Anadolu Türkmenlerinde Hızır Orucu ve Hızır Nebi Bayramı

Anadolu Türkmenlerinde Hızır Orucu ve Hızır Nebi Bayramı

Kutlu Özen

BİRİNCİ BÖLÜM

SİVAS YÖRESİNDE HIZIR ORUCU

  1. HIZIR HAKKINDA BİLGİ

Halk inançlarında Hızır veya Hızır-İlyas, her daraldığımızda yardımı istenen, bu yardımın sağlanması için de belli yollara, merasimlere başvurulan insanüstü bir güç haline gelmiştir. Özellikle Hızır, bütün ümit ve imkanların tükendiği, çarelerin sona erdiği durumlarda yardıma çağırılan ve çağrıldığında da mutlaka geleceğine inanılan sonsuz güce sahip semavi bir kurtarıcıdır.

Türkçedeki “Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez”, “Hızır gibi yetişti” ve benzeri atasözü ve deyimler, hep bu halk inancının ifadesidir. Bu itibarla bütün İslam milletlerinin folklorundaki en canlı, en maruf sima olup, bilhassa Türkler içinde Hz. Muhammed(s.a.v.) ve Hz. Ali’den sonra en çok bilinen bir kimse olduğunu söylemek hiç de mübalağalı sayılmaz. [1]

Anadolu Türkleri, Hızır’a ve Hızır’ın insanlara yardım edeceğine  samimi olarak inanmaktadır.

  1. Hızır’ın Kimliği:

Alan çalışması yaptığımız yerlerde halk, Hızır hakkındaki inançlarını şöyle ifade etmiştir.

Hızır bizim inancımıza göre ne nebidir, ne velidir. Hiç görülmeyen bir zattır. Hazreti Hızır, kendisini içten sevenlere görünür. Hızır, Nebiyullah’tır.[2]

Hızır, gayıp erenlerindendir. Lokman Perende ve Hünkar Hacı Bektaş Veli zahirde,Hızır Peygamber batındadır.[3] 

Hızır, insanların dar günlerinde imdadına ulaşan, nur yüzlü, uzun beyaz sakallı meçhul bir şahsiyettir. [4]

 Hızır ve Ellez ermiş kişilerdir. Hazreti Hızır kime görünürse, kimin evine girerse, o kimsenin, o evin bereketi artar. Zalime kötü görünür. Fakirin, mazlumun yanındadır.

Her peygamberin Allah’tan bir dileği varmış. İlyas Peygamber de Allah’tan “ölümsüzlük” dilemiş. Allah duasını kabul ederek ölümsüzlüğünü “abu hayat çeşmesi”ne boz atı ile uğratıp içirtmiştir. Bunun için ölümsüz olarak Car diyenin/yardım isteyenin carına/yardımına boz atı ile mağrıptan maşrıka/batıdan doğuya Hızır İlyas kayıba erdiğinden biz, halk, inanan kişiler olarak  Hızır İlyas carımıza yetişsin diye oruç tutulur. Bazı yerlerde üç gün, bazı yerlerde yedi gün tutarlar.

b. Hızır’ın gelmesi:  

Hızır, işlerin sıkı zamanında  ve münasebetsiz bir anda gelir. İnsanın içinden onu defetmek geçer. Sabırlı olacaksın. Geleni ağrıtıp incitmeyeceksin. Elinden geleni yapacaksın. Evinde ne bulunuyorsa, az-çok…fakat vermemezlik etmeyeceksin. Hızır ekseriye sümüklü, eli yüzü yaralı ve üstü başı yırtık, pislik içinde gelir. Onu gören tiksinir.[5]

Hızır, sakallı, sümüklü bir dilenci donunda gelir. Kapıyı çalar: “Beni misafir eden mi?” der. Kapıya çıkan da o kılıktaki kimseye kapıyı kaparsa, Hızır da geçip gider. O evin de bereketi gider. [6] 

Hızır insanlara çeşitli kılıklarda görünür. İtikatlı kimselerin kapısını çalar “Ben fakirim, bana yardım edin” der. Bazıları fakiri tersler. Fakir beş on adım gidince kaybolur. O zaman da “Eyvah!” derler. Ama iş işten geçmiştir. Hızır o kapıya ev sahibinin en zıtlandığı birinin donunda/kılığında gelirmiş.

Hızır’ın girdiği evde bereket bol olur. O sene boyunca kıtlık çekmeyeceklerine inanırlar. Ekinin bol, başakların kuvvetli olduğu zamanlar, tarlaya Hızır uğramış, derler. Ekinin iyi olduğu sene ayrıca nazar değmesin diye tarlaya iğde dalı dikerler.

  • HIZIR ORUCU

a.  Hızır orucunun tanımı

Şubat ayı içinde Hızır  aşkına tutulan üç günlük oruca Hızır orucu denir.

Hızır orucu, şubatın ikinci haftasında  başlar. salı, çarşamba, perşembe sırasını takip eder. Mesela 2005 yılında Hızır orucu 15-16-17 Şubat’ta tutulmuştur. Önemli olan salı günü başlayıp perşembe/cuma akşamı sona ermesidir. 2003 yılında Hızır orucu 11-12-13 şubat’ta tutulmuştur. Her ikisinde de Salı günü oruca başlanmış, çarşamba, perşembe olarak devam edilmiş ve cuma akşamı bitirilmiştir. Her ikisinde de üç gün oruç  tutulmuştur.

Oruç gece yarısı 12’de başlar, ertesi günü hava kararıncaya kadar devam eder. 12’den sonra kesinlikle hiçbir şey yenmez, içilmez, çiğnenmez. Oruç tutan kimse karnını doyurur, niyet eder yatar. Özel bir yemek yok. Sulu yemekler başta gelir. Üç gün süreyle su içilmez.

Oruca hazırlanan kişi temizlenir. Oruç için yiyecekler hazırlanır. Şeker, kavut unu, kazan, yağ, elma, saz, yiyecek ve içecekler. Köyün büyükçe geniş bir evinde, üç gün oruçla beraber toplantı da devam eder. Toplanan yiyecekler kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin bu insanların sığabileceği bir evde yenilir. Sazlı sözlü eğlenceler yapılır.

Hızır orucuna “Hızır bizi darda, buğda koma”diye başlanır; dua “Allah kabul ede.” cümlesiyle bitirilir. Oruç güneş battıktan biraz sonra hava karardığı zaman açılır. Su içilmez. Yemeklerdeki su ile idare edilir. Üç günlük oruç bitince sabahleyin Hıdırellez kömbesi yapılır.

  • Orucun tutulma nedenleri

Nasıl ki canlı hayvanların muhafazası/korunması için Abdal Musa namına kurbanlar kesiliyorsa, yiyeceklerinin de bereketli olması için Hızır Orucu tutarlar. Bu oruç her sene alaturka(miladi) senenin şubat on beşinden on sekizine kadar üç gün tutulur. En küçüklerden en büyüklere kadar herkes bu orucu tutar. [7]

Hızır, karaların bekçisi olarak tanınır. Karadan gelecek tehlikelerde bizi kurtarsın diye tutulur. Deryalar bekçisi İlyas’tır. Deryalar bekçisi bizleri deryalardan gelecek tehlikelerden korusun diye tutulur. Oruç cuma akşamına denk gelir. Dolayısıyla bu kutsal gecenin yüzü suyu hürmeti darda kalanların carına  Hıdır İlyas yetişsin diye tutulur.  Oruç tutarken 365 aza ve damarlara bağlı olmalı ki Hakk’ın huzuruna çıkabilesin. Dar günlerde Hak, Hızır-İlyas’ı yetiştirsin. Oruç olan kişi kovdan gaybetten, (Tanrı’nın) yasak kıldığı kötülüklerden kaçınır.

Hızır orucunda şiddetli kış aylarında dağda belde kalanlara Hızır’ın yardımcı olması; evde bolluk ve bereketin olması amaçlanır.

Hızır, kalbi doğru olanlara (eline, diline, beline doğru olanlara);  dağda, belde, kışta, kıyamette, deryada, denizde, ateşte, suda kalanlara yardım eder. Car diyenin/yardım isteyenin carına yetişir. Hızır orucunu bize yardım etmesi için tutarız. Hızır’ın lokması her zaman verilmelidir.

Daraldığım zaman, bir dağda tek başıma kaldığım zaman “Ya Hızır sen yetiş” diye bağırırım. Hızır, dağda taşta, karda kışta, selde suda, daralanın imdadına yetişiyor.

Daraldığım zaman Hızır yetişsin diye (oruç) tutuyum. Hızır’ı unutmuyorum, Hızır’ı seviyorum. Bir gün daraldığım zaman Hızır’ı çağırıyorum. Oruç tuttuğum için Hızır beni unutmamıştır, diye.

Hızır, sularda, gediklerde bulunur. Dara geldiğimiz zaman Hızır’ı çağırırız. Bunlar gedik bekçileri. Iyi kimselerin(ulu zatların) hiçbir zaman ovalarda türbesi yoktur, hep dağ başlarındadırlar.

Beni darda buğda koyma diye tutuyorum.  Hızır tehlike anlarında yardıma koşuyor. Çok daraldığın zaman çağırırsın. Maddi menfaat için çağırmazsın. Daraldım alafım yok, Allah yetiş, diyorsun. Hepsi aynı kapıya çıkıyor. Buğdayı tarlaya ekerken ilk tohumda ya Hızır, deyip çuvala elimi sokuyorum.[8]

  • Orucun tutulma günleri

Hızır orucunun tutulma günleri  yörelere göre değişmektedir. Mesela Kangal köylerinde  bir tanesi zemheride(Ocak), iki tanesi de  şubatta olmak üzere  üç gün tutulur. 13 Şubatta başlayan oruç, ayın 15’inde sona erer. Salı, Çarşamba, Perşembe günleri  oruç tutulur. Üç günlük orucun ardından komşulara Hızır lokması dağıtılır. Varlıklı olanlar kurban keserler. İnanışa göre Hızır, karda, kışta; suda, selde; darda kalanlara yetişir.

Divriği/Sincan Yuva mezrasında oruç herkesin kendi evinde açılmaz. Yemekler topluca dedenin bulunduğu eve götürülür. Dede duasını yapıp ilk lokmayı alır. Daha sonra diğerleri de yemeğe başlarlar. Bu merasim üç gün devam eder. [9]

Sivas/ Hüyüklüyurt köyündeki halkın inanışına göre Hıdırellez, zemherinin son Cumartesi ata biner, şubatın/güçüğün  ilk cuması ise attan inermiş. Buna göre oruç 15 şubatta başlayıp 18 şubatta sona ermektedir. Üç gün oruç, dördüncü gün bayram.[10]

Divriği ilçesine bağlı Avşarcık ve Davutoğlu köylerinde Kış yarısında(15 Ocak) 3 gün Hızır orucu tutulur. Divriği’nin bazı köylerinde oruç tutma  3-7 gün arasında değişir. [11]

Divriği’nin Karasar köyünde Hızır orucu, Şubatın 18-19-20. günleri tutulur. Oruç salı günü başlar, perşembe günü biter. Perşembeyi cumaya bağlayan günün akşamı lokma olarak kömbe dağıtılır. …

. İnanışa göre  şubatın ikinci haftasında “Hızır gamçıyı vurur, otlar yeşermeye başlar”.

Yıldızeli’nde takvim hesabı yapılarak Hızır orucu tutulur. Orucun ilk günü zemheri/ocak ayının ilk gününe rastlar. İki gün de Gücük/şubat ayından alınır. Bu yörede üç gün oruç tutulur.  Geceleri sazlar eşliğinde deyiş ve  duvaz-imam  söylenir, semah yapılır. Yapılan duadan sonra yemekler yenir. Dini tören gece 02’ye kadar sürer. Orucun son günü olan Cuma akşamı 40’lar semahı dönülür.

Yıldızeli’nin bazı köylerinde 7 gün oruç tutulur. Akşamları sohbet edilir. Sazlar çalınır, eğlenilir. Orucun son  günü “koyunun yüzü” geleneği yapıldıktan sonra Hıdırellez şenlikleri biter.

Anneler sinirli olurlar. Çocuklarına beddua ederler. Bedduaları tutmasın/geçmesin diye bir gün noksan tutarlar. Yani üç gün yerine iki gün tutarlar. Tam tutarlarsa duaları makbul olduğu için verdikleri karış yerini bulur. [12] Hangi oruç olursa olsun, evli ve çocuğu olanlar bir gün noksan tutarlar. Bu bir gelenektir. Çocuğuma karışım geçmesin diye. (Hıdır Göztepe. Divriği Gahnıt köyü, 1931 doğumlu, derleme  8 Şubat 1986)

Divriği yöresinde  Hızır orucu, 13-15 Şubat günleri arasında  tutulur. Genellikle yaşlı kimseler/anne ve babalar  iki gün, genç kız ve delikanlılar üç gün tutarlar. Ana ve babalar çocuklarına vermiş oldukları beddualar tutmasın diye bir gün noksan tutarlar. Yozyatağı köyünde, orucun son günü sabahı lokma yapıp dağıtırlar. Buna Hızır’ın lokması denir. Karasar köyünde üç gün Hızır orucu tutulur, onun ardından kaba yele karşı gidilir. Köyün güneyindeki Hıdır-Ellez tepesine çıkılır.[13]

İmranlı yöresinde Hızır orucu, ramazan orucundan daha önemlidir.Hızır’da yani şubat ayında her yıl üç gün Hızır niyetine oruç tutarız. Bu oruç bizim için ramazan orucundan daha önemlidir. Çünkü biz  Hızır’ın en büyük yardımcı, can kurtaran olduğunu öğrendik. Ona karşı büyük inancımız vardır.”[14]

1.Hızır Orucu/Hubyar orucu: Hubyar Ocağı’na bağlı Türkmenler Hızır orucunu 7 gün olarak tutmaktadırlar. Kangal Çaltepe köylü kaynak şahıs  “Biz bu orucu, Hubyar Devletli 7 gün fırında kaldığı için; fırından sağ salim çıktığı için 7 gün tutarız. Bu oruca “Hıdır-Ellez”denir. Hubyar Devletli de Hızır’dır. Bunun şubat ayında 3 gün tutulan “Hızır Orucuile ilgisi yoktur. Hubyar Sultan’ın aşkına tutarız. Yedinci günün sonunda köy ortası kurban keseriz, toplu yemek yeyip orucumuzu açarız. Sonra cem-cemaat yaparız. Diğer günlerdeki altı oruç evlerde açılır. Yedinci gün, köy halkı ile birlikte açılır. Hizmetler yürütülür; Hubyar Sultan kurbanı köycek kesilir” şeklinde bilgi vermiştir.

Yine Ali Kenanoğlu-İsmail Onarlı, Hubyar Sultan Ocağı adlı eserinde şu bilgiyi vermiştir:

“Hızır Orucu’nu  diğer Alevi ocakları 3 gün tutmasına rağmen, Hubyar Ocağı’nda Hızır Orucu 7 gün olarak tutulmaktadır. Bu oruç Hubyar köyünde zemheri/ocak  ayının son üç günü ve gücük/şubat ayının ilk dört gününde tutulur. İnanışa göre Hubyar Sultan’ın  7 gün 7 gece  fırına atıldığı dönemde Hubyar’ın eşi Gönül Ana, yedi top madımakla 7 gün oruç tutmuştur.  Bu sebeple de Hubuyarlılar 7 gün oruç tutarlar.

Hızır Orucu, Hubyar Ocağı köylerinde değişik tarihlerde kiminde bir hafta önce, kiminde bir hafta sonra tutulur. Bunun sebebi Hubyar Ocağı dedelerinin kendi oruçlarını tuttuktan sonra talip köylerine gittikleri ve buralarda da dedelerin  gelmesiyle bu oruca başlanmasındandır. Hızır Orucu’nun  yedinci günü  “ponud” yapılır ve yenir.  Ponud, un, şeker ve yağdan yapılan bir yemek çeşididir.

Hıdır -Ellez kaça kaça

Ponudunu saça saça

Kafirleri biçe biçe

Sefa geldin Hıdır- Ellez.

Hızır Orucu mutlaka Perşembe akşamı başlar ve Cuma akşamı bitirilir. Hızır Orucu’nun her akşamında  cem yapılır ve cemde tevhit çekilir. Tevhit, aşık tarafından veya aşık dışında  cemde bulunan ve tevhit duasını veya deyişini bilen  birisi tarafından söylenir.  Dedenin önünde bulunan meydana serilen bir seccade  üzerine diz çöken üç kişi ve tüm cem erenleri tarafından  sazın ve tevhit deyişinin ritmine uygun olarak  vücut bir sağa, bir sola hafifçe yatırılır ve ağızlardan hep birlikte hüüü…sesi çıkar.  Tevhit, Hubyar köyünde cem başlamadan önce Hubyar Tekkesi’nin içerisinde yapılır. Daha sonra ceme geçilir.

Hubyar köyüne yakın olan köylerin ve Hubyar köyü mezrasında olan yerlerde bulunan kişiler son tevhit akşamı Hubyar  Tekkesi’ne gelir ve Hubyar köylüleri ile birlikte  son tevhit icra ederler. Muharrem orucunda olduğu gibi Hızır Orucunda da et ve elma yenmez. [15]

2. Medet-Mürüvet(Masum Paklar) Orucu: Bu oruca Hızır Orucu’ndan üç gün önce başlanır ve üç gün tutulur.[16]

  • Orucun son günü yapılan pratikler

Son gece Hızır’ın geleceği inancı ile kadın, çocuk, genç, ihtiyar gür sesleriyle bağırırlar. Allah’a yalvarıp sesleri yeryüzünü, semayı tutar. Erkekler, kadınlar çocuklar hep birlikte Allah’a yalvarır “Hızır yetiş, yetiş!…” diye bağırırlar.

Kadın, kız, gelin, erkek “koyunun yüzü” geleneğini hep birlikte akşama kadar eğlencelerle geçirirler.

1. Hızır cemi:  Hıdırellez’de üç gün oruç tutulur. Orucun son günü herkes akşamleyin bir evi boşaltarak orada toplanır. Buna Hızır cemi denir.

12 hizmetin 12’si aynı Abdal Musa’da olduğu gibi yürütülür. Kadınlar ve çocuklar geride, erkekler önde toplanarak otururlar.  Miraçlama ile son bulur. Miraçlamanın sonunda bir kız pervaz yapar. Sabi olan bir kız. Cem birlenir, farraş süpürge çalar. [17]

 Cem bitince erkekler sohbet ederler, kadınlar ve çocuklar sessizce dinlerler. Sohbet sonunda cem çöreği  ve  gavut , cemde bulunanlara dağıtılır.. Halk evlere dağıldıktan sonra, gavut tozunu bir kaba koyup, un torbasının üzerine korlar. Gece eğer Hızır gelip elini vurursa, o evde refah, huzur ve bolluk olacağına inanılır. O gece evli kişiler yatmadan önce bir dilek tutarlar. Dileklerini rüyalarında görürlerse kabul olacağına inanırlar.

2. Kömbe cemi: Hızır orucu sırasında dede köyde ise kömbe cemi yapılır. 12 hizmet yerine getirilir, sadece delil yanmaz.

Oruç tutulur, son günü tarikat, cem yapılır. Son gece tarikat kurulur. Aşıklar yerini alır halk, cemaat geldikten sonra, Hıdır İlyas’ı andıran deyişler söylenir, dualar söylenir, Hakk’a ve Hızır’a yalvarılır. Tarikat sonu 12 hizmet görülür. 40’lar semahı ile son bulur.[18]

  • Hızır’ı misafir etme/ağırlama:

Divriği’nin Avşarcık köyündeorucun son günü ambarın olduğu yerde, Hızır için oturacak bir yer hazırlanır. Biz buraya evlik deriz. Sabaha kadar yanacak şekilde ocağa odun koruz. Hızır ısınsın diye. Büyük kütükler…Odanın bir köşesine yastık, yorgan koruz, Otursun diye. Yanına sigara, kolonya koruz…Yemek konulmaz. Hızır zaten aç gelmiyor ki…O bize bolluk bereket getiriyor. Hızır’ın uğrayacağı yeri iyice temizleriz Hızır, pis yerlere uğramaz. Teştin içine un koruz, geldiği belli olsun, diye. Bunu Hızır orucunun üçüncü günü akşamı yaparız. Sabahleyin un üzerinde Hızır’ın değneğinin veya elinin izi çıkar. Avşarcık köyünde Hamitgil Hızır aşkına 6 tane kısır koyun kesti…Yemek pişirdi, herkese dağıttı; çünkü Hızır evlerine uğramıştı. Teşteki(teşindeki) una elini basmış, bereketli olsun diye una karıştırırdık.[19]

Hızır orucunun son günü, perşembeyi cumaya bağlayan akşam cezveyi, kahveyi ateşin yanına hazırlarlar ve derler ki “Hızır gelir de içer” diye. Unu teşine/bakır leğene  eleyip ambarın(un/bulgur deposu) önüne korlar, Hızır gelip de bastonunu unun içine batırırsa bil ki Hızır gelmiş, derler. Evin bereketini getirmiş. O un, o sene bitmez.

Orucun son günü akşamı ocakta çam kütüğü yakarlar. Bazen de lamba yakılır..Işık söndürülmez. Hızır’ın bir dağarcığı varmış, Dağarcık Hızır’dan kalmadır. Çobanlar da dağarcıkla dolaşırlar. Akşamdan sahana un konulur. Hızır gelirse una elini basar. Unun üzerinde yeşil bir iz olur. Un sahandan kabarıp taşar. Ev sahibi sabahleyin kurban keser.

Yine inanışa göre orucun son günü evler baştan aşağı temizlenir. O gece kapı açık bırakılır. Ocağın başına bir halı serilir. Üzerine yastık konur. Bir tahtanın üzerine un elenir ve bu tahta ocağın başına konur. Un tahtasının buraya konulmasındaki amaç o gece Hızır’ın gelip gelmediğini anlamak içindir. Eğer Hızır eve gelirse elini una basar böylece ev halkı da Hızır’ın geldiğine inanır.

O gece evine Hızır gelen ev halkı mutlaka bir kurban keser ve bütün köy halkını eve davet eder. Bir bayram sevinci yaşanır. Diğer evlerin tümü ise akşam ocak karşısına konulan un ile lokma yapıp komşulara dağıtır. Daha doğrusu köylüler karşılıklı olarak birbirlerine lokma(çörek, kömbe…) dağıtırlar.

  • Kilere un koyma:

Gece yatınca da yiyeceklerinin bulunduğu kapların  ağızlarını  açık bırakırlar ki Hızır değneğini soksun da  bereketli olsun. Bundan başka dede evlerine un, bulgur gibi yiyecek  ve yakmaları için de kütükler ve odunlar götürürler. Akşam  oruçlarını da gene dedelere götürdükleri yemeklerle bozup/açıp, dua alarak evlerine dönerler.[20]

Perşembe akşamı evin sözü geçen ehil hanımı kalkar abdest alır, yarım teneke kadar siniye un eler. Unu elini vurmadan ve eleği kaldırmadan kaldırıp yüksek bir yere koyar. Yanına da bir tas su koyar. Daha sonra İhlas ve benzeri duaları okur. Allah’a şu şekilde dua eder:

-Allah’ım, rüyamı güzel göreyim. Hızır İlyas ya at üstünde uçuyor göreyim ya da yerde yürüyor göreyim.

Sonra abdestli olarak yatar. Sabahleyin unu getirip üzerinde iz (Hızırilyas’ın atının ayak izi) var mı diye bakarlar. Eğer iz varsa kurban kesilir. Un, süt ve yağ ile yoğrulup kete yapılır. Eve göz aydınlığı vermek için gelen herkese sofralar kurulur. Kurban eti ve kete tüm köye dağıtılır. O eve ve tüm köye bereket geldiğine inanılır.

Hıdırellez gününde şu sözün söylenmesi de yaygındır:

-Hıdırellez yaz kapısı, yedi gün eser tipisi[21]

Orucun son günü un elenir. Kapı baca kitlenir. Tandırlığa/evliğe un konur. Sabahleyin keyveni tandırlığı açar. Una el basılmışsa sevinir. Hızır’ın elini bastığı un ambardaki unlara katılır. Un, bereketlenir. Bu işi kadın olarak evin en yaşlısı yapar. “Dola taşa, arta eksilmeye…” diye dua eder.

Yine Hızır orucunun son günü, kilere un konur. Sabahleyin bakılır, el izi varsa, o undan guymak yapılır.

Kangal’ın Karanlık köyünde Orucun son günü un elenir. Kapı-baca kitlenir. Tandırlığa (evlik) un konur. Sabahleyin keyveni tandırlığı açar. Una el basılmışsa sevinilir. Bereketli olsun diye bu un diğer unlara katılır. Bu işi, kadın olarak evin en yaşlısı yapar. “Dola, taşa…; arta, eksilmeye.” diye  dua eder.[22]               

Hızır orucunun son günü un eleyip, el ayak değmeyen bir yere korlar. Artık oraya kimse uğramaz. El basılan yer yeşil renkte olur. At nalı izi çıkar veya kılıç işareti vardır. Eğer Hızır’ın işareti olursa, şükran kurbanı keserler. Ayrıca bu undan lokma yapıp  davetlilere yedirirler. Hızır’ın izini ev halkı ve köylüler gözleriyle görür. Hızır hangi eve uğramışsa, fakir olsun, zengin olsun mutlaka keserler.

İmranlı ilçesinin Beğendik köyünde orucun son günü un elenir. Geniş bir kap içinde tandırlığa/evliğe konur. Kapı baca kitlenir/kilitlenir. Dışarı çıkılır. Sabahleyin una el basılıp basılmadığına bakılır. Una el basılmışsa  “Dola taşa, arta eksilmeye…” denir. Bu un, bereketli olsun diye  evin en yaşlı kadını tarafından diğer unlara katılır.[23]

Üçüncü günü dördüncüye bağlayan gece  Hızır girsin diye kapılar açık bırakılır. Bir kısmı da sadece bacayı açık bırakır Nasıl olsa Hızır istediği yerden girer diye. [24]

  • Evlenmeye bağlı uygulamalar:

1. Rüya  motifi:  Evlenmeyen oğlanların, gelin olmayan kızların keyfi bu oruçta çıkar.  Bunlar kiminle evleneceklerini bugün anlarlar.  Orucun ikinci günü iftarda üç tek üzümden başka  bir şey yemeyip içmeden üçüncü günün orucunu tutarlar. Üçüncü günü iftarda  tuzlu ekmek yiyerek, su içmeden yatarlar. Gece rüyalarında hangi evden su içerlerse, nasiplerini oradan beklerler. Şayet suyu tanımadıkları yerden içerlerse kısmetlerini başka yerden beklerler. İşte buna uğundurma derler. Üç sene uğundururlar.  Ekserisi kimi gördüğünü söyler.  “Dervişin fikri ne ise zikri odur” fetvasınca ekserisi kiminle sevişirse, kimi kaçıracaklarsa onu söyler ve günün birinde götürür.  İşte o zaman uğundurmaları iyi bir tutamak olur. Ve herkes gördüğünü alıyor, diye sevinçle orucun üçüncü günü her ev köye/komşulara dağıtmak için bir şey pişirerek akşamüzeri dağıtır. [25]

2. Uğundurma: Uğundurma üç üzüm ile olur. Hızır orucunun son günü üç üzümle oruçlarını açarlar. Bunun dışında bir şey yemeden içmeden yatağa yatarlar. Gece rüyalarında kimin evinden su içtilerse, o evin kızını eş seçerler.[26]

Uğundurma daha çok bekar gençler tarafından yapılır. Üç üzüm yenerek üçüncü günün orucuna başlanır. [27]

Gençler orucun son günü su içmezler.  Kavurga, tuzlu çörek yerler. Gece rüyasında hangi kız, o gence su verirse, onunla evleneceğine inanır. Sabahleyin annesine ‘Böyle bir rüya gördüm, Şu evden su içtim, bana şu evin kızını iste’ der.[28]

Orucun üçüncü günügenç kızlar, erkekler su içmezler. Tuzlu kömbe (çörek)ve başka tuzlu yiyecekler yerler.  Yatarken hiç su içmezler. Ve yatarlar…  Hepsi de büyük bir heyecanla uyumaya çalışırlar. Yattıktan sonra eğer rüya görürlerse inanışa göre rüyalarında kendilerine kim su verirse o kişiyle evlenirler.

İnanışa göre bekar kız ve oğlanlar bu orucu üç gün tutarlar. Bu üç gün içinde hiç su içmezler. Orucun üçüncü günü çok tuzlu bir ekmek/çörek yiyerek açarlar. Sonra yatağa yatarlar. Gece rüyalarında kim onlara su vermişse, onunla evleneceklerine inanırlar. Kızlara erkek, erkeklere genç kız su verir.

Oruç tutan kızlar dilek dilerler. Dilek dilemek için belli bir yer yoktur. Aynı şeyi delikanlılar da dilerler. İstemiş olduğu dilek gerçekleşirse, vaat ettiği hediyeyi, mal veya eşyayı ertesi yıl ki Hıdırellez kutlamasına bağış olarak verir. Veya Hıdırellez gelmeden üç gün önce oruca başlar

Mesela genç delikanlısın. “Ey Tanrım, benim alacağım  kızı rüyamda bana gösterecek misin? Acaba bu kız bana yazılmış mı, yazılmamış mı? Bu kız haklım mıdır, haklım değil midir?

Niyet edersin; eğer o gece doğru kalple yatmışsan sevdiğin kızı görürsün. Sana bir bardak su verir. O kız rüyada sana su veriyorsa, o kız senin nasibindir. Rüyanı istersen o kıza, istersen ev halkına söylersin. [29](Ziniski)

3. Karga motifi: Gençler son günü tuzlu kömbe yerler. Gençler kömbelerden birini dama veya taş üzerine bırakırlar. Kargayı takip ederler. Karga kömbeyi hangi dama bırakırsa nasiplisi o evin kızıdır veya oğludur.

Ayrıca genç kız ve erkekler simit gibi küçük bir kömbe yaparak orucun son günü öğleden sonra bir dama bırakırlar.  Kargalar herkesin kısmeti belirlenir. Genç kızın evlenmesi, yeni yetişen bir gencin hangi işte başarılı olacağıın hareketini takip ederler. Karga lokmayı hangi yöne veya eve götürürse oradan evleneceğine inanırlar. Ayrıca orucun son akşamı fakirlere ve komşu evlere lokma niyetine ekmek götürülür.[30]

  • Komşulara lokma dağıtma:

 “Orucun 4. günü lokma edecek ya, lokma edeceği unu bir gün öncesinden eleyip hazırlar.  Bir kaba Orucun 3. günü lokma edecek ya, lokma edeceği unu bir gün öncesinden eleyip hazırlar.  Bir kaba kor.  Kedi, köpek batmasın, deyi üzerine kalbur örter. Bazı yerlerde derler: ‘Hızır gelmiş, elini una basmış…’ İşte bu unla lokma eder, herkese dağıtırız.” [31]

Hızır orucu üç gün tutulur. Üçüncü  günün sonunda komşulara kömbe ve helva dağıtılır. Dağıtılan şeye lokma denir.  Lokma ya adak yerinde ya da köy içinde dağıtılır. Erkekler bir evde toplanarak sohbet ederler.  Birbirlerine “Hızır yardımcın ola, malın bir ise bin bir ola, evine Hızır uğraya “gibi dileklerde bulunurlar.[32]

Yaşlılar da dilek dilerler. Eğer bu orucu iki gün tutarlarsa evde yaşayan çocukların ve diğerlerinin uzun ömürlü olması içindir. Bu orucu üç gün tutarlarsa, çocuklarına beddua ettiklerinde beddualarının tutacağına ve onlara zarar vereceklerine inanırlar.

Divriği/Sincan Yuva mezrasında Huzur orucu üç gün tutulur. Unu kızartırlar, yağın içine korlar, bulamaç yaparlar. Hali vakti yerinde olanlar horoz, davar, inek keserler. Dede kurbanı tekbirler. Çok olursa hepsi katılır, topluca tekbir yapılır, üçüncü günün sabahı kesilir.[33]

Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde takvim hesabı yapılarak oruç tutulur. Önceden hazırlanan kavutlar, börekler hep bir yerde toplanarak oruç açılır. Aşıklar, Hızır deyiş ve muhabbetlerinden sohbet ederler.  Bu muhabbet gecenin 02’sine kadar sürer. Ertesi sabah “Koyun yüzü” gezmek için bir yere toplanırlar.  Saya gezilir.  Hıdır-İlyas gününden elli gün sonra baharın geleceği hesaplanır. Koyunlar, kuzular çayır çimende oynaşırlar.

  1. Lokma çeşitleri:

Haşıl: Döğürcek suda iyice kaynatılır. Pişince ateşten indirilir. Ayrı bir yerde un elenir. Un, oklava ile düğürceğin içine katılıp karıştırılır.(Zöhre Boran/Avşarcık)

Haşıl: Buğday döğülüp yarma oluyor. Yarma tekrar el taşında çekiliyor ve eleniyor. Eleğin altında kalan ince yarma ile haşıl yapılıyor. Haşılın üzerine yağ veya ayran dökülüyor. Komşulara “Hızır lokması” olarak dağıtılıyor.

40/Üç günlük oruç bitince sabahleyin Hıdırellez kömbesi yapılır.

Kömbe: Ocağa iki sac konur. Altı üstü yakılır. Sacın ortasında kömbe pişirilir, lokma olarak dağıtılır.

Gavut: Gavutun üstünde kalan kaba kısım bir kaba konulur. Daha sonra malların bulunduğu ahıra gidilir. Gavutun içine tuz da konulur. Cuma sabahı erkenden bolluk ve bereketlik için mala yalatılır. (İbrahim Hınıs, 1328, Işhanı):

46/Gavut: Kavrulmuş tahıl/kavurga el değirmeninde öğütülür. Un kıvamına getirilir. Buna gavut denir. Gavuta su  ve şeker katılarak misafirlere ikram edilir.[34]

36/Haşıl(?): Buğdayı hafif kavurur, el taşında çekersin. Kazanda su ile pişirirsin. İyice koyulaşınca ocaktan indirirsin. Yedi-sekiz komşuya Hızır lokması olarak dağıtırsın. Kömbe de yapabilirsin. Haşıl koyulaşınca istersen şeker dökersin, istersen yağ dökersin. Komşulara lokma olarak vereceksin. Hızır dede’ye itikat edersin. ‘Gurban olduğum Hızır Dede, ağzımızın tadını bozma, hayırlı bereketini ver’ dersin. Artok o senin itikadına bağlı. Hızır’ın el bastığı unu kullanırsın. Eşiğinden içeri o ulu sultan girdi ya… O unu diğer unlara katarsın. İsteyen kurban kesebilir.

  • Ziyarete gitme:

Hızır ziyareti:  Ziyaret/adak yeri, köyün(Işhanı) doğusunda kayanın içine oyulu. Hızır orucunun son günü/Perşembe günü herkes elindeki lokmayla bu ziyarete gider ve orucunu orada açar. Mum yakar. Helva, çörek, kurban…Her zaman da gidilir. Dilek dileyenler, rüyada burasını görenler, çeşitli dilekler için de buraya giderler.[35]

C. HIZIR ADINA YAPILAN YARDIMLAR

a. Hızır Kurbanı:

Divriği/Sincan Yazıköy’de gücü yeten/mali durumu iyi olan Hızır’ın aşkına 3. gün kurban keser. [36] Gücü yeten Hızır’ın aşkına 3. gün kurban keser.

b. Hızır sofrası:

Orucun 3. günü bir sofra hazırlanır. Buna Hızır’ın sofrası denir.  Bir kişilik servis hazırlanır. Ev halkının o akşam yediği yemeklerin aynısı sofraya konulur.  Oda kilitlenir.  Sabahleyin açılır. Eğer Hızır uğramışsa, yemeklerin bir kısmı yenmiş, ekmek bölünmüş, kaşık bulaşık olmuştur. Bu sır kimseye söylenmez. Hızır’ın uğradığı o ev, o yıl darlık yüzü görmez.[37]

c. Hızır’ın lokması/Hızır Lokması

 Hızır orucu’nun ikinci günü Hızır aşkına kömbe ve haşıl yaparlar. Bunu da üç beş  komşuya lokma gönderirler.  Buna da Hızır’ın lokması denir.  

-Hızır lokması yapmak için kadınlar sabah ezanına yakın bir saatte çeşmeye giderler. Kim bu çeşmeden daha önce su alırsa, o daha çok sevap kazanmış olur. [38](İbrahim Hınıs, 1328, Işhanı)

 -Hızır lokması her zaman verilir. Çünkü Hızır aşkınadır. Ama orucun son günü köylüler hep bir araya gelerek Hızır Lokması yaparlar (Mehmet Aslan, Yuva, 1932).

-Her ev köye dağıtmak için  bir şey pişirerek akşam üzeri dağıtır.  Bu, Hızırın lokmasıdır.

– Hızır orucunun 3. günü akşamı kömbe yapılıp en az dört-beş komşuya “Hızır’ın lokması” olarak dağıtılır Komşular da lokmayı alırken “Evinize Hızır uğrasın, lokmanız kabul olsun” derler.

Lokma: Hıdırellez’de ve Hızır orucunda sac arası yapılır ve bütün mahalle halkına dağıtılırdı.

Lokma: Hızır’ın son günü olan üçüncü gün, herkes kutlama hazırlıklarına başlar. Önce herkes lokma/kömbe yapar. Sonra akşama doğru, köyün içinde bulunan mağaraya gelirler. Lokmaları mağaraya bırakıp dua etmeye başlarlar.  Herkes bir mum yakıp mağaranın çeşitli yerlerine dikerler.  Dua ve ibadet bittikten sonra dede veya yaşlı bir adam Besmele çekerek bütün lokmaları üçe ayırır.  Üçte birini sahibine verir, kalanı da orada bulunan herkese dağıtır. Sonra eve gelir, haşıl ile orucumuzu açar dağıtılan lokmaları yeriz. Ayrıca akşam yemeğinde sarımsaklı ayranla babıko/kömbe yeriz.

Hızırın lokması: Ayrıca Hızır’ın başladığı günden itibaren köy çocukları ev ev dolaşarak Hızır’ın lokmasını toplarlar. İsteyene yiyecek, isteyene para verilir.[39]

d. Hızır’ın payı:

 Çekilmiş gavut ununun bir kısmı “Hızır’ınpayı”olarak unun, bulgurun, yarmanın, yağın bulunduğu yere, yüksekçe bir yere konulur. Perşembe/Cuma akşamı 24 saat bekletilir. Daha sonra bu lokma olarak dağıtılır:

-Hızır’ın lokması

-Allah niyetini kabul etsin…[40] (İbrahim Hınıs, 1328, Işhanı):

e. Hızır’ın Kütüğü:

Gece ocaklara ateş yakılır, ateşin içine kütük korlar, buna da Hızır’ın kütüğü denir. Kışın son günlerinde yakacağı biten fakirler kapı kapı dolaşıp odun, tezek…gibi yakacak isterler. Ev sahibine “Hızır kabul etsin” diye dua ederler. Yakacak veren de “Helal olsun.” der. Kışın son günlerinde yakacağı biten fakirler, kapı kapı dolaşıp odun, tezek…gibi yakacak isterler. “Hızır kabul etsin” diye dua ederler. Yakacak veren de “Helal olsun” der. (İ.Meral). Bahara doğru yakacağı tükenen fakirler “Hızır’ın kütüğü” diyerek kapı kapı dolaşıp yakacak şeyler isterler. Onlara odun, tezek…gibi şeyler verilir. Fakirler/dilenciler de “Hızır kabul etsin…” diye dua ederler. (İsmail Meral)

f. Hızır’ın arpası:

Tohum ekme zamanı dilenciler köy köy dolaşıp “Hızır arpası, Hızır arpası diyerek dilenirler. Herkes kudretince arpa verir. Ayrıca köy içindeki fakirlere de Hızır aşkına bir ölçek kadar tohumluk arpa dağıtılır. (İsmail Meral) “Hızır gitmiş  bir yerde atına arpa istemiş. Onlar da vermemişler.  O da ‘Malının bereketini bulmayasın’ demiş. O adamın bereketi kaybolmuş. Hızır başka bir gün çok fakir bir adamın kapısını çalmış. Tına bir tas arpa istemiş.  Fakir de tası doldurmuş. ‘Al, Hızır’ın lokması’demiş.  Hızır da o adama ‘Hızır evini doldursun’ demiş.  Evi dolmuş, taşmış. (Yozyatağı 8 Şubat 1986) Hızır Arpası: Tohum ekme zamanı fakirler ve dilenciler kapı kapı dolaşıp “Hızır’ın arpasını almaya geldik….” diye arpa toplarlar. Herkes kudretine göre yarım teneke veya daha az arpa verir. Dilenenleri eli boş göndermez. Hızır Arpası:Tohum ekme zamanı fakirler ve dilenciler, kapı kapı dolaşıp “Hızır’ın arpasını almaya geldik…Hızır arpası!…” diye arpa toplarlar. Herkes kudretine göre yarım teneke, daha az arpa verir.( İ.Meral)

g. Hızır’ın atının yemi/Samanı:

 Hayvanlarına  yedirecek arpası, alafı olmayan fakirlere  Hızır adına yem verilir. Yapılan yardıma Hızır’ın atının yemi denir Hızır Yemi: Bu dede’ye verilir. Dedenin gideceği günü, 4. Gün buğday, arpa verilir.(Mehmet Aslan, Yuva 1932) Hızır’ın atının lokması: Divriği/ Yalnızsöğüt köyü: Hızır orucunun son günü  dışarıdan veya köy içindeki fakirler sabahleyin teker teker komşuların kapısını döver “Hızır’ın atı yolda kaldı, arpa, saman, ot istiyor” derler. Köylüler de “Hızırın atının lokması” der, verirler. Hızır’ın atının yemi: Fakirlere sadaka olarak para, saman, arpa, odun. Hızır’ın atının yemi, diyerek verirsin.[41] Hızır’ın samanı: “Yaşlı bir köylü elinde telisle geldi. ‘Hızır’ın atı yolda kalmış, bir çuval samana geldim’ dedi. Biz de bir çuval samanı verdik. (Hıdır Göztepe. Divriği Gahnıt köyü, 1931 doğumlu, derleme 8 Şubat 1986) “Son gün olsun, ilk gün olsun samanı olmayan bir kişi gelir; ‘Hızır’a lokma, fakire bir yardım’ der. Herkes verir. İster arpa toplar, ister saman. Bizde ekseriyetle saman toplanır.”

                 D.HIDIRELLEZ TİPİSİ:

a. Hıdırellez Tipisi:

Zemheri ayında bir ay durmaksızın tipi eser. Bu tipiye Hıdırellez tipisi denir.

Zemheri ayında inanışa göre herkesin kısmetinin belirlendiği, genç kızın evlenmesi, yeni yetişen bir gencin hangi işte başarılı olacağı; yani hangi işte kısmeti olduğunu öğrenmek için kalın bir çörek/kömbe yapılır. Bu çöreği yoğururken ailede kaç kişi varsa o kadar düğme hamura katılır ve yoğrulur.

Çörek pişince evin en büyüğü onu herkese paylaştırır. Önceden düğmelerin rengine ve büyüklüklerine göre  her düğmeye bir kısmet belirlenmiş yani mavi düğmeye devlet;  beyaza mal, mülk diye ayrılmış. Çörekler yenilirken bu düğme hangisinin payından çıkarsa o kişi o işte başarılı olacağı ve kısmetinin o işi yapması halinde açık olacağı düşünülür.[42]

b. Hıdır-Ellez Yeli: Ocak ayının son üç günü ya da şubat ayının ilk üç günü görülen fırtınaya Hıdır-Ellez Yeli denir. Bu fırtınanın sebebi Ocak ile şubat ayının kavgasıdır.

c. Yel Ekmeği: Bu fırtınadan sora karlar erimeye başlar. Eğer karlar erimezse köydeki gençler damlarda karın üzerinde ateş yakarlar. Bu ateşte genç kızlar ekmek yapar ve ekmeği delikanlılar köy halkına dağıtır. Bu ekmeğe Yel ekmeği denir.[43]

Hıdırellez kışı: Hıdırellez ayı başladığında Akçadağ’da kar yağarsa, “Hıdırellez sakalını ağartıyor” ya da “Hıdırellez kışı” derler.[44]

İKİNCİ BÖLÜM

MALATYA VE ÇEVRESİNDE HIZIR ORUCU

A. Malatya ve Arguvan’da Hızır Orucu:

H. Nedim Şahhüseyinoğlu, Yeşilyurt, Doğanşehir, Akçadağ ve Arguvan’ın köylerinde yaptığı araştırmalarda Hıdırellez kutlamalarını şöyle anlatılmaktadır:

“Şubatın ikinci haftasında ev temizliği yapılmış, süslü giysiler giyinilmiştir.  Köylüler evlerine bilinmeyen, görünmeyen bir konuk beklemektedirler. Beklenen konuk Hıdırellez’dir. Binlerce yıldan beri öyküsü dillerde destanlaşan, evlere bereket yağdıran, insanları sıkıntıdan kurtaran Hıdırellez..

Köyde Hıdırellez’in kutlama hazırlıkları yapılır. Yaşlılar oruçludur. Varlıklılar kurban kesmiş dağıtmıştır. Kimileri sac kömbesini, kimileri de yağlı ekmeğini hazırlayarak komşularına dağıtmaya başlar. Herkes hoşgörülü, güleryüzlü ve barışıktır.

Bu bireysel kutlamaların yanı sıra bir de ortaklaşa yapılan kutlama var. Bu kutlama kolektif yaşamı simgelemekte ve orada Hıdırellez canlandırılmaktadır.

Hıdırellez ritüeli/oyunu: Köyün her mezrasından katılanlarla bir grup oluşturulur. İçlerinden biri Hıdırellez rolüne girer. Hıdırellez olana yünden bir beyaz sakal takılır; saçları unla beyazlaştırılır. Göbek, tepsi veya benzeri yuvarlak bir cisim konularak şişkinleştirilir. Yırtık giysiler giydirilir. Ayakları çarıklıdır. Elinde meşeden bir sopası da bulunur.

Hıdırellez yalnız değildir. Yanında karısı da bulunur. Genellikle kadın rolünü erkekler üstlenir. Hıdırellez’in karısının giysileri yörenin geleneksel giysileridir. Üçetekli zıbın, önde  mumlu ve eski peşkir, belinde kalın yün kuşak, başında siyah puşu, unla saçları beyazlanmış olarak giydirilir.

Elbette ki Hıdırellez ve karısının güvenliği için de önlem almak gereklidir. Yüzü siyaha boyanmış başında yırtık şapkası, bacağında kıl şalvarı, elinde sopası bulunan bir Arap da onların yanından hiç ayrılmaz.

Hıdırellez olacak, Alevilerin içinde dolaşacak da çalgısı olmayacak!… Olur şey mi?  Gruba yörenin çalgı türlerini, saz, kaval, düdük, davul zurna çalan kişiler de katılır.

Kolektif/ortaklaşa çalışmanın ortak bir kazançları olacaktır. Topladıkları malları taşıyacak bir de eşekleri olur. Çuvalları ve kapları da yanlarındadır. Ev ziyaretleri başlamıştır. Arap, evin kapısını sopasıyla döverek “Hızır girdi bu eve, bereket getirsin ambara” diye bağırır.  Evin kapısı açılır, evde şenlik başlar. Çalgıcı şölenin müziğini seslendirir. Hıdırellez ve karısı meydanda oynamaya başlar. Arap, onları korumak için etraflarında dört döner. Dönmeye döner ama yine de açıkgözün biri karıyı kaçırır ve saklar. Hıdırellez karısını bulmak için etrafına saldırır, önüne geleni döver. Sonra sinirinden bayılır, yere yığılır. Arap, kadını arar ve sonunda bulur; ama Hıdırellez baygındır. Kadın kocasının üzerine kapanarak ağıt söyler. Ağıtın sonunda Hıdırellez uyanır, karısına sarılır ve şenlik sona erer. Ev sahibi, evinde bulunan yiyecek çeşitlerinden birer pay verir. Aynı oyun tekrarlanarak tüm veler dolaşılır, böylece yüklü yiyecek kazançları olur.

Toplanan yiyeceklerin bir kısmını satarak kurban alırlar.  Kurban etiyle aş yapılır, eşit olarak evlere dağıtılır. Toplanan çerezler de(kuru üzüm, dut, pestil, ceviz…) aynı biçimde ve eşit olarak evlere dağıtılır. Hıdırellez payını alanlar, bozulmayanlarını bereket sağlaması için ambarlarında saklarlar.[45]

Malatya/Arguvan’da Hıdırellez:

Arguvan ilçesi ve köylerinde Hıdırellez Şubat’ın 13’ünde başlar ve kutlamalar bir hafta sürer.  Hızır velidir; Hızır ölümsüzdür ve her donda/kılıkta gezer. 1980’li yıllarda büyük bir kütük yakılırmış. Şimdi ise üç gün “Hızır Orucu” tutulmaktadır. Bu süre içerisinde su içilmez. Üçüncü günün akşamı rüyaya yatılır. Eğer rüyada bekar olanlara uzaktan biri su getirip veriyorsa kısmetlisi uzak bir elden, yakından biri su veriyorsa tanıdık bir kişiyle evlenecek anlamında yorumlar yapılır.  Hızır orucu bitiminde kömbe yapılarak komşulara dağıtılır.

Arguvan’da “Hızır her donda gezermiş, bunu tahmin etmek imkansızmış” derler. Hızırla ilgili diğer bir inanç ise, Hızır her kişiye üç defa görünürmüş; fakat kişi bunu fark etmezmiş.

Arguvan köylerindeki Hızır inancına göre her darda kalışta Hızır’ı çağırmak gerekir. O, boz atıyla hemen yetişirmiş.

Hıdırellez kışı: Hıdırellez ayı başladığında Akçadağ’da kar yağarsa, “Hıdırellez sakalını ağartıyor” ya da “Hıdırellez kışı” derler.[46]

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HIZIR NEBİ BAYRAMI

Giriş: 6 Mayıs’ta yapılan Hıdırellez merasimleri, Sünni, Alevi  bütün Türkler arasında kutlanan bir halk bayramıdır. Mesela Edirne Bektaşileri, Batı ve Güney Anadolu Tahtacıları, Çepniler, Orta Anadolu Kızılbaşları ve diğer bütün Bektaşi ve Kızılbaş zümreleri de Hıdırellezi aşağı yukarı aynı biçimde kutlarlar.  Fakat Alevi/Kızılbaş zümrelerinin Hıdırellez’den başka, onun kadar tanınmamasına rağmen asıl önemli bir dini  bayramları daha vardır ki  buna genellikle “Nebi Bayramı” veya “Hızır(Hıdır) Nebi Bayramı” denmektedir. Bu, bazılarınca Hıdırellez’le karıştırılmaktadır. Hıdırellez’in  kutlama tarihi 6 Mayıs olmasına rağmen bu bayram Şubat ortalarında Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerinde tutulan üç günlük oruçtan sonra Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece başlamakta ve ertesi gün devam etmektedir. Doğu Anadolu’da  bu üç günden önceki kış aylarına Çile denmekte, dolayısıyla Nebi Bayramı da çilenin bitimini müjdelemektedir.[47]

Hızır Orucu:  Hızır Nebi günü ve Abdal Musa Kurbanı öncesi tutulan üç günlük oruç.[48]

Hızır/Hıdır Nebi Bayramı: İran Azerbeycanı’nda şubat ayının ikinci haftasında kutlanan bayram.[49]

Alevilerde salı, çarşamba, perşembe günleri oruç tutulur. Asıl bayram perşembeyi cumaya bağlayan gece yani üç günlük oruçtan sonra başlar.  Bayrama koyun ve keçiden kurban kesilerek ve geleneksel ekmek pişirerek katılırlar.[50]  

Hızır bayramı adı verilen Alevi bayramı da eski Türklere çıkacak başka bir adet olarak görünüyor. Hızır bayramı bu toplulukların başlıca bayramıdır. Karların erimeye başladığı zaman, şubat ortasına doğru, İran Nevruzu’ndan altı hafta önceye gelir. Eski şubat kutlamaları (Calendes) günlerine rastlamaktadır. On iki hayvanlı takvime göre eski Türk yeni yılı ile karşılaştırılabilir. Makro Polo bu kutlamayı anlatmıştır.[51]

Aleviler Hızır Bayramı sırasında ak/beyaz rengi öne koyarlar. Üç günlük bir oruçtan sonra temizlenir, hamama gidilir/banyo yapılır. Beyazın hakim olduğu temiz giysiler giyilir.

Cuma gecesi, bir sofra üzerine ak örtü serilir. Üzerine un serpilir. Ertesi sabah at nalı izine benzeyen  bir belirti görülürse, bu, Hızır Nebi’nin o eve uğramış olduğunun işaretidir. Bu un ile hemen “köme/kömme(kömbe) adı verilen kutlama ekmeği yapılır ve bölüşülür.  Keçi veya koyun kurban edilir. Yemek pişirilir. Tebriz bölgesinde Hızır için hazırlanmış, kırılmış, kavrulmuş buğday “gawud(gavut)” pişirilir. Bu kutlama yemeği kavut adı altında Orta Anadolu’da da bilinmektedir.[52]

Hızır Orucu:  Hızır Nebi günü ve Abdal Musa Kurbanı öncesi tutulan üç günlük oruç.[53]

Hızır/Hıdır Nebi Bayramı: İran Azerbeycanı’nda şubat ayının ikinci haftasında kutlanan bayram.[54]

Hıdırellez/Hızır Nebi:

Anadolu Alevilerinde “Hıdırellez” veya “Hızır Nebi” adıyla Şubatın ikinci haftasında(14-15 Şubat) inançsal bir tören düzenlenir. Yazılı kaynaklarda on iki hayvanlı takvimdeki yılbaşı ile ilgili olduğunu, şubat ayını,  kışın son ayı olması nedeniyle çileden bolluğa kavuşmanın bayramı olarak belirtirler.

Anadolu Alevileri Hızır(Hızır Nebi)’ı peygamber olarak görürler. O görünmeyen, halk arasında  değişik kılık ve biçimlerde(kör, topal, sakat, yoksul, dilenci, efendi…)  dolaşan ermiş kişidir. Her yerde hazır nazır, bolluğun, bereketin, barışın  simgesidir. Dara düşenin yardımcısıdır. Hz.Ali’nin ve Ehl-i Beyt’in sıfatındadırHalk, Hıdırellez’e böyle inanır, böyle algılar ve adına kutlama törenleri düzenler. Hızır Nebi törenleri Azerbeycan ve Tebriz bölgelerinde de yapılmaktadır.[55]

Nahcivan: Hıdırellez/Hıdırnebi

Nahcivanda Şubat’ta kutlanan Hıdırellez, Gök Tanrı dini geleneklerinin  hakim olduğu Sibirya Türklerinden Sakhalarda “Isıakh”, Tanrı’ya bir şükran bayramı olarak kutlanır.

Nahcivan’da Hızır Nebi merasimleri yapılırken kapı kapı dolaşan çocuklar “Hızır Hızır od getir” diye bağırırlar.[56]

Hızır Nebi: Van Direkli Çaldıran köyü

Çille’nin son üç günüdür. Çille sözcüğü çil sözcüğünden gelmektedir.  Çil, kırk anlamına gelir. Çille ise Kırklık anlamına gelir.

Çille, Büyük Çille, Küçük Çille diye ikiye ayrılır.

Büyük Çille, 21 Aralık’tan sonra gelen 40 gündür. Yani 21 Aralık ile 30 Ocak arasında kalan kırk gün, Büyük Çille’nin hüküm sürdüğü günlerdir. Büyük Çille, kışın soğuk, şiddetli geçtiği dönemdir. Uzun kış geceleri de bu döneme rastlar.  Yöre halkı bu çetin günleri  atlatmak için önceden tedbirini alır.  Küçük Çille ise, Büyük Çille’den sonra gelen 20 günü kapsar.

Hıdır Nebi, Çille’nin  son üç günüdür. Aslında Hıdır Nebi’ye  Şubatla  birlikte hazırlanılır. Özellikle çarşamba geceleri çok önemlidir. Bu gecelerde özel yemekler yapılır. Yemekten sonra kavurma, tuz ve un karıştırılarak ağza atılır. Konuşmadan uykuya dalınır. O gece görülecek rüyaların gelecekle  yakından ilgili olduğuna inanılır. Sabahleyin bu rüyalar yorumlanır. Bu geceler özellikle genç kızlar ve kadınlarca önemsenir. Kendi aralarında konuşan kızlar Hıdır Nebi gecelerinde bir araya gelip dilek tutar; konuşup sohbet ederler. Öte yandan bu günler baharın müjdecisi olan günler olarak kabul edilir.[57]

Ek bilgiler

19/Karda, kışta, suda, selde, darda yetişiyor.

10/ Kuyruk kesme : Nişan olarak malın kuyruğu bir makasla bir miktar kesilir. Kesilen kuyruk kılları bir yıl ahırda direğin arasında saklanır. Ertesi sene bu kıllar ya saklanır, ya da yakılır. Kesme işi Hızır orucunun cumasında yapılır. Bu her yıl tekrarlanır. Başka zaman kesilmez (İbrahim Hınıs, 1328, Işhanı), derleme: 21.02.l991)

20/Cuma lokması: Her Cuma çardak altında toplanan köylülere kömbeler dağıtılırdı. Cumalık lokmalar dağıtılırdı. Köylüler Cuma günü çifte çubuğa gitmezlerdi. Herkese ufak parçalara ayrılmış lokmalar dağıtılırdı. Buna Cuma lokması denilirdi.

Köylülerden biri “Bu herkese yetmez!deyince, hep bir ağızdan “Hızır’ın inayeti ile bu lokma herkese yeter denilirdi. (Sadık Yılmaz, Divriği Pütge köyü, 15 Haziran 1981)

26/DİVRİĞİ

Hıdır-Ellez, Hızır ile İlyas Peygamberin adından meydana gelmiş bir sözcüktür. Halk arasında yazın başlangıcı kabul edilen 6 Mayıs bu adla adlandırılır.

32/Ekin harmana gelir, buğdayı ayrılıp taneleri yani çeci bir yere yığarlar.  Üzerine iğde dalı dikerler. Küreğin tersi ile çece kuşak çizerler.  Allah, Halil İbrahim bereketi versin, der; küreği ‘Allah, Muhammed ya Ali” diyerek çecin üstüne dikerler/saplarlar. Çecin etrafını kürekle düzeltmek önemli bir gelenektir. Buna çecin belini bağlama derler. Halil İbrahim bereketinin işareti sayılır. Beli bağlanmayan çeç harmandan eve alınmaz. (Hüseyin)

Hızır Ilm-i Cavidan (Cafer Bakır): 80 sayfa orta boy kitap.

Cenab-ı Allah meleklere emreder:

-Ben bir dünya yaratacağım; fakat sağınıza solunuza bakın; sonradan kimse sahip çıkmasın.

Bu meleklerin içinde Hızır var, başkanları Hz. Hızır.

Melekler sağa sola bakıyorlar 12 ruh var…Gah yeşil, gah al oluyorlar.

Cenab-ı Hak meleklere emrediyor:

-Bu ruhları alıp getirin, diyor.

Bu dört melaike ve Hz. Hızır, bu ruhları tutmaya çalışıyorlar. Ruhlar kaçıyor, bunlar


[1] . Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985, s. 101-103

[2] E.Zaza

[3] Hasan Güler, Kangal Kocakurt

[4] Vehbi Cem Aşkun, Sivas Folkloru, Sivas 1940, s. 15

[5] Hacı Ali Kartal(52), Zeynep Kartal(45), Kangal Çaltepe Köyü

[6] Mehmet Aslan(1932), Divriği/Sincan Yuva mezrası.

[7] Halil Sami Özen,  Divriği/Yağbasan Köyü Folkloru(Hazırlayan Kutlu Özen), Sivas 2003, s. 55

[8] Azmi Kaya 1954 ve Ali Kösedağ 1932, derleme: Divriği Yazıköy;  04.02.1986

[9] Mehmet Aslan(1932), Divriği/Sincan  Yuva köyü.

[10] Ulaş Kaya, Sivas Hüyüklüyurt köyü.

[11] E.Zaza

[12] Veyis  Yılmaz, Divriği Ziniski köyü1913, derleme: 1 Ağustos 1982 

[13]. Kaya Kaya, Divriği Karasar köyü , 1934,  12.05. 1986

[14] . Duran Kaya, İmranlı Beğendik köyü (20)

[15]   Ali Kenanoğlu-İsmail Onarlı, Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Türkmenleri, Hubyar Kültür Derneği, İstanbul 2003, s. 202-203  

[16] Kenanoğlu-Onarlı, a.g.e., 203

[17] Mehmet Aslan(1932), Divriği/Sincan  Yuva köyü

[18] Ömer Kılıç, Yıldızeli 1918, Derleme: Yıldızeli Yiğitler köyü, 24.11.1918

[19] Avşarcık

[20] Muallim Halil Sami ÖZEN, (Hazırlayan Kutlu Özen), Divriği Yağbasan Köyü Folkloru,  Sivas 2003, s. 55

[21] Esra Karadağ, Rahime Karadağ Höyüklüyurt köyü 1933, derleme  1998

[22] İsmail Meral, Kangal Karanlık köyü

[23] Turan Kaya, İmranlı Beğendik köyü

[24] İsmail Meral, Kangal Karanlık köyü.

[25] Halil Sami Özen, Divriği Yağbasan Köyü Folkloru(Hazırlayan Kutlu Özen), Sivas 2003, s.55

[26] İsmail Meral, Kangal Karanlık köyü,

[27] İsmail Meral

[28] Yozyatağı, 8 Şubat 1986

[29] Ziniski

[30] Ziya Keskin, Doğançal köyü, İmranlı. 1986

[31]Divriği/Sincan Yozyatağı köyü, 8 Şubat 1986

[32]

[33] Mehmet Aslan, Yuva köyü 1932 doğumlu.

[34] Murat Akgül, Sivas Sinekli, 1971 doğumlu.

[35] İbrahim Hınıs(1328), Sivas İşhanı köyü.

[36] Azmi Kaya,  1954 ve Ali Kösedağ, 1932, derleme:Divriği/Yazıköy 04.02.1986)

[37] Hasan Aygün, Divriği Yalnızsöğüt köyü, 1939, derleme: 11.02.1986

[38] İbrahim Hınıs, Sivas merkez  İşhanı 1328

[39] Ziya Keskin, Doğançal köyü, İmranlı. 1986

[40] İbrahim Hınıs, Sivas İşhanı köyü, 1328 doğumlu.

[41] Veyis Yılmaz’ın Hanımı, Divriği Ziniski köyü, derleme: 1 Ağustos 1982

[42] Baki Bıyık,  Şarkışla Gazi köyü , derleme:1989

[43] Hatice Soysal, C.Ü.Eğitim Fak., 1997

[44] Hüseyin Şahin, Malatya ve köylerinde Hıdırellez, Türk Halk Kültüründen Derlemeler/1990, “Hıdırellez Özel Sayısı”,  s. 148-149

[45] Nedim Şahhüseyinoğlu,  Balıyan, Ankara 1996, s.159-161

[46] Hüseyin Şahin, Malatya ve köylerinde Hıdırellez, Türk Halk Kültüründen Derlemeler/1990, “Hıdırellez Özel Sayısı”,  s. 148-149

[47] Ahmet Yaşar Ocak, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1990, s. 159-160

[48] Esat Korkmaz, Alevilik Bektaşilik Sözlüğü, İstanbul 1993, s.168

[49] Esat Korkmaz, Alevilik Bektaşilik Sözlüğü, İstanbul 1993, s.167

[50] Irene Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, İstanbul 1993, s. 124

[51] Irene Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, İstanbul 1993, s. 126

[52] Irene Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, İstanbul 1993, s. 62-63

[53] Esat Korkmaz, Alevilik Bektaşilik Sözlüğü, İstanbul 1993, s.168

[54] Esat Korkmaz, Alevilik Bektaşilik Sözlüğü, İstanbul 1993, s.167

[55] Nedim Şahhüseyinoğlu, Anadolu Halk Kültüründe İnanç Motifleri, Ankara 2000, s. 46-47

[56] Dr.Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, (3. baskı), Ankara 1999, s. 109

[57]  Fatih Ağurtay, C.Ü.Kamu Yönetimi, Van-Direkli, Çaldıran Köyü.