Eylül ayına girmiştik… İhtilalin eli kulağındaydı….Postal sesleri geliyordu. Her gün sağdan ve soldan bir çok öğrenci hayatını yitiriyordu. Okullarda doğru dürüst ders yapılmıyordu. Öğretmenler can güvenliğim yok diye rapor alıp okula gelmiyordu. Ben de bu karışık dönemde Divriği Lisesi Tarih öğretmenliğine gönderilmiştim. Daha önceki görevim Sivas Milli Eğitim Müdürü yardımcılığı idi. Aynı zamanda Sivas Halk Eğitim Merkezi Başkanı idim.
Liseye sürgün olarak gönderildim. Gittiğim okuldaki öğretmen ve öğrenciler birkaç yıl önce okuttuğum öğrencilerim idi. Bana sürgün muamelesi yapmadılar. Yalnız her gün Liseye uğramak zorundaydım… Derken Eylül ayı geldi. Öğretmenlerden biri bir rüya görmüş. Ben onlara imam/hoca olup namaz kıldırıyormuşum. Beni solcu olarak bildikleri için rüyayı hayra yormamışlar. Kendi aralarında rüyayı yormaya başlamışlar. Tabii bu hadiseyi bana söylememişler. Kendi açılarından güzel bir rüya değil. Sağcı öğretmenlerin imamlığını bir sağcı yapar….Ben sosyal demokrat bir adamım…
Birkaç gün beklemişler. İşin ilginç yanı bir hafta sonra 12 Eylül ihtilali oldu. İlçedeki yüzbaşı, ne kadar öğretmen ve idareci varsa hepsini okulda toplamış, daha sonra da Divriği Demir Madenlerindeki sosyal tesislere göndermiş… Ben hariç hepsini tutuklamış …İşin kötü tarafı bütünlemeye kalanların sınavı yapılmamış. Üniversiteye girecek olan öğrenciler mağdur.
Yüzbaşı’nın yanına gittim. İhtilal olduğu için en büyük amir ilçenin yüzbaşısı. Kendimi tanıttım, öğrencilerin mağdur olacağını söyledim. Komutan da anlayışlı davrandı öğretmen ve idarecileri serbest bıraktı. Öğrenciler de okuldan mezun oldular. Öğretmenlerin gördüğü rüya çıktı. Ben onların imamı oldum…Onlar da cami cemaati.