Köyüm Divriği’ye çok uzak olduğu için Müfettişler kolay kolay gelmiyorlardı. Ben de müfettişlerin yolunu gözlemiyordum. Divriği’nin Savrun köyüne tayinim çıkınca okulum uğrak yeri oldu.
Dersi bitirmiş, okulun bahçesine çıkmıştım. Muhtarın oğlu Recep yanıma geldi. “Öğretmenim biraz önce Müfettiş köyümüze geldi, gelir gelmez seni sesledi. Bizim evde oturuyor. Sen de hazırlanıp gelirsin” dedi.
Uzayan sakallarımı traş ettim, gömlek giyip, kravat bağladım. Müfettiş beyin huzuruna öyle çıktım.
Odada Muhtar ve köyün saygın kişileri vardı. Müfettiş makata uzanmış sığır gibi yatıyordu. Yanına gittim “Hoş geldiniz, müfettiş bey” dedim. Rahatını hiç bozmadı, ayak altına gelen bir yerde oturmamı istedi. Ben bekliyordum ki Müfettiş bana değer versin. İşin ilginç yanı babamın da arkadaşıydı. Yün çorapları leş gibi kokuyordu. Birkaç defa ayak dibinden kalkmak istedim, başarılı olamadım. Müfettişin bu tavrı köylülerin gözünden kaçmadı. İçlerinden “Müfettiş bey, bu genç çocuğu ayak dibine koydu” diye geçirdiler. Halbuki Müfettiş, köylülerin yanında beni yüceltmeliydi. Ben içeri girince doğrulmalıydı, tokalaşmalıydı okşayıcı şeyler söylemeliydi.
Bu hadiseden sonra köylüler bana değer vermediler. Ben iyice yalnızlaştım. Sözümü dinletemez oldum….
Aradan elli yıl geçti bu hadiseyi unutamadım.
Bir gün (….) .bey delege seçimi için dükkanıma geldi. O tarihlerde Dört Eylül ortaokulunda müdür yardımcılığı yapıyordum. Biriktirdiğim birkaç kuruşla evimize yakın bir yerde fotoğrafçı dükkanı açtım. Dükkan eşimin üzerineydi.
Müfettiş Bey, emekliye ayrılınca siyasete soyunmuş, benim geniş bir seçmen tabanım olduğunu öğrenmiş, benden delegeler için yardım talep etmeye gelmişti. İçimden :“Hey Allah’ım sen ne kadar büyüksün, Muhtarın odasında beni ayak dibine oturtan Müfettişi ayağıma kadar getirdin.”
Müfettiş hangi yüzle benden yardım talep ediyor? Bu dünyada ne kadar pişkin insan var. Belki seçimlerin sonucunu merak edersiniz. Müfettiş harcadığı paralarla kaldı… Seçim kazanamadı.