Yazan : Muallim Halil Sami (Özen)
Babam Halil Sami Özen’in hatıralarını okurken, çok önemli bilgilere rastladım. [1] Seferberlik yıllarını ve onun devamı olan İstiklal Savaşı’nı yaşamış olan babam o günleri anlatan değerli bir belgesel bırakmıştır.
Bunlardan en önemlisi Mustafa Kemal Paşa’nın Tokat’ı ziyaret etmesidir( 25.7.1924). Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Latife Hanımla yurt gezilerine çıkmıştır.
Giriş: İyi hatırlamıyorum ama her halde Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci yıl sonlarına doğru Sivas Valisi Merhum Muammer Bey (23 Şubat 1912) tarafından Divriği’de “Öksüz Yurdu” adıyla yatılı bir okul açılmıştı. Bu bina şimdiki işçi evlerinin bulunduğu sahada kurulmuş iki katlı, gayet kullanılışlı bir okuldu.
Bu sıralarda Kemah, Erzincan göçmenleri Divriği’yi doldurmuşlardı. Savaşın ilk yıllarında bir çok aileler stoklarını bitirmişlerdi. Erkekler askere gitmiş devlet köylünün elinde bulunan ürüne, davar ve sığıra el koymuştu. Hülasa üretici azalmış, tüketici çoğalmıştı. Bu yüzden yiyecek, giyecek maddeleri fiyatları akıllara durgunluk verecek derecede yükselmişti.
Açlık bütün dehşeti ile ölüm saçıyordu. Ben bu şartlar altında okula başladım.
Bursa’nın İşgali
8 Temmuz 1920’de Yunan askerleri Bursa’yı da işgal etmişlerdi. Mayası bozuk bir Yunan subayı Osman Gazi’nin türbesi başında “Kurduğun devleti kaldırıyoruz” yollu küstahça ve terbiyesizce haykırdığını elimize geçen bir gazeteden öğrendik. Çok üzüldük.
Gazi Mustafa Kemal’e Çekilen Tel (1920)
Büyük arkadaşlarımız ( Tokat Askeri Lisesi) üzüntülerimizi ve bizleri de cepheye almasını Mustafa Kemal Paşa’ya telle arz ettiler.
Bir askerin veya askeri okul öğrencisinin doğrudan doğruya değil baş komutan’a başçavuşa bile dileklerini bildiremezdi. Müracaatın nereye ulaşması gerekiyorsa, önce manga komutanına (onbaşı), Onbaşı takım çavuşuna, takım çavuşu başçavuşa, başçavuş takım subayına, takım subayı bölük komutanına…. Buna göre telin nasıl çekildiğini kesinlikle bilemiyorum. Bildiğim, telin cevabı çabuk geldi. Mevcut kuvvetlerimizin alçak saldırganları yurttan atabilecek güçte olduğunu, derslerimize çalışmamızı tavsiye ediyor, gözlerimizden öpüyordu.
Gazi’nin Yurt Gezisi
Zafer kazanılmış, Cumhuriyet ilan edilmişti. Mustafa Kemal yurt gezisine (1924 ) çıkmıştı.
1924 yılının iç ve dış huzursuzlukları gün geçtikçe artıp yayılırken Gazi de bütün düşünceli ve kuşkulu zamanlarında olduğu gibi, devrimlerinin ve başarılarının en büyük desteği ve kaynağı olan halka gitmek, halkla konuşmak, onu iç ve dış tehlikelere karşı uyarmak, hazırlıklı ve uyanık bulundurmak böylece çabalarının dayanağı olan milli birliğin zayıflamasını önlemek, daha güçlendirmek için Meclis’in tatile girmesinden yararlanarak çıktığı yurt gezisine devam etmekte idi. [2]
25 7.1924 de Ankara’da Öğretmenler Birliği Kongresi’ne katılarak Öğretmenler Birliği Kuruluşlarının Van ve Hakkari gibi uzak [3]yerlerdeki öğretmenleri de kapsamına almayı istemiştir. “ Ey yükselen yeni nesil gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk onu yükseltip yaşatacak olan sizsiniz” demiştir.
Mustafa Kemal Geliyor!..
Gazi, Ankara’dan sonra Bursa’ya gitmiş 11.Eylül 1924 te Bursa’nın Kurtuluşu nedeniyle bir konuşma yapmıştır
.
Gazi, İstanbul’a uğramadan Karadeniz yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculukta 16 Eylül 1924 de Trabzon’a ,18 Eylül 1924 de Rize’ye, dönüşte Giresun’ a uğramıştır
19 Eylül 1924 de Ordu’ya gelmiş ve 20 Eylül 1924’ de Samsuna varan Gazi, daha sonra 25 Eylül 1924’de Tokat’ a gelmiş, Tokat halkı tarafından coşkun bir tezahüratla karşılanmıştır.
Halil Sami ÖZEN bu tarihi karşılamayı şöyle anlatmıştır:
“Okulumuzda (Tokat)Askeri Lisesi) karşılama hazırlıkları başladı. Hepimiz büyük kahramanı yakından göreceğimizin sevinci ve heyecanı içindeyiz. Bir kısmımızı izciliğe (yavru kurt) seçtiler. Ben de seçilenler arasındaydım. O gün için giyimlerimiz fena değildi. Geleceği gün, (25 Eylül 1924 ) halk, okullar, askerler çok erken saatlerde yerlerini almışlardı. Borazanları, boru seslerini birine duyurabilecek aralıklarla yol boyunca yüksek yerlere yerleştirdiler. Ondan sonra bizleri “Tiiii… sesini işitir işitmez hemen yerlerimizi almak kaydıyla serbest bıraktılar. Bir zaman sonra tiiii… sesi derhal yerlerimizi almamızı sağladı. Biz izci takımı bandodan sonra baş tarafta bulunuyorduk. Bizden sonra okulumuz sınıf ve boy sırasına göre muntazaman dizilmişlerdi.
Arabalar çok geçmeden karşılayıcılara doğru yavaş yavaş ilerliyorlardı. Bandoya yakın bir yerde arabalar durdu. İçinden Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler inmeye başladılar. Sevinç ve heyecandan tir tir titriyorduk. Merasim kıtası komutanının ve yüksek rütbeli subay ve mülki erkanının ellerini sıktıktan sonra yavaş yavaş yürümeye başladılar.
-Merhaba izciler!
-Sağ ol Paşam!
Böylece karşılayıcıları ayrı ayrı selamlayarak Yeşilırmak köprüsünün Samsun yönündeki tarafında durdular. Bando o tarafta yerini aldı. Komut verildi, geçit merasimi başladı.
Sert adımlarla ve dik başlarla büyük Kumandan’ı selamlayarak okulumuza doğru yürümeye başladık. Gece fener alayları düzenlenmişti. İlk karşılaşmada olduğu gibi sıra bozmadan misafir oldukları evin önüne geldik. Her tarafta bayraklar dalgalanıyordu. Yollara halılar serilmişti. Bando:
Çıkmasaydın ortaya sen, ne olurdu halimiz
Düşman elinde kalırdı; ırzımız, namusumuz. Marşını çalıyordu.
Mustafa Kemal Paşa balkonda görünür görünmez alkış tufanı, yaşa! Sesleri her tarafı dakikalarca çınlattı. Bu coşkun tezahürat bir çoklarımızın sevinç göz yaşları dökmemize yol açtı. Paşa balkondan topluluğu selamladıktan sonra misafir bulundukları evin kapısı önüne indiler. Kısa bir konuşma yaptılar. Söylenenleri uzakta bulunduğumuz için duyamadık. Konuşmalardan sonra geçit resmi başladı.
Mustafa Kemal Paşa’yı bir kere daha görüp selamlamanın mutluluğu içinde yürüyüşe geçtik. Gece sevincimizden hiç birimiz uyuyamamıştık. Sabahleyin Sivas’a uğurlamak için okulca yerlerimizi aldık. Halk ve diğer okullar da yol boyunca sıralanmışlardı. Yirmi dört saat içinde Mustafa Kemal Paşa’yı dördüncü defa olarak görüyor, gür sesimizi duyuruyorduk.
Bando İzmir Marşı’nı çalıyordu.
İzmir dağlarında çiçekler açar
Bozulmuş Yunanlar yel gibi kaçar.
Biz de okulumuza doğru
İçimizden çıkmasaydın ortaya sen
Ne olurdu halimiz? Marşını terennüm ederek yol alıyorduk.
Büyük Atatürk, gerek sağlığında, gerek ölümünden sonra sana ve senin eserlerine dil uzatanlara Tarih hükmünü verecektir. Senin ve mesai arkadaşlarının büyük hizmetlerini “Ben Türk’üm” diyenler hiçbir zaman unutulmayacaktır.[4] “
Bu satırları yazan emekli öğretmen babam Halil Sami Özen’e Allah’tan rahmet dilerim. Ben Türk’üm diyen babamı Sivas halkı hiçbir zaman unutmayacaktır. Sivas, 10 Mayıs 2011
[1] Halil Sami Özen,, Hayatımın Hikayesi(12.04. 1974), Yayınlanmamış Hatıralar
[2] [2] Halil Sami Özen
[3] Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri(1924-1930) s..57
[4] [4] [4] Halil Sami Özen