Nevruz, Türk tarihi bakımından, Türk’ün yeniden tarih sahnesine çıkışı, yeni bir yılın başlamasını ifade eden bir gündür. Türkler için “istiklalin kazanıldığı” yani Ergenekon’dan çıkarak eski ata yurtlarına yeniden sahip olduğu gündür. Bu yüzden bu güne “Ergenekon Bayramı” da denilmiştir.
Türkler’in üç bin yıllık milli bir bayramı olan Nevruz/Bahar Bayramı’na geçmeden önce, milletçe kutlanan toplu törenlerden bahsetmek istiyorum.
Geçmişi tarih öncesine dayanan, çok büyük bir coğrafya içerisinde yaşamış olan Türk topluluklarında üç çeşit toplu tören görmekteyiz:
a. Dini bayramlar
b.Milli bayramlar
c.Töresel bayramlar
Dini ve milli bayramlar yüzyıllara göre değişen bayramlardır. İslamiyetten önce Şamanizm’e, Budizm’e ve Gagavuz Türkleri’nde olduğu gibi Hıristiyanlığa bağlı dini törenler ve bayramlar yapılırken İslamiyet’le birlikte Ramazan ve Kurban Bayramları kutlanmaya başlamıştır.
Dini ve milli bayramlar, toplumdaki fertlerin kaynaşması ve birlik beraberliklerin temini bakımından önemli fonksiyonlara sahiptir. Türklerin bilinen en eski tarihlerinden beri bayramlar birlik ve bütünlüğü sağlayan bir vasfa sahip olmuştur. Çeşitli Türk toplulukları arasında görülen sürgün avı, toy, yuğ ve şölenler büyük bir coşku ile kutlanmıştır.
Milli bayramlar da devletlere ve dönemlere göre değişir. Selçuklular ve Osmanlılar dönemindeki milli bayramlarla, Cumhuriyet dönemindeki bayramlar arasında en ufak bir bağlantı yoktur. Ulusal Eğemenlik Bayramı, Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 1919-1923 yıllarına ait milli bir mücadelenin anılarını taşır. Her yıl coşku ile kutlanır.
Töresel bayramlar böyle değildir. Binlerce yıllık bir geçmişin izlerini taşır. Devletler değişse de, toplumlar mensup oldukları bir dinden başka bir dine geçseler de töresel bayramlar devam eder. Sivas yöresinde kutlanan Saya Gezme, Kış Yarısı, Hızır Orucu, Kabayele Karşı Gitme, Sultan Nevruz, Hıdır-Ellez, Eğrilce, Sıçancık, Ekin Selavatlama, Koç Katımı… gibi mevsimlik toplu törenler eski Türk inançlarından, eski Türk bayramlarından kaynaklanmaktadır.
Mevsimlik toplu törenler içinde en yaygın olanı bugün bütün Türk dünyasında kutlamakta olduğumuz Bahar Bayramı/Sultan Nevruz’dur.
Nevruz, eski Türklerin ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri bir gündür. Farsça bir kelime olan nevruz, yeni gün anlamına gelen bileşik bir kelimedir.
Nevruz, güneşin koç burcuna girdiği, yani gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 21 Mart’a ve Rumi 9 Mart’a rastlamaktadır.[1]
On iki hayvanlı Türk takviminde 21 Mart yılbaşı olarak kabul edilmekte ve törenlerle kutlanmaktaydı. İranlılar da aynı şekilde 2l Mart’ı yılbaşı olarak kabul etmekte ve kendi geleneklerine göre kutlamaktaydı.
On iki hayvanlı bu takvim Büyük Hun Devleti’nden itibaren bazı değişikliklerle uzun süre kullanılmıştır. Cengiz Han İmparatorluğu’nda da bu takvimin kullanıldığı bilinmektedir.
Bir diğer Türk takvimi de büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın emriyle hazırlatılmış olan Celali Takvimi’dir. 21 Mart l079’da güneşin koç burcuna girdiği günü(Nevruz) yılbaşı kabul etmiştir. Selçuklu Devleti’nin bir bakıma varisi olan Osmanlılar da Nevruz’u sayılı günlerden biri olarak kutlamışlardır. Osmanlılar’dan önce, Anadolu’nun hakimi olan Türkiye Selçukluları ve takiben Beylikler döneminde ve bilhassa Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan zamanında Nevruz, yılbaşı kabul edilmiş ve vergiler buna göre tanzim edilmiştir. Yakın zamanlara kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin mali yılı Mart ayı idi.
Biraz önce de bahsettiğimiz gibi Nevruz, Türk tarihi bakımından, Türk’ün yeniden tarih sahnesine çıkışı, yeni bir yılın başlamasını ifade eden bir gündür. Türkler için “istiklalin kazanıldığı” yani Ergenekon’dan çıkarak eski ata yurtlarına yeniden sahip olduğumuz gündür. Bu yüzden bu güne “Ergenekon Bayramı” da denilmiştir.
Yine Süryani Mihail de Türklerin bulundukları bölgenin dağlarla çevrili olduğunu, Ergenekon adı verilen bu bölgeden ilk defa M.Ö. 510 yılında çıktıklarını anlatmaktadır. Nitekim Türkler, sınırlı imkana sahip olan Ergenekon’dan geniş bir coğrafyaya; yani atalarının eski yurduna çıktıkları günü bayram olarak Doğu Türkistan’dan Anadolu, Balkanlar ve Kıbrıs’a kadar uzanan Türk coğrafyasında kutlamaktadırlar.
Ayrıca bütün klasik kaynaklar Türklerin her yıl mayıs ayının 10.-20. günleri arasında ırmak kenarlarında şenlikler düzenlediklerini ve kurban kesip, saçı yaptıklarnı yazmaktadır.
Söz gelimi Yakutlar’da Göktanrı adına törenler yapıldığı, yeşil ağaçlar altına gidilerek kımızlar içildiği, hatta ortada yakılan bir ateşin üstünden atlandığı bilinmektedir. Yine aynı şekilde Moğollar, Kalmuklar ve Tunguzlar’ın da buna benzer törenler tertip ettiklerine rastlanmaktadır.
Tarihi bakımdan Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz bir örfi/geleneksel bayram olarak bilinmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle kutlanmıştır. Bugün, Büyük Selçuklu Devleti’nin tarihi sınırları içinde bulunan Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Azerbeycan ve Kazakistan’da Nevruz Bayramı yöresel bazı farklar hariç aynı anlamda kutlanmaktadır.
Bu yönüyle Türk dünyasında binlerce yıldan beri yaşamakta olan bu gelenek, Türk dünyasının müşterek kültürüdür.
Zira Kuzey Kıbrıs’tan Balkanlar’a, Kırım’dan Tataristan, Başkurtistan, Çuvaşistan’a; Kafkasya’dan Sibirya’ya ve nihayet Çin zulmü altında olmasına rağmen Doğu Türkistan’a uzanan çizgide Nevruz, Ergenekon, Ulusun Günü, Bahara Kavuşma, Yeni Yıl ve hatta Anadolu’da Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Kara Çarşamba… gibi adlar altında ve bilhassa kırsal kesimlerde yaygın olarak bilinmekte ve uygulanmaktadır.
Nevruz, pek çok Türk boyunun çok eski devirlerden beri kutladığı, başlangıçta dini nitelikli olmakla beraber zamanla bu özelliklerini kaybeden Bahara Erişme, Yılbaşı/Yenigün ve Ergenekon’dan Çıkış bayramıdır.
Türk tarihinin büyük bir dönemi için ana kaynak konumunda bulunan Çin yıllıklarına göre, Göktürkler Ötügen’deki kutsal dağda yani Ergenekon’da her yıl merasim ve eğlenceler yaparlardı.
Nevruz kutlamaları Selçuklu ve Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Prof.Dr.Saim Sakaoğlu “Konya’da 1918 Yılı Ergenekon Bayramı” adlı makalesinde Erkenekon/Nevruz Bayaramı’nın Konya Alaeddin Tepesi’nde devlet töreniyle kutlandığını yazmaktadır.[2]
Ulu önder Atatürk, Cumhuriyetin ilanından önce milli bayram olarak Nevruz’u kabul etmiş. 21 Mart 1922 yılında Ankara’da yapılan törenlere bizzat katılmıştır.
Günümüzde bütün Türk ülkelerinde değişik isimlerle kutlanılan Nevruz, yakındoğu ülkeleri dahil birçok ülkede kutlanmaktadır.
a.Azerbeycan’da Nevruz:
Bahar Bayramı ile ilgili gelenekler bugün tam anlamıyla İran’daki Türk topluluklarında ve Azerbaycan’da yaşamaktadır. Azerbaycan Türklerinde Nevruz bayramı, dini olmaktan çok milli bir bayram niteliğindedir. Bayram sabahı ilk önce yaşlı adamların evlerine gidilir ve elleri öpülür. Çocuklar boyanmış yumurta , çorap, para, bayramlık alırlar. Nişanlı kızlara hediyelik gönderilir.
b.Kırgızlar’da Nevruz:
Asya’nın en eski Türk boylarından biri olan Kırgızlar’da Nevruz, yüzyıllardan beri bayram olarak kutlanmaktadır. Ulu Kırgız Devleti’nde Nevruz, 9. Yüzyılda devletin bayramı olmuştur. Kırgızlar’da Nevruz’u karşılama törenleri bir hafta öncesinden başlar. Ocaklara konulan yedi kazanda, yedi çeşit yemek yapılır. Yaşlı bir kişi eteğine aldığı buğdayı tarlaya ekmeye başlar.
c.Özbekistan’da Nevruz:
Nevruz, Özbekistan’nda çok eski zamandan beri kutlanmaktadır. Nevruz, Özbekistan’da genellikle bir hafta sürer. Özbekistan’da anneler kızlarını ve gelinlerini yanlarına alıp, yemekler hazırlayıp komşularını davet ederler. Özbekistan’da Nevruz’un sembolik bir kahramanı vardır. Bu “Baba Nevruz” adlı sembolik kahramandır. Yeşil bir kıyafet giyer….Yeşil, baharın sembolüdür.
Mart ayının herhangi bir Cumartesi ve Pazar günü halk, imamla birlikte mezarlığa gider. Ölmüş yakınlarının ruhu için Kur’an okurlar. Kabirlerin üstünü ve çevresini temizlerler. Şairler, şiir şölenleri düzenler.
Özbekler ve Tacikler erkek çocuklarına Nevruz, kız çocuklarına Nevbahar ve Baharay adlarını verirler.
d.Kazakistan’da Nevruz:
Türk dünyasının ortak bayramı olan Nevruz, Kazakistan’da da yüzyıllardır kutlanmaktadır. Nevruz’da önce evler temizlenir, herkes en güzel elbiselerini giyer. Küskünler barışır. İnsanlar birbirlerine hayır duada bulunur. Herkes Nevruz’u kendi imkanları çerçevesinde kutlar. Birileri koyun keser ve yaşlılara saygı ifadesi olarak kesilen koyunun başı pişirilip ikram edilir. Bayramda doğan çocuklara Nevruzbay, Meyrambek
diye isimler verilir.
e. Türkmenistan’da Nevruz:
Türkmenistan’da Nevruz, diğer Türk topluluklarında görüldüğü şekilde kutlanmaktadır.
- Diğer Türk Topluluklarında Nevruz:
Karakalpaklar’da Nevruz bayramı 21 Mart günü kutlanmakta ve bu bayram üç gün devam etmektedir.
Dobruca bölgesinde yaşıyan Kırım Türkleri’nde de Nevruz geleneği bugün de kutlanmaktadır. Bayram günü çocuklar gruplar halinde büyük bir dal parçasını Nevruz çiçekleri ile donatırlar ve evleri dolaşmaya başlarlar. Gidilen her evin önünde Nevrez(Nevruz) türküleri söyleyip yiyecek toplarlar. Bunları pişirip toplu halde yerler.
Kazan Türklerinin ataları kabul edilen İdil/Volga Bulgarları arasında da Nevruz geleneği mevcuttur.
Dağistan’da Nevruz bayramı 21-22 martta kutlanmaktadır dağlıkbölgelerdeki bayram kutlamaları genellikle birbirine çok benzemektedir. Bu günde yöre hlkı ateş yakıp eğlenir,silah atıp davul çalarak, özel yemekler yaparak bu bayramı kutlarlar.
Hıristiyan Gagavuz Türklerinde halk takvimi 12 takvimlidir. Mart ayına Baba Marta denir. Yeni yıl 1 Martta başlar. 1 Mart sabahı kırmızı ve beyaz yünden martacık adı verilen sembolik bir bebek yapılır. Martacık, çocukların kollarına, kadınların baş örtülerine takılır. Bunlar bolluk,sağlık verimllilik ve mutluluk amacıyla bulundurulur.
Yakut-Saha Türklerinde nevruz bayramı Isıakh bayramı olarak kutlanır. Kışların çok uzun,yazların kısa olduğu Sibirya Türklerinde baharın karşılanması 21-22 haziran’a kalmaktadır. Törenler Ak şaman’ın duası ile başlar, tören alanı kımız dökülerek. kötü ruhlardan temizlenir. Tören alanına yarım ay şeklinde genç ak ağaçlar dikilir. Alanda ateş yakılır tören bitene kadar söndürülmez.
Batı Trakya Türklerinde Nevruz geleneği Mevris adıyla bilinmektedir. Nevruz günü kır eğlencelerine gidilir, kırlarda menekşeler toplanır, bu menekşeler o gün eğlencelere katılmayanlara verilir. Nevruz törenlerine katılmayanlar bu menekşeleri üç defa koklarlar ve gözlerine sürerler. Bu uygulamayı Anadolu’da ve Sivas yöresinde de görmekteyiz.
Yugoslavya Türklerinde Nevruz geleneği oldukça yaygındır ve Sultan Navrız olarak bilinmektedir. Nevruz günü eğlenceler tertiplenir, dilekler tutulur, dualar yapılır.
Anadolu’da Nevruz Bayramı:
Anadolu’da Nevruzla ilgili gelenekler bütün Türk toplumu içinde yaşamaktadır. Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Nevruz Sultan, Mart Bozumu…. gibi adlarla anılan Nevruz, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde kutlanmaktadır.
Günümüzde eylül ayında kutlanan Ertuğrul Gazi Törenleri, Abdülhamit zamanında Mart Dokuzu’na rastlayan Nevruz günü yapılırdı. Bu bayrama Yörük Bayramı da denilmektedir.
Silifke Tahtacıları/Tahtacı Türkmenler Nevruz gününü Hz.Hüseyin’ in doğum günü olarak kabul ederler. Bu günde yaylaya çıkılır. Halk arasında “Mart dokuzundan sonra dağlar misafir alır” sözü yaygındır.
Güneydoğu Anadolu illerimizde bölge halkı tarafından 21 Mart’ta kutlanan Nevruz’a Sultan-ı nevruz denilmektedir.
Doğu Anadolu toplulukları bu geceye kutsiyet vererek bu gecede canlı-cansız bütün varlıkların Tanrı’ya secde ettiklerine inanırlar. Yine inanca göre o gün herkesin yıllık rızkı ve mukadderatı tayin olunur. Gün boyunca karşılıklı ziyafetler verilir, ziyaretler yapılır. Fakirler kollanır, ölmüş yakınlar için Fatihalar okunur. Bu gün, tıpkı Berat Gecesi gibi kutlanır. Dualar okunur. Çünkü bu gün, rızkların yıllık olarak verildiği gündür, inancıyla dargınlar barışır; birlik ve beraberlik temin edilir.
Nevruz ilgili İnançlar:
Zamanla İslami bir mahiyet kazanan Nevruzla ilgili yeni rivayetler ortaya çıkmıştır. Bu rivayetler şu şekilde sıralanabilir:
- Tanrı dünyayı, gece ile gündüzün eşit olduğu Nevruz’ da yaratmıştır.
- İlk insan Hz.Adem Nevruz’da yaratılmıştır.
- Önceleri Cennet’te yaşayan Hz.Adem ile Havva şeytana uyarak haram meyveyi yedikleriden, Hz.Adem Serendis Adası’na, Havva ise Cidde’ye sürülmüşlerdi. Pişmanlık duyan Hz. Adem ve Havva’yı Tanrı affetmiş ve her ikisini de bir nevruz günü Arafat’ta buluşturmuştur.
- Nuh’un Gemisi, Ağrı Dağı’na konduktan sonra, Nuh peygamber yeryüzünün kuruyup kurumadığını öğrenmek için önce bir kargayı görevlendirmiş; ancak karga geri dönmemişti. Daha sonra görevlendirilen güvercin bir müddet sonra ağzında bir defne dalı olduğu halde gemiye dönmeyi başarmıştı. Bu, hem toprağın kuruduğunu, hem de baharın geldiğini müjdelemekteydi. Bunun üzerine Nuh Peygamber Ağrı Dağı’ndan Sürmeli Çukuru(Iğdır Ovası)’na inmişti. Hz.Nuh’un yere ayak bastığı gün Nevruz idi.
- Kardeşleri tarafından bir kukuya atılan Hz.Yusuf, bir bezirgan tarafından Nevruz’da kurtarılmıştı.
- Hz.Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yararak taraftarlarını kurtardığı gün Nevruz’idi.
- Bir yunus balığı tarafından yutulan Yunus Peygamber, Nevruz’da karaya bırakılmıştır.
- Tanrı insanları yarattığı zaman evrendeki bütün yıldızlar Hamel/Koç burcunda toplu halde bulunmakta imişler. Nevruz’da Tanrı bütün yıldızlara feleklerinde dönmelerini emretmiş.
- Türklerin Alevi, Bektaşi, Sünni kesimlerinde Nevruz hakkında çeşitli inançlar oluşmuştur. Nevruz, Alevi-Bektaşi Türk topluluğuna göre Hz.Ali’nin doğduğu gün, Hz.Ali’nin Hz.Fatma ile evlendiği gün, Hz.Ali’nin Hz.Muhammet tarafından halife ilan edildiği gün olarak kutlanmaktadır.
Sonuç:
Görüldüğü gibi ilkin xı. Yüzyılda, daha sonra büyük kitleler halinde 13. Yüzyılda Anadolu’ya gelen Oğuz/Türkmen boyları Ergenekon’dan çıkış günü olan bu bayramı Anadolu’ya getirmişler, Türk takviminden doğan bu bayramı büyük bir coşkuyla kutlamışlar ve zamanımıza kadar yaşatmışlardır.
Bütün Türk topluluklarında Yeni Kun, Yeni Gün, Yengi Kün, Yeni Yıl, Çağan, Navrız, Ergenekon, Sultan Nevruz…. gibi adlarla kutlanan Nevruz, birlik ve beraberliğin sembolü haline gelmiştir.
Nevruz, dostluk, kardeşlik, iyilik ve mutluluk bayramıdır. Çok geniş bir coğrafyada yaşayan Türk insanlarını birbirine kenetleyen, bağlayan ve kaynaştıran bir milli örf, anane ve gelenekler bütünü olarak Nevruz, dini ve milli bayramlar gibi kutlanmakta, milli birlik ve beraberliğin sembolü olarak görülmektedir. Türk milletini ayakta tutan dinamiklerden biri sayılan Nevruz bayramı kültürel bağlardan biri olarak sonsuza kadar kutlanacaktır.
Türk dünyasının Nevruz bayramı hepimize kutlu olsun.
[1] Dr.Abdülhaluk Çay, Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, Ankara 1984, s.l
[2] Dr.Saim Sakaoğlu, Konya’da 1918 yılı Ergenekon Bayramı, Nevruz/1995, Hz.Prof.Dr.Sadık Tural, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1995, s. 89-90