Onun adı Cahit ustaydı. Radyo tamirciliği yapıyordu. Çok çalışkan, çok dürüst, çok yetenekli bir insandı. Lafını çekmezdi. Müşterisinden fazla para almazdı. Sert fakat sevimli bir yüzü vardı. Çok sigara içerdi, bu tiryakiliği de hayatına mal oldu. Tezgahın üstünde işe yaramayan hiçbir nesne bulunmazdı. Masasının üstü ter temizdi. Dükkanı pırıl pırıldı.
Birkaç ay önce radyoyu bırakmış; televizyona başlamıştı. Süper zekası yüzünden televizyonun da üstesinden gelmişti. Müşterisine yüz vermezdi. Pazarlık yapan müşterileri kapıdan kovardı.
Yine bir gün o tarihteki Vali Yardımcısı, methini duyduğu Cahit Alagöz’e radyosunu getirir. Cahit Usta da “Ben radyo tamiri yapmıyorum” diye cevap verir ve dükkanın sokağa açılan kapısını gösterir. Vali Yardımcısı hakarete uğradığı için soluğu Vilayet’te alır. İş uzar… Vali Yardımcısı’na Cahit Alagöz’ü en çok tanıyan Kutlu Özen’dir; Kutlu’yu çağıralım demişler. Apar topar Vilayet’e gittim. Vali Yardımcısı perişan bir vaziyette.
Cahit ustanın da suçu yok. Bütün idarecileri müşteri olarak görmüş, Vali Yardımcısı’na da diğer müşterilere davrandığı gibi davranmış.
Vali Yardımcısı’na Cahit Alagöz’ün huyunu husunu anlattık. Bir kasıt olmadığını söyledik. Sonra radyoyu da alarak Cahit Usta’nın dükkanına gittik. Cahit Usta özür diledi. Bu tatsız durum tatlı bir dostluğu başlattı.