz, dikiş dikilmez, uyku uyunmaz, çamaşır yıkanmaz
7. Günahların dökülmesi, ferahlığa kavuşmak için salıncakta sallanılır. Sallanırken kucağa bir taş alınır “Yağlara, ballara…” diye bağırılır. Böylece ineklerin yağı çok olur. Mayıs nanesi güzel olduğu için bugün nane biçilir.
8. Bazı yerlerde Hıdırellez günü ateş yakılır. Kuzu çevrilir.
Dileklerin kabul edilmesi:
1. Örnek: “Ben ne dilek diledimse oldu. Oğlum için gelin istedim oldu. Ev istedim oldu. Araba istedim, oğlum araba aldı. Hacca gitmek isteyen bir kimse bir çubuğa yeşil bir bez bağlayıp gül fidanının dibine dikerse, ona ertesi yıl Hacca gitmek nasip olur. Yeşil bayrak diktim hac nasip oldu. Oğluma bir mağaza yaptım, içine eşya doldurdum, mağazanın etrafını çayır çimen döşedim oğlum mağaza sahibi oldu. Gül dibine yapılan ev, dükkan, araba, bayrak gibi şeyler öylece bırakılır. Bunlar zamanla dağılır. (Hayriye Aydın)”
2. Örnek: “Kayınvalidem 5 Mayıs günü ikindi ile akşam arası iki rekat namaz kılardı. Sonra bahçeden topladığı taşlarla, ağaçlarla, ot ve çiçeklerle ev yapardı. Evin içine para, yemiş ve Enam-ı Şerif kordu. Enam kordu ki oğlu okuyup alim olsun. Yemiş kordu ki bakkal dükkanı açsın. Bu ev birkaç gün öylece dururdu. Sadece Enam-ı Şerif’i alırdı. Ev zamanla kendiliğinden bozulurdu. Bu işi gizlice yapardı (İnayet Tuğut).
Mani okuma geleneği;
Genç kızlar bir gün önceden kır çiçekleri toplarlar. Bunları su dolu bir çömleğin içine korlar. Çömleğin içine yüzük, küpe gibi süs eşyalarını atarlar. Çömleğin ağzını kapatıp 5 Mayıs akşamı gül çalısının dibine korlar. Sabah olunca küçük bir kız çocuğuna bu eşyaları çektirirler. Önce mani okunur, sonra süs eşyası çekilir. Söylenen mani o kız için söylenmiştir. Bu maniler genellikle aşk ve sevda üzerinedir.
Siyah iplik bükerim
Büker büker sökerim
Eller yar yar dedikçe
Ben boynumu bükerim.
Ayağım yalın idi
Dikeni kalın idi
Ben senden ayrılmazdım
Ayıran zalım idi.
[1] Ahmet Yaşar Ocak, İslam Türk İnançlarında Hızır yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985, s.136
[2] Ocak, a.g.e., s. 141