Pasaklı Öğretmenler

Benim Sivas Halk Eğitimi başkanlığı yaptığım yıllarda usta öğretici bayanlar  vardı. Bunlar her yıl kurs yapacakları köylere gönderilirdi. Ekim ayında başlayan kurslar, Mayıs sonunda bitirilirdi. Köylerdeki kurslar daha çok bayanlara yönelik olurdu. Biçki, dikiş, nakış, yemek pişirme, çocuk bakımı, temizlik, halk sağlığı gibi konularda genç kızlara bilgiler verilirdi.

Yine ders yılı sonunda kursiyer öğrencilerin yapmış olduğu işler okulda sergilenirdi. Sergiden sonra kurs öğretmenleri ile Halk Eğitimi salonunda yıllık değerlendirme yapılırdı. Kurs öğretmenleri sorunlarını dile getirirdi. Halk Eğitimi Başkanı da bunlara cevap  verirdi.

Yine bu toplantılardan birinde kursiyer öğrencilerin sayısını nasıl artırabiliriz?  Muhtardan, öğretmenden, imamdan, sağlıkçılardan nasıl faydalanabiliriz? Bu konudaki görüşünüz nedir? diye sordum.

Kurs öğretmenlerinin yarısından çoğu bekardı. Hatta yer değiştirmek için “Bu köyde evlenecek kimse bulamıyorum. Nüfusu bol olan yerlerde öğretmenlik yapmak istiyorum” şeklinde dilekçe verenler ertesi yıl daha iyi yerlere atanıyorlardı. Bu hakkı Bakanlık vermişti.

Ben de konuşmamda “gittiğiniz yerlerde öğretmenle, imamla, sağlıkçıyla evlenip çoluk çocuk sahibi olursunuz” dedim… Salonun en arkasında oturan iki bayan kendi aralarında konuşuyor ve durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Bayanlardan biri “Kala kala pasaklı öğretmene mi kaldık?” dedi.

Ben kürsüden hemen cevap verdim.

 -Evet havalı bayanlar,

– Ay! Başkan nasıl duydu?

Kulağım çok hassas olduğu için bayan öğretmenlerin konuşmalarını  duymuştum. Salondakiler hayret etmişlerdi.