Sivas Öğretmen Okulundaki ilk yılım, ilk günlerim,… O güne kadar gurbet yüzü görmemişim. Akşam olunca bir efkar basıyor ki sorma gitsin. Sigara üstüne sigara yakıyoruz….Ah…oh sesleri de cabası Bize gelen mektupları döne döne okuyoruz. Sınıflar ağlama duvarı gibi.
O tarihte bugünkü iletişim araçlarının hiç biri yoktu. Derdimizi sıkıntımızı mektuplarla paylaşıyorduk. Hiç unutmam efkarlı bir günümde babamdan bir mektup geldi. Ben de büyük bir sevinçle mektubu açtım. Babam, mektubumu geri göndermişti. Hiç erinmeden, üşenmeden bir kompozisyon ödevi inceler gibi tek tek incelemişti. İmla hatalarını kırmızı bir kalemle işaret etmişti. Babama teşekkür edeceğim yerde, hatalarımı söylemesi ağırıma gitmişti. Oturup ağlamaya başladım. Daha sonra da kendimi acındırmak için mektubun üzerine göz yaşlarımı damlattım…
Babam, daha sonraki yıllarda tek kelime söylemedi. Ankara Gazi’deki öğrenciliğimi babamın verdiği dersle tamamladım. Allah rahmet eylesin.