Severim davetleri; elbette ki davetiyeleri de. Emeğin, sevincin, paylaşmanın nişanesi gibi görünür gözüme. Nezaket yüklü sözler, iç açıcı renkler, gönül ferahlatan figürler yer alır davetiyelerde.
Adını andığım kâğıtlar ekseriyetle “hayır iş” için bastırılır. Sergi, konser, açılış, şiir dinletisi, konferans, fuar, anma, nişan, düğün, sünnet, imza günü vs gibi bir takım buluşmalar için, tarih ve yer hususunun kolaylığı bakımından lüzumludur da.
Gerçi şimdilerde iletişim araçlarının hızlanması ve çeşitlenmesiyle davetler de şipşak olmaya başladı ama olsun. Hiçbiri, o zarfı, o kâğıdı açmanın verdiği lezzeti vermemekte. Özellikle de hayır iş bastırılan davetiyeler, anılarla yüklü olarak uzun yıllar boyunca saklanabilmekte.
Toplumumuzda davete icabet etmek sünnet olarak kabul edilir. Öncesi, yani çağrı kısmı ise hayli geniş bir mevzudur. Yurdumuzun her tarafında insanlar, özellikle de nişan, düğün, sünnet nevinden hayır işlerinde, çeşitli şekillerde davet edilirler. Okuntu, okuyucu, davetçi, tatar gibi isimler de alabilen davetçilerin giyiminden konuşmasına bazı hususiyetleri bağrında barındırması icap eder. Özellikle kırsalda, kimisi çörek ile kimisi ipekli kumaş ile kimisi de allı pembeli başörtüsü ile davetçi çıkar. Ev sahiplerince bahşiş verilmesi gereken bu çağırma işinde her iki tarafın da memnun olması icap eder.
Bazen e-posta yoluyla, bazen telefonla, bazen de kartvizit aracılığıyla bu türden çeşitli davetler alırız diğer hemcinslerimiz gibi. Hepsi ayrı heyecanlandırır beni. Özellikle de kültürel faaliyetler için hazırlanmış olanlar… Başka şehirlerde gerçekleştirilenlere gidemeyişim hüzünlendirir. Birçoğuna iştirak edemesem de, mümkün görünenleri kaçırmamaya gayret ederim. Çok arzuladığım halde, bazı mecburi sebeplerden dolayı gidemediklerime hayıflanır, “Keşke orada olsaydım” diye iç geçiririm.
Gene böylesi kültürel faaliyetlerin birisi için bir kart ulaşıyor elime. Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü Beyefendi’nin imzası bulunan davetiyenin ön yüzünde, “50. Yazarlık yılında ‘İçimizden Biri Kutlu Özen’ kültür ve sohbet programına katılmanızdan mutluluk duyarım” yazılı.
Güzel bir etkinlik için çağrı yapılır da icabet edilmez mi? Karıyla kışıyla meşhur memlekette, karın lapa lapa yağdığı bir cumartesi gününde yola düşüyorum. Yer, Kız Meslek Lisesi Salonu ve evimize epeyce mesafeli. Ailenin diğer fertleri şehir dışındalar, yalnız gitmek durumundayım. Yarı yola kadar otobüse biniyor, kalanını keyifle yürüyorum.
Altıgen çiçekler döne dolana iniyor semadan. Caddeler sokaklar şemsiye, palto, manto, kaban, bere, atkı, eldiven kalabalığı içinde. Giysiler çeşitli olmakla beraber, kıyafetlerde koyu renk hâkim. Yüzler güleç, bakışlar aydınlık; insanlar kar bereketinin sevincine gark olmuş gibi… Henüz sulu olan zeminden ak yumakları toplayıp kartopu oynama gayreti içinde olan birkaç çocuk dahi var.
Adını andığım liseye yaklaşırken Sivaslı şair-yazar ve eğitimci Mustafa Birinci Beyefendi ile rastlaşıyor, selamlaşıyoruz. O da benim gibi aynı etkinliğe davetli imiş. Oldukça hisli bir kişiliğe sahip olan müzik erbabı Mustafa Bey, evden gelirken, çocukluğundan bu yana geçen pek çok hatırayı gözünün önüne getirdiğini, bu yüzden de oldukça duygulandığını söylüyor. Arkadaşlar, öğretmenler, sokaklar, sinemalar, cumbalı Sivas evleri, satıcılar, paytonlar ve nicesi…
Kar şiddetlenirken menzilimize varıyoruz. Milletin tatil günü olan Cuma ertesinde, okul bahçesine park edilmiş arabaların çokluğunu görünce programın canlı geçeceğine inanıyoruz.
Camlarda afişler, afişlerde Kutlu Özen’i anma programının davetleri. Sigara alışkanlığı bulunanlar henüz merdiven başında, diğerleri koltukları doldurmaya başlamışlar bile.
Sahnenin sağında solunda çeşitli kimselerden, kurum ve kuruluşlardan gelen çiçekler yer almış bulunmakta. En önde, kendisine ayrılan yerde, değerli Kutlu Özen, mutlu olduğu her halinden belli olan bir vaziyette, mütebessim bir çehreyle oturmakta. Âşık İsmetî namıyla maruf Abdülkadir Namlı, Ömer Cahit Yıldız, Ali Şahin Canozan, Müjgân Üçer de iki yanına sıralanmışlar. İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü, Vali Vekili İsmail Karadaş, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Akkaya, Tüdemsaş Genel Müdürü Halil Torun, ön sırayı paylaşan diğer isimler.
Koltukları dolduran çehreler aşina. Sivas’ın kültür-sanat camiasının bildiği, kimisi şehirden, kimisi üniversiteden dinleyiciler konuşmaların başlamasını bekliyorlar. Herkesin genel görüşü bu toplantının ne kadar da isabetli olduğu yönünde.
Daha önce Yavuz Bülent Bakiler ve Ali Şahin Canozan için düzenlenen bu anma ve vefa toplantısının, insanların sağlıklı zamanlarında yapılmış olması sevindirici. Sevdikleriyle, arkadaşlarıyla, öğrencileriyle, okurlarıyla, kültüre ehemmiyet verenleriyle bir araya gelmek, sahasında emek çekenlerin, saçlarını bu yollarda ağartanların en tabii hakkı olsa gerek.
“Fotoğrafların diliyle Kutlu Özen” adıyla başlayan slâyt gösterisiyle başlayan programda, yazarın çocukluktan bu yana geçen birçok siyah-beyaz karesini izliyor, dönemine şahit oluyoruz. Sivas Öğretmen Okulu yılları, tiyatro etkinlikleri, ilk şiirlerinin yer aldığı mecmualar, Ankara Gazi Eğitim Fakültesi yılları, öğrencilikten öğretmenliğe geçişi, İbrahim Aslanoğlu’nun teşvikiyle halk araştırmalarına başlayışı ve onun çıkarttığı Sivas Folkloru ve Türk Folkloru’nun en uzun soluklu yazarlarından oluşu, çeşitli ortaokul ve liselerdeki öğretmenliğinden sonra Cumhuriyet Üniversitesi’ndeki yılları, izleyicilerini hislendiriyor. Elbette ki değerli eşi Nezahat hanımı ve diğer yakınlarını da…
İlk konuşmayı İl Kültür Müdürü Pürlü yapıyor. “Hepimizin hocasıdır” diye başladığı konuşmasında, ortak kitapları Âşık Feryadî’nin yazımı esnasında yaşadığı hatıralarından, genç araştırmacılara, öğrencilere el uzatışından söz edip, güzel duygularını dillendirerek konuşmasını bitiriyor.
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Hüseyin Akkaya, “Dünya bir gölgeliktir. İki taraflı bir parantezden ibarettir. Gelimli gidimli dünyada, bu parantezin içini doldurmak her kula nasip olmaz. Kutlu Özen bu parantezin içini dolduran nadir kişilerden birisidir” diyerek başladığı konuşmasını iyi dileklerle noktalıyor.
Vali Vekili İsmail Karadaş, “İnsana değer vermek toplumsal bir gerekliliktir. İyi bir yöneticinin, yaşadığı yerin dilini, esnafını, âşığını, edibini, gelenek ve göreneklerini iyi bilmesi gerekiyor. Sivas’ı tanımak ise Kutlu Özen’i ve onun gibi fikir işçilerini tanımakla olur” diyor.
Sivas Fasıl Heyeti’nden Âşık Eserî ve Âşık Erkanî “Âşıkların diliyle Kutlu Özen” başlığıyla, Kutlu Hoca için yazdıklarını çalıp söylüyorlar. Aynı zaman da ortaokul yıllarından öğrencisi de olan Âşık Eserî bu programla çok eski yıllara gittiğini, Kutlu Öğretmenini hep hayırla yâd edeceğini söyleyerek programı bitiriyor.
Âşıkların sahneyi terk etmelerinin ardından arkadaşlarının konuşmaları başlıyor. Sivaslı yazarlardan Berat Demirci, Ömer Ferit Kam’ın, Süleyman Nazif’e mezar taşı yapılması için belediye kararı çıktığında söylediği dize ile söze başlıyor:
“Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz bile yoktur aşına,
Öldürüp evvel onu açlıktan,
Sonra bir türbe dikerler başına”
“Çok şükür ki hayatının en verimli çağında hocamızın kadri kıymeti biliniyor” şeklinde devam edip, çeşitli hatıralarını anlatarak, uzun ömürler dileyerek sözlerini noktalıyor.
Sivaslı’nın iyi bildiği isimlerden birisi olan Halûk Çağdaş “Kelâmın hayırlısı delilli olandır” diyerek, söze giriyor. 70’li yıllarda, henüz üniversite öğrencisi iken tanışıklık yaptığı Kutlu Özen’i anlatıyor, iyi bir koleksiyoncu olduğunu vurguladıktan sonra da o dönemden kalan, Kutlu Özen tarafından kendisine gönderilmiş bir kartpostalı salondakilere okuyor. Diğer konuşmacılar gibi o da verimli, bereketli bir ömür, nice eserler diliyor. “Karlı bir Sivas gününe Ahmet Muhip Dranas’ın Kar şiiri iyi gider” diyor ve şiiri seslendirerek konuşmasını nihayetlendiriyor.
Sivas Öğretmen Okulu yıllarından beri sürdüregeldikleri arkadaşlıklarını bugün de devam ettirmekte olan eğitimci, şair ve yazar Mustafa Birinci sırayı alıyor. Öğretmen okulu yıllarında çıkardıkları Su Dergisi’ni, tiyatroda Hamlet’i oynayışlarını, okul gazetesi çıkarttıklarını ve birçok hatırasını naklediyor. Bir okul vazifesi gören İbrahim Aslanoğlu’nun çıkardığı, Sivas Folkloru ve Türk Folkloru Dergilerindeki kalem arkadaşlığını dile getirdikten sonra da Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yaş Otuz Beş” şiiriyle sözlerini noktalıyor.
“Hal halın yoldaşıdır” atasözüyle mikrofon başına geçen eczacı ve folklorcu Müjgân Üçer ise “Kutlu beyden önce babasıyla tanışmıştım” diyerek konuşmasına başlıyor. “7 Haziran 1965’te Feridun Nafiz Uzluk, Ahmet Süheyl Ünver ve Sivaslı doktorlarla birlikte grup halinde Divriği Ulucamii ve Darüşifası’nı ziyarete gittiğimizde, yörenin tarihiyle, folklorik özelliğiyle uğraşan, araştıran kimse var mı, diye sorduyduk. Bize Halil Sami Özen var, diye cevap verdilerdi. İstiklâl İlkokulu Müdürlüğü yapan bu beyefendi şahsın yanına gidip tanışıp, eliyle demlediği çaydan içtiydik. Dolayısıyla oğlundan önce babasıyla tanışmış olduk” diyen Üçer, Halil Sami Özen’in Sivas’ın ilk araştırmacısı olduğunu söylüyor. “Armut dibine düşer, Kutlu bey de babasından feyz alarak bu yolu takip etti” dedikten sonra, pek çok sempozyumda birlikte yer aldıklarını, elli yıllık yazı arkadaşlığı bulunduğunu, birbirlerinin araştırmalarından faydalandıklarını anlatıyor. “Erişmenin eri geci olmaz. Bu vefa toplantısı da Cumhuriyet Üniversitesi’nin vermiş olduğu doktora da geç kalmış değildir” diyerek sözlerini bitiriyor.
Cumhuriyet Üniversitesi İnkılap Tarihi okutmanlarından Necip Günaydın’ın konuşmasını, Âşık Kadimî’nin yeni yazmış olduğu bir şiir takip ediyor.
Sivas’ın Ali Abi’si, Ali Şahin Canozan ise pek çok programda, sempozyumda, dergide omuzdaşlık yaptığı arkadaşı Kutlu Özen için kısa bur konuşma yapıyor. Sonunda ise Bekir Sıtkı Erdoğan’ın Bin İkinci Gece şiirinden bir kıta okuyor:
“Ben sarhoş değilim, yol sokak sarhoş!
Hancıyı kaybettim, hanı kaybettim.
Hayatı sayfa sayfa okuduğum boş,
Sonundaki imtihanı kaybettim!”
Karın buram buram yağdığı bir kış gününde, salonu hıncahınç dolduran katılımcılara mikrofon gezdirilip, isteyenlere konuşma hakkı verildikten sonra Kutlu Özen’in şimdiye kadar çıkarmış olduğu kitaplarının isimleri, bazı bildirileri, hangi sempozyum ve toplantılara katıldığı, özet olarak anlatılıyor.
Günün en mühim kişisi, Divriğililerin tabiriyle “Halil Öğretmenin oğlu” Kutlu Özen, son konuşmacı olarak kürsüye çıkıyor. İlk gençlik yıllarından bu yana yaşadıklarını, bazı hatıralarını anlatıp, bu vefa gününü tertip edenlere teşekkür ediyor.
Vali Vekili İsmail Karadaş’ın takdim ettiği belgenin, katılımcıların iştirakiyle çektirilen hatıra fotoğrafının ardından, herkes bu gibi toplantıların devamının gelmesi dileklerinde bulunuyor. Eserleriyle, araştırmalarıyla insanlığa hizmet edenlerin, gelecek nesillere miras bırakanların hayattayken gönülleri alınmasını, değerlerinin bilinmesini, bu türden faaliyetlerin bütün yurtta artarak tekrarlanmasını temenni ediyor.
Folklor Araştırmaları Kurumu ve İlesam üyesi olup, 1982 yılında İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü’nü, çalışmalarıyla sayısız teşekkür belgesini almış olan Özen’e, yıllarca hizmet verdiği kurum olan Cumhuriyet Üniversitesi tarafından bir de doktora unvanı verilmiş bulunuyor.
Bendeniz de başucu kitabım kabul edip, çok kereler yararlandığım birçok eserin sahibi Ak Saçlı Delikanlı’ya, -öğrencilerinin deyimiyle Kutlu Baba’ya- bereketli bir ömür temenni ediyor, çalışmalarının devam etmesi için dua ediyorum.
Daha önce yayınlanmış on kitabından başka, Kitapevi Yayınları arasında yer alan Sivas Yöresi Geleneksel El Sanatları ile “Sivas 1000 Temel Eser Serisi” içinde yer alan Sivas Yöresinde Geleneksel Bayramlar ve Toplu Törenler adlı son iki kitabıyla, meraklısına yeni bilgilerini sunmaya devam eden elli yıllık yazara minnet duyuyorum.
Yaşanan her güzel anın bir hitamı olduğu gibi, duygulu anların yaşandığı bu toplantının da sonuna geliniyor… Herkes gibi benim de gitmek zamanım geliyor ve şalıma bürünüp çıkıyorum.
Dışarıda hatırı sayılır bir kışın varlığı hemen kendini belli ediyor. Altıgen çiçekler usanç göstermeden yeri göğü beyaza boyuyor. İyice akşam çökmeden eve varmanın telaşıyla yolları arşınlıyor, yeni bir davetiyenin gelmesi temennisiyle, güzel bir günü daha nihayetlendirmenin keyfiyle adımlarımı sıklaştırıyorum…