Benim Kalbim Çok Temiz

İbadetten kaçanlar “benim namaz kılmaya, oruç tutmaya ihtiyacım yok, kalbim temiz .” diyorlar. İbadet Allah rızası için yapılır. Kalbimizin temizliği bizi ibadet yapmaktan alıkoymaz. Kur’an’a  uyanlar bütün  ibadetleri  yerine getirmek zorundadır.  Kurban kesecek kadar parası olanlar “Benim kalbim temiz” gibi bir mazeret uyduramazlar. Allah herkesi temiz kalpli etsin. Ne güzel şey temiz kalpli olmak. 

Hayvanlara sadaka verilir mi ?

Camiye giderken bir arabacı dikkatimi çekti. Araba dört tekerlekliydi. Yorgun bir eşek arabayı çekiyordu. Arabanın üstünde eskici/hurdacı vardı. Keyifli keyifli sigara içiyordu. Arabayı durdum. Bu hayvana eziyet ettin mi diye sordum. Arabacı güldü! Gerçekten hayvana  iyi davranmış mıydı. Yanımda kamera olsaydı seninle program yapardım, diye söylendim.  Hurdacı şaka yaptığımı sandı. Konuşmamı  ciddiye almadı. Hiç de şaka yapmak niyetinde değildim. Bu kadar muhabbet yeter dedim. Cebimden çıkardığım kağıt parayı  hurdacıya verdim. Hurdacı  bu para da neyin nesi der gibi yüzüme baktı… Bu parayı al dedim. İçimden geldi.   Bu parayla arpa alıp eşeğine yedirirsin dedim. Sadaka  Allah rızası için değil mi dedim.

Cami önlerinde kuşlara yem verilmiyor mu? Urfa’daki  balıklara  yem atılmıyor mu? Ceddimiz güvercinler için kuş  evleri yapmadı mı… Kim doyuruyor sokak kedilerini ve köpeklerini? Ben  de eşeklere yem veriyorum, bunda şaşılacak ne var ki?

Ağaçların Cömertliği

Camiye erken gelmiştim, banklardan birinde oturuyordum. Takvimler  yazın geldiğini müjdeliyordu. Dutlar yenilecek hale gelmişti. Ben yazlığın bahçesine çıktıkça olgunlaşan dutlardan koparıp yiyordum. Başka yazlıkçıların böyle bir şansı yoktu. Onlar da  yol kenarlarına dikilmiş olan ağaçlardan yiyorlardı…

Selamsız sabahsız gelip geçenler

Selam vermeyenlere ve selam almayanlara çok kızıyorum.  Pir Sultan da benim gibi kızmış olmalı ki bir dörtlüğünde selamsız sabahsız geçenleri uyarıyor.

Onlara  Yörüklerin ve Türkmenlerin töresini hatırlatıyor.

Düşünmesini bilmiyoruz.

Bir tarihte Türk Dili derslerine girmiştim. Dersin ilk saatlerinde  beni ilk defa gören öğrencilere “Ben size düşünmesini öğreteceğim” dedim. Ben size tanım, tarif gibi ezbere dayalı şeyler öğretmeyeceğim. Yoruma dayalı bilgiler benim için daha önemli. Daha sözümü bitirmiştim ki arka sıralardan bir öğrenci gürler gibi “Öğreteceğin şeye bak; biz düşünmesini bilmiyor muyuz? dedi.