Yeşil Direk/Mıhlı Direk Düşeği

Adak yeri Hafik’e bağlı Emre  köyündedir. Burası Yunus Emre’nin bir müddet oturup kalmış olduğuna inanılan kapalı bir mekandır; yani düşektir. Düşek, bu yörede kutsal tanınan kişilere ait makam, adak yeri anlamında kullanılmaktadır.

Yörede daha çok “Yeşil Direk” olarak bilinen bu adak yeri, köyün içerisinde bulunmaktadır. Yoldan bir hayli aşağıda, toprak damlı bir köy odası şeklindedir. Yapıda ardıç ağacı, kerpiç ve çay taşı kullanılmıştır.

Yol üzerinde küçük bir giriş yeri(sahanlık) ve bu giriş yerinden sonra başlayan on üç, on dört basamaklı bir iniş yeri vardır. Binanın tavanını dört metreye yaklaşan ardıç direkler tutmaktadır. Bu direklerden bir tanesi kutsaldır. Bu direğe Yunus Emre’nin veya Hızır’ın sırtını verdiğine inanılmaktadır.

Menkıbe: Menkıbeye  göre bir tamir sırasında kutsal direk yerinden sökülür ve diğer direklerin yanına bırakılır. Fakat, sabahleyin inşaat yerine gelenler, kutsal direğin eski yerine gittiğini, dik olarak desteksiz bir şekilde durduğunu görürler. Diğer direkler ise olduğu gibi durmaktadır.[1]

Menkıbe: Yöre halkının inancına göre Şeyhine kırk yıl hizmet eden Yunus Emre, bir türlü erişemediğini/evliyalık mertebesine ulaşamadığını görünce Hızır’ı aramak için  tekkeden kaçıp dağlara, ovalara düşer. Yolu Sivas’a da uğrar. Şimdiki Emre köyünün bulunduğu yere kadar gelir. Çok yorulduğu için bir müddet oturup dinlenir. Daha sonra köyün kıyısından geçmekte olan Bunaz deresi boyunca ilerlemeye başlar. Dere yatağında bir kişi ilerlemektedir. Bu, Hızır’dan başkası değildir. Adım attığı yerlerde ayağının izi kalır. Yunus Emre, Hızır’ın ardından koşar. Bunaz  deresinin kaynağında Hızır’a yetişir. Yunusun bir müddet kaldığı ve sırtını verip dinlendiği ağaç ve Bunaz  deresinin kaynağı Göz Dede bu olaydan sonra kutsallık kazanır.[2]

Metin Bozkuş’un yakın tarihlerdeki(2000)  tespiti  şöyledir:

Köy halkının söylediğine göre Yunus Emre, Emre köyüne kadar gelir. Bir müddet bu binada kalır. Bu direklerin bulunduğu yere Yunus Emre’nin uğradığına, bir yazı yazarak “Beni arayan burada bulsun, başı dişi ağrıyan beni burada bulsun” dediğine inanılmaktadır. Burada bulunan iki direkten birisinin Yunus Emre, ötekinin ise Hacı Bektaş Veli tarafından dikildiğine inanılmaktadır.[3]

Yunus Emre, köyde  kaldığı süre içerisinde hastalıkların çaresi hakkında bir kitap yazar. Bu kitabın 1970’li yıllara kadar köyde olduğu, daha sonra kaybolduğu söylenmektedir.[4]

Halk uygulaması: Buraya deliler, birden bire delirenler, saralılar, felçliler getirilir. Ayrıca baş ağrısı çekenler, yüzü şişenler ve çocuk sahibi olmak isteyenler de gelirler. Gelirken yanlarında birkaç  mum ve hiç kullanılmamış çivi getirirler. Hastalar kutsal direğin dibine yatırılır. Bunların adına mum yakılır, adak direğine taze çivi çakılır. Çivi çakılırken:

-Benim derdim de bu direğe çivi gibi çakılsın, denilir.

Orada bulunanlar da:

-Mıhlı Direk yoldaşın olsun, derler. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar saçlarından kopardıkları birkaç teli çiviye bağlarlar.

Adak yerinin dekorunu yerine getiren ağaç direklerin üzerlerinde binlerce çivi vardır. Bu direkler al-yeşil ipeklilerle örtülmüştür. Adak yerinde her hangi bir kabir bulunmamaktadır.[5]


[1] Kutlu Özen,  Hafik Emre Köyündeki Yunus Emre Düşeği, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, 1991/1, Ankara 1991, s.55

[2] Kutlu Özen, Hafik Emre Köyündeki … s.54.

[3] Dr. Metin  Bozkuş,  Sivas Yöresinde Alevilik, Sivas 2000, s.253

[4] Filiz Çil, MYO Makine Bölümü.

[5] Kutlu Özen, Hafik Emre Köyündeki…,s.55