Hastanedeki Sevimli Kız Çocuğu

12 Eylül’den sonra  öğretmen kıyımı başlamıştı. Arkadaşlarımızın hemen hepsi  bir neden gösterilmeden  savunmamaları   bile alınmadan çeşitli illere  tayın edilmişlerdi.  İhtilal bitmişti ama sıkı yönetim bitmemişti. Her gün birkaç öğretmenin tayini çıkıyordu. Bakanlıktan gelen yazıda “Görülen lüzum üzerine……. okulu öğretmenliğine tayin edildiniz. Maaşınızı ve yolluğunuzu tayin edildiğiniz  okuldan alacaksınız” emri  vardı.

Kimi kime şikayet edeceksin? Okul Müdürü seni çağırır, Bakanlık’tan gelen yazıyı birkaç öğretmenin huzurunda size tebliğ ederdi.. Gidiş o gidiş… İl içi tayinleri Valilik yapar, il  dışı tayinler Bakanlık’tan gelirdi.

Benim öğretmenlik yaptığım liseye de Maraş’tan, Nevşehir’den, Niğde ve  Malatya’dan 20 yıllık öğretmenler gelmişti.  Bunlar daha çok  görevden alınan  idarecilerdi. Siyasi suçlulardı. Onlar kimseyle konuşmuyor; bir kenarda oturuyorlardı.  Onlar  kaderlerine küsmüşlerdi.

Müdür bey bir gün  beni odasına  çağırdı. Okulumuza yeni  gelen öğretmene yardımcı olur musun? dedi.  Ben de “elimden geleni” yaparım dedim.

Müdürün  anlattığına göre, öğretmenin  küçük kızı 23 Nisan bayramına katılmış, gösteri sırasında düşüp bayılmıştı. Çocuğu  Üniversite ‘ye yatırmışlar. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen bir teşhis koyamamışlardı. Küçük kız baygın baygın yatıyordu

Ben Müdür beye. “Gidip çocuğu ziyaret edelim; ben dua ederim, sen amin dersin, belki duamız kabul olur,” dedim. Müdür güldü, oğlum sen  solcusun , milleti kendine güldürme” dedi.  Hastaneye kadar beraber gittik, fakat o içeri girmedi. Nöroloji bölümünün şefi  iyi bir doktordu. Kendisinden izin istedim:  Hastaya dua edebilir miyim dedim.  “Bizce bir sakıncası yok” dedi.

İçeri girdim. Çocuk günlerdir baygın  yatıyormuş. Ben içeri girdiğimde gene baygındı. Annesi ve bir hemşire  başucunda  bekliyordu. Ben kendimi tanıttım, dua etmek için izin istedim. Hastanın başında dua ettim. Müdür bey dışarıda bekliyordu. “Allah’ın solcusu, dua ettin mi ?…” dedi.

Ben hastanın yanından ayrıldıktan sonra küçük kız gözünü açmış, çok acıktım yemek yiyeceğim , demiş. Nöroloji bölümünde çalışanlar  hayret etmişler. Bazıları beni üfürükçü zannetmiş. “Bize de okuyup üflesin” demişler.  Çocuğun annesi okula telefon açmış, teşekkür etmiş, bir daha dua eder mi ? demiş.