Divriği’deyim. İlçedeki adak yerlerini yazıyorum. Erikli’deki Koca Saçlı yatırına gitmem lazım. Yüzümü yatırın bulunduğu köye döndürdüm. “Allah’ım , Erikli’ye gideceğim bana kolaylık ver” diye dua ettim.
Ertesi gün Maden (Cürek) e gittim. İşçileri taşıyan üstü kapalı bir kamyona bindim. Ziniski(Akmeşe) köyünde indim. Köyde tanıdığım bir kişi vardı, o da yakın bir köye gitmişti.
Kahvenin önünde oturanların yanına gittim. Kendimi tanıttım Erikli’ye gideceği söyledim. Köylüler ilgileneceklerini söylediler ama ortalıkta araba yoktu. Aradan bir zaman geçti gelen yok, giden yok… Ümidimi kesmiştim. Derken bir araba geldi. Meğer Erikli köyündeki düğüncülerin rakıları bitmiş, Ziniski’ye de rakı almaya gelmişler.
Kendimi tanıttım yüzlerini ekşittiler. “Seni köye kadar götürürüz dönüşüne karışmayız.” dediler. Altlarında şahane bir araba. Benimle konuşmak istemediler. Erikli köyüne yaklaşınca “Seni burada indireceğiz; adak yeri de buraya yakın” dediler. Onlar da geçip gittiler.
Bilmediğim bir köyde yapayalnız kalmıştım. Yanımdan geçen köylüler beni türbeye kadar götürdüler.. Türbeyi gezdim, yatırlara Fatiha okudum.
Şimdi bu köyden Ziniski’ye nasıl dönecektim. Her biri bir şey söyledi. “Dereyi takip edersen Ziniski’ye gidersin” dedi. Ben ıssız dere yatağında nasıl gideceğimi düşünürken yine aynı araba geldi. Arabanın sahibi hadi bin seni de götürelim , dedi.
Allah’ın işine bak. Meğer araba sahibinin hanımı sancılanmış, doğum yapacakmış. Eğer kadının doğum sancıları olmasaymış araba o gece köyde kalacakmış.
Adak yerinden ayrılırken Erikli Baba beni hem getirdi, hem götürdü dedim. Erikli Baba’ya dua ettim. Beni Erikli’ye getiren, Divriği’ye de götürmüştü.