Bugün yurdumuzda halk takvimine bağlı olarak yıl içerisinde çeşitli mevsimlik toplu törenler yapılmaktadır. Koç Katımı, Saya Gezme, Kışyarısı, Hızır Orucu, Kabayele Karşı Gitme, Sultan Nevruz, Hıdırellez, Eğrilce, Sıçancık, Ekin Selavatlama…gibi mevsimlik toplu törenler ve bayramlar Türk gelenek, görenek ve inançlarından kaynaklanmaktadır.
Mevsimlik toplu törenler içinde en yaygını 2l Mart’ta kutlanan Nevruz bayramıdır. Bu bayram geniş bir Türk coğrafyası içinde Nevruz, Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Kara Çarşamba; Ergenekon, Bozkurt, Çağan… gibi adlarla kutlanmaktadır.
Nevruz, yeni gün demektir. Türk topluluklarında yılbaşı 2l Mart’ttır. Yeni yıl 2l Mart’ta başlar.
Biz bu tebliğimizde Sivas yöresindeki nevruz törenlerini anlatacağız.
Sivas İl Merkezindeki Törenler:
Sivas il merkezinde 21 Mart, “Padişahın atlarının çayıra çıktığı gün” olarak bilinir.Bu günün bir adı da Mart Dokuzu’dur.
Nevruz bayramı, eski yıllarda kadınlar tarafından kutlanan bir bayramdı. O gün ev halkı mümkün olduğu kadar beyaz elbiseler giymeye çalışırdı. Beyaz entari, beyaz hırka, beyaz örtü, beyaz çorap, beyaz mendil…
Yine yiyecekler de beyaz renklerden seçilirdi. Süt, peynir, yoğurt, yumurta, ekmek…
Eğer hava soğuk ve yağışlı ise konu komşu bir evde toplanırlar, güle oynaya pişirdikleri yiyecekleri yerlerdi. Hava güneşli ise kırlara çıkarlardı. Geç vakitlere kadar kırlarda çiçek toplar, getirmiş oldukları yiyecekleri pişirip yer, salıncakta sallanır ve hep birlikte evlerine dönerlerdi.
Nevruzun düğün törenlerinde de önemli bir yeri vardı. Nişanlı kıza Nevruz’da hediye gönderilirdi. Halkbilimci Müjgan Üçer bu konuda şöyle demektedir:
“Eskilerin Mart Dokuzu dedikleri ve Sivas’ta Sultan Nevruz(21/22 Mart) olarak bilinen gün, ilkbaharın ve gündönümünün başlangıcı olarak kabul edildiğinden nişanlılık döneminde de bazı geleneklerin uygulanışına zemin hazırlardı. Halkın inancına göre Padişahın atlarının çayıra çıktığı bu günde sevilen kimselerle beraber olmak, yeşil yiyeceklerden ve S harfi ile başlayan yedi yiyecekten(soğan, sarımsak, salatalık, simit, sucuk, süt, su… gibi ) yemek içmek; beyaz giyinmek o yılın uğurlu ve neşeli geçmesini sağlarmış. Bu nedenle oğlan evi bir gün önceden kız evine haber yollayıp Sultan Nevruz’da kendilerine geleceklerini bildirirdi.
Kız evinde de börek, katmer gibi yiyeceklerin yanında yeşil sebzeler, yedi S ile başlayan yine beyaz yiyecekler(süt, yumurta…) hazırlanır, sabahleyin hep birlikte, neşe içinde bunlar yenilirdi. Bu arada herkes beyaz giyinip örtünürdü. Oğlan evinden gelenler, kıza armağan sunardı. Bu, beyaz bir elbiselik, başörtüsü, hatta altın bile olurdu. Tatlı da getirilerek o yılın tatlılık içinde geçmesi dilenirdi.
İkindiye doğru hep birlikte Çat’a gidilip suya taş atılırdı ki bir inanca göre herkeste bulunan hastalık, kötülük suya bırakılmış olurdu.
Çat,Kızılırmak ile Mısmılırmak’ın birleştiği yerin adıdır.
İnsanlar, akşam olmadan beraberce evlerine dönerlerdi.
Şimdi, Sultan Nevruz eskisi gibi kutlanmadığı gibi, nişanlı kıza armağan da pek verilmiyor. Eski gelenekleri bilen bazı yaşlıların etkisiyle Nevruz’da veya onu takip eden günlerde beyaz bir elbiselik, nişanlı kıza hediye götürülüyor.” [1]
Karaçayır Bucağı:
Sultan Nevruz, eski hesaba göre Mart Dokuzu’dur. İnanışa göre Sultan Nevruz’da gök gürler, yere-göğe destur verilir. Bahar mevsimi başlar.
Daha çok yaşlı kimseler bu günde ağrıyan sızlayan yerlerini toprağa yaslarlar. Bunu toprak tarçığı olsun diye yaparlar.
Bu yörede hayvanların köküyle söktüğü topraklı otlara tarçık denir. Toprak tarçığı olsun, sözüyle topraktan şifa alsın anlamı ifade edilmek istenmiştir.
Toprağa yaslanma Sultan Nevruz/Mart Dokuzu’nda gök gürlediği sırada yapılır. Eğer o günü gök gürlememişse, bu işlem diğer günlerde yapılır.
Sultan Nevruz, Karaçayır Bucağında her yıl daha çok küçük çocuklar tarafından kutlanır. Çocuklar ev ev dolaşıp, her evden pişmiş yumurta, hedik(kaynatılmış buğday)… toplarlar; daha sonra bir yerde toplanarak neşe içinde yerler. Bu arada yumurta döğüştürmeyi de ihmal etmezler.
İlk nevruz topraktan çıkınca çobanlar veya sığırtmaçlar dağlardan toplamış oldukları nevruzları sürünün sahibine getirip bahşiş alırlar. Eski yıllarda bahşiş olarak bir çift çorap, çarık veya bir miktar para verilirdi.
Nevruz toplayıp getirme işi sadece çoban veya sığırtmaçlara mahsus değildi. Köyün çocukları da nevruz toplayıp getirirlerdi. Evin büyüklerini öperek bahşiş alırlardı.
Yaşlı kimseler “Allah’a şükürler olsun, bu yıl da bahara kavuştuk; baharın kokusu geldi” derlerdi. Malımız-davarımız dışarı çıkıp yayılacak, diye sevinirlerdi.. [2]
Sivas Merkez Üçtepe Köyü:
Bu köyde Nevruz Bayramı, “Sultan Nevruz” adıyla kutlanmaktadır. Yörede derleme yapmış olan Ayşe Özen, Sultan Nevruz’u şöyle anlatmaktadır:
“İki genç kız ev ev dolaşıp Sultan Nevruz’a katılıp katılmayacaklarını sorarlar. Eğer müspet cevap alırlarsa o evin genç kız ve gelininin yüzüklerini isterler. Ayrıca buğday, mısır ve fasülye de toplarlar.
Yüzük ve yiyecek işi bitince sıra su toplamaya gelir. Gene o iki genç kız kaynak, kuyu, ırmak, çeşme, göl…gibi yerlerden birer miktar su alıp bir küpün içini doldururlar. Yüzükler bu küpün içine atılır.
Eğlenceye katılacak olan genç kız ve gelinler birleşip köy yakınındaki ağaçlık yahut çayırlık bir bahçede toplanırlar. İçlerinden birisi başına beyaz bir çarşaf örtüp küpün başına oturur. Diğerleri etrafına sıralanır. Halaylar çekilir, türküler söylenir. Sıra mani söylemeye gelir. Bir mani söylenirken küpün başındaki genç kız, elini küpe daldırıp bir yüzük çıkarır. O yüzük kiminse o türkü de onun olur. Yüzükler bitinceye kadar türküler ve maniler devam eder. Yemekler yenir.
Eğlenceye katılmayıp evde kalan kadınlar da daha önceden toplanmış olan un, bulgur, nohut ve kemikleri bulgur kazanlarında pişirip ev ev dağıtırlar. Bir ölçek tahıl da şenliğe katılan genç kızlara gönderilir. Onlar beraberce bir ırmak veya akarsu kenarına gidip ölçekteki bulgurları balıklara dökerler. Burada da oyunlar oynanıp eğlenilir, dilekler dilenir.
Genç kızlar eğlenirken delikanlılar da boş durmazlar. Onlar da ayrı eğlenceler tertip ederler. Harmanın iki yerine ateş yakarlar, üzerinden atlarlar. Bazen de güreş tutup horon teperler. En sonunda getirilen yiyeceklerle karınlarını bir güzel doyururlar.”[3]
Ulaş İlçesi Akkaya Köyü:
Bu yörede Mart Dokuzu erkekler arasında kutlanır. Kadınlar törenlere katılmaz.
Sultan Nevruz’da hava iyi olursa, köyün gençleri çayırlık bir yerde toplanıp kendi aralarında eğlenirler. Başta nevruz olmak üzere kır çiçekleri toplayıp köylerine dönerler.
Mart Dokuzu çıkmadan çift sürülmez, hayvanlar dışarı bırakılmaz. Her türlü tarım ve hayvancılık işleri 21 Mart’tan sonra yapılır. [4]
Elbeyli/İlbeyli Yöresi:
Bu yörelerde(Bostancık, Çallı, Herekli, Kahyalı. Damlacık, Hayırbey…) Hıdır-Ellez yapılmaz, Sultan Nevruz yapılır.
Bilindiği gibi İlbeyli, Sivas yöresinde iskan edilen bir bir Türk boyudur. İlbeyli yöresi 42 pare köyden ibaret olup bunlardan çoğu Sivas merkez ilçeye bağlı köylerde toplanmıştır. Birkaçı da Bedirli bucağına bağlı bulunmaktadır.
Sultan Nevruz’da köyün gençleri, köyden yağ, bulgur, yumurta….toplayıp kırlara giderler. Aralarında çelik-çomak, kayış vurmaç/tura oynarlar. [5]
Divriği İlçesi Köyleri
Sultan Nevruz, Divriği’nin Türkmen köylerinde Hz.Ali’nin doğumu, evlenme ve ölüm günü olarak kabul edilir. Törenler 21 Mart akşamı başlar ve 22 Mart’a kadar devam eder.
Divriği’nin Kevendüzü/Anzağar köyünde bir bektaşı tekkesi tesis eden Muhaümmet Gani Baba(1826-1889) Nevruz törenlerini bir sisteme bağlamıştır. Bundan elli yıl öncesine kadar Gani Baba muhipleri olan Sören, Bahtiyar Venk, Bahtiyar ve Samancı Deresi köyleri her yıl 60-70 atlı olarak Tekke’ye gelirdi. 21 Mart akşamı tekkede toplanıp dini toplantı yaparlardı. Gündüzden kesilmiş olan kurban etleriyle yemekler yapılır ve törenin sonunda hep birlikte yenilirdi.
Yine türbesi Kevendüzü/Anzağar köyünde bulunan Derviş Muhammet(1755-1826)’in muhipleri de aynı gece dini toplantı yaparlardı. Bu toplantıya Divriği’nin Karsı, Purunsur, Venk köylüleri de katılırdı.
Mart Dokuzu aynı zamanda baharın başlangıcı olarak kabul edildiğinden, gece ayin yapan köy halkı, sabahleyin kırlara giderek Nevruz’u kutlarlardı. Kırlara gitmeyenlere koklamaları için nevruz getirilirdi. Nevruz bu yörede Hz.Ali’nin kokusunu verdiği için kutsaldır. [6]
Gemerek İlçesi/Çepni Bucağı:
Çepni bucağında Nevruz, “Vadeli Yel” adı verilen güney rüzgarlarının esmesi ile başlar. Çepni bucağında yapılan Nevruz törenlerine “Hatapıya” denilmektedir.
Bahattin Yalçın, bu yörede yapılan Nevruz Bayramı’nı şöyle anlatmaktadır:
“…Hareketli çocuklar, çok uzun süren kış mevsimi boyunca soba başında oturmaktan adeta usanırlar. Vadeli yelin esmeye başlamasıyla eriyen karların yamaçlarda açtığı topraklara doğru koşarlar. Hemen kar çiçeği(kılavuz veya öksüz oğlan) toplamaya başlarlar. Ucu sivri meşe sopalarının yardımıyla buldukları kar çiçeklerini köye getirirler. Köyün diğer çocuklarına da haber verirler.
Topladıkları kar çiçeklerini su dolu bir kaba yerleştirirler; daha sonra kendi aralarında iş bölümü yaparlar. Birisi heybe, birisi torba, birisi de yağ küleği getirmeyi vadeder. Bir de tandırı olan ev aranır.
O gece çocuklar sabahı zor ederler. Sabahleyin köy meydanında toplanırlar. Derhal dallı budaklı ve çok dikenli bir iğde çalısı kesilir. Sudan çıkarılan kar çiçekleri birer birer köklerinden bu çalının dikenlerine özenle tuturulur. Bir genç kızın gelinliği gibi özenle süslenen iğde çalısı bir çocuğun eline verilir. Buna Kılavuz Çalısı denir. Köyün bütün çocukları kılavuz çalısının etrafında toplanarak ev ev gezerler. Bir ağızdan şu manileri söylerler:
Ha tapıya tapıya
Kılavuz geldi kapıya
Çok verenin oğlu olur
Az verenin kızı olur.
Aman anne canım anne
Dışarıya bir çık hele
Sakın bahşişi az verme.
Müjdeciye hareket
Evin dolsun bereket…
Verilen bahşişleri alınca öteki evlere yönelirler. Hatapıya manilerini duyanlar:
-Vah…gız; gadan alayım, bahar gelmiş demek ki…Hiç de paberimiz olmadı. Müjdeniz uğurlu, ayagınız gudümlü olsun, derler.
Birer ikişer avlulara, örtmelere dökülürler.
Çocuklar bütün köyü dolaşır. Kapısının önünde durulan her ev karınca kararınca un, bulgur, yağ… cinsinden evinde ne varsa çocukların toplama kabına ve heybelerine korlar.
Gezi/toplama işi bitince bir harman yerinde toplanırlar. Önceden temin edilmiş olan tandırcı kadına bulgur pilavı ve çörek pişirtirler. Daha sonra bütün çocuklar bir arada güle oynaya pilavı ve çörekleri yerler.
Böylece hem ilkbahar karşılanmış, hem Mart Dokuzu’ndan haberi olmayanlara baharın geldiği müjdelenmiş olur. “[7]
Gürün ilçesi Hüyüklüyurt Köyü:
Nevruz(Mart dokuzu) günü durumu iyi olanlar bir teneke kadar kavurga kavururlar. Akşam olunca köyün çocukları köyün tüm evlerini dolanırlar ve şu sözleri söylerler:
Bugün Nevruz gecesi
Devletlerin bacası
Verenin oğlu olsun
Vermeyenin kızı olsun
Adı da Fatma olsun
Tendire/tandıra düşsün
Kırmızı pişsin…
Köyün ahalisinden kimisi yumurta, kimisi kavurga, kimisi para, kimisi de şeker ve benzeri şeyler verir. Durumu iyi olmayanlar bir şey vermez.
(Demir, Esra Karadağ 97174013)
Kangal İlçesi Tekke Köyü:
Kangal ilçesi Tekke köyünde Sultan Samut Yatırı vardır. Tekke her yıl Sultan Nevruz’da Karanlık, Çaltepe, Mamaş, Daylı, Topardıç, Kavak …köylüleri tarafından topluca ziyaret edilir. 21 Mart’ta başlayan ziyaretler iki hafta kadar sürer. Adak yerinde kurbanlar kesilip yemekler pişirilir. Genç kızlar ve delikanlılar bahara kavuşmanın sevinci içinde türküler söyleyip halay çekerler. Sultan Samut yatırını ziyaret edip dilekler dilerler. Akşam üzeri huzurlu bir yorgunluk içinde köylerine dönerler. [8]
Şarkışla İlçesi:
Şarkışla yöresinde Kabayel ile mart ayının dokuzuncu günü arasındaki zamana Mart Dokuzu denilmektedir. Sultan Nevruz’u ise mayıs ayının ikinci haftasında yapılan törenlerle kutlanmaktadır.
Emin Kuzucular, mayıs ayında yapılan törenleri şöyle anlatır:
“Sultan Nevruz’u, Şarkışla yöresinde Mayıs ayının ikinci haftası kabul ediliyor. Yani baharın başlangıcı…Onun için de birçok yerde bayram gibi kutlanıyor
Sultan Nevruz’da gelinler, kızlar, delikanlılar… bugün kırlara çıkarlar. Halay çeker, salıncakta sallanırlar. Unutulmayan belli bir gün olarak kuşaktan kuşağa benimsenip gider. Nevruz, kışın kasvetinden ve soğuğundan kurtuluşun bayramıdır.”[9].
Şarkışla/Emlek Yöresi:
Emlek, bir yörenin adıdır. Aşık Veysel’in doğduğu Sivrialan, Mescit, Emlek Hüyük, Hardal, Beyyurdu…Emlek yöresinde yer alır. Bu yöremiz Kul Hüseyin, Kemter Baba, Aşık Veli, Sıtkı Baba ve Agahi gibi halk ozanları yetiştirmiştir. Aşık Ali İzzet Özkan da Emlekli ‘dir.
Emlek yöresi halkı her yıl Nevruz günü Selman Baba’yı ziyaret ederler. Selman Baba’nın türbesi Mescit köyündedir. Yöre halkı o günü türbe önünde kurbanlar keser, ibadet yapar, kurban etiyle yapılan yemekleri beraberce yer ve daha sonra adak yerinden ayrılır. Gençler de aynı gün halay çekip oyun oynarlar, yöresel türküler söylerler. [10]
Yıldızeli İlçesi/ Ortaklar Köyü:
Bir Türkmen köyü olan Ortaklar’da Nevruz şöyle kutlanır:
“Sultan Nevruz’un adet ve töreleri geldiği zaman üç gün oruç tutulur. Üçüncü günü; yani 21 Mart akşamı gücü yeten kurban keser. O günü dini toplantı yapılır. Dede nasihat eder, aşıklar saz çalarlar. Herkes toplantıya/cem’e gelirken önceden yunup yıkanır. En temiz elbiselerini giyer. Toplantıya gelenler birbirleriyle görüşür. Kurban pişer, kurbanın etiyle yemek yapılır, lokmalar/yemekler yenir. Dede dua eder, herkes dağılır.
Hz.Ali’nin doğumu, evlenmesi ve şehit olması Nevruz’a rastladığından bu günü kutsal sayarız.” [11]
Yıldızeli ilçesinde “Nevruz” adını taşıyan iki yerleşim yeri bulunmaktadır. Bunlardan biri merkez ilçeye bağlı Nevruz Yaylası, diğeri Direkli bucağına bağlı Nevruz köyü’dür.
Zara İlçesi Akdeğirmen Köyü:
Zara ilçesinin Akdeğirmen köyünde Nevruz, “Kara Çarşamba” adı altında kutlanmaktadır. Bu geleneğin Akdeğirmen köyünden başka Ağrı, Van/Ercis, Kars, Tunceli/Pülümür ve Ovacık ilçelerinde de kutlandığını biliyoruz. İsmet Alpaslan’ın “Ağrı’da Kara Çarşamba veya Çile Çıkarma” adlı makalesindeki tesbitleri ile Zara ilçesi Akdeğirmen köyündeki uygulamalar birbirini tutmaktadır.
Bu köye yakın Korkut Deresi kenarında her yıl Koçgiri/Koçuşağı aşiretine bağlı köylülerle, civarındaki diğer köyler büyük bir coşkuyla bu bayramı kutlamaktadırlar. [12]
Burhan Karapınar “Pir Gökçe/Pir Gökçek” adlı makalesinde Akdeğirmen köyündeki Nevruz törenlerini şöyle anlatır:
“İnsanları bibirine kaynaştıran, birlikte eğlendiren, birlikte güldüren, toplumun millet olma özelliğini sağlayan unsurlardan biri de kültürüdür.
İlçemiz(Zara) Akdeğirmen köyü yakınlarında Korkut deresi kenarında Pir Gökçek adlı bir yatır vardır.Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük katkıları olmuş değerli din adamı Pir Gökçek’in mezarının bulunduğu bu yerin Koçgiri’de büyük bir önemi vardır.
Eskiden buraya her yıl mart ayının üçüncü çarşambası bütün çevre halkının katıldığı törenler yapılırdı. Pir Gökçek’in başlattığı rivayet edilen bu törenler günümüzde temamen kaybolmuştur.
Bu törenlerin en büyük önemi Alevi ve Sünni halk tarafından birlikte düzenlenmesi, özde aynı soydan gelen bu insanları birbirine kaynaştırmasıdır. Yakın zamana kadar devam eden bu güzel geleneğin yok olması çok üzücüdür.
Bu tören, mart ayının üçüncü çarşambası, Pir Gökçek’te toplanan çevre köylüler tarafından kurban keserek başlatılırdı. Daha sonra bir şölen havası içinde bir yanda kazanlar kaynarken, diğer tarafta güreşler, cirit müsabakaları düzenlenirdi. Yarışmalar tamamlandıktan sonra hazırlanan yemekler hep birlikte yenir; seneye buluşmak üzere vedalaşılırdı.
Bir bayram havasında yapılan bu törenlerde tüm kırgınlıklar unutulur, dargınlar barıştırılırdı. Tarih boyu bizi bölmeye çalışan karanlık güçlere her yılın mart ayında güçlü bir tokat inerdi. Sanki değdiği yerden ses getiren bu tokat ne yazık ki artık düşmanın suratına inmiyor. Bu törenlere katılmış yaşlılarımız ve onların çocukları bu törenleri yaşatacak bir destek bekliyor.
Koçgiri/Koçuşağı aşiretinin, Korkut deresi köylerinin ve tüm çevre halkının yeniden Pir Gökçek’te buluşup kucaklaşasını, birbirleriyle kaynaşıp tek yumruk olmasını diliyoruz.”[13]
Yine Zara Bağlama köyü doğumlu Taki Akkuş da “Kara Çarşamba” adını verdiği hikayesinde çocukluk günlerini şöyle anlatır:
“Bu düzlükte her yıl Mart’ın ilk üç çarşambasında(üç hafta) toplanır, davullu-zurnalı halaylar çekilir, cirit oynanır, kızlar-oğlanlar birbirlerine aşık olup sevdalanırlar…Dostluk, kardeşlik, hısımlık bağları pekişir; boy boy güreşler tutulur, çeşitli yarışlar yapılır, kırne oynanır…Birgün önce hazırlanan yemekler yenir, tas tas kar suyu içilir. Kızlar, gelinler allı-morlu entarileriyle kümü küme dağılırlar meşelerin arasına…Çiğdem, nevruz toplarlar.
Yeni yeni filizlenen gençler töre gereği ziyaretin taşına(Pir Gökçek’in mezarına) taş yapıştırmaya çalışırlar. Sırayla kuşburnu çubuğundan geçerler. Akşama doğru herkes öbek öbek köyüne döner. Günlerce Kara Çarşamba’da/Pir Gökçek’te gördüklerini anlatırlar.
Gelmeyenlere Kara Çarşamba düş olur. Sonra köyden köye düğünler, kirvelikler sürer gider, yeni Kara Çarşamba’ya dek…
Mart ayının ilk üç haftasına Kara Çarşamba demişler. O günden sonra malı-maralı içerde tutamazlar artık. Kara Çarşamba’yla birlikte her yanı papatya çiçekleri sarar…” [14]
Mart Dokuzu: “Eskiden bu günde halk “dağ başı, tandır başı” der, padişaha yaylaya çıkılması için haber gönderirmiş. Padişahın çadırı yaylaya kurularak halk yaylaya çıkarmış. Bundan sonra mart ayının dokuzu başlar. Yaklaşık bugünlerde görülen bir fırtına genellikle halkı yaylada vururmuş. Bir kadının yaylada fırtınadan korunmak amacıyla kazanın altına girmesi nedeniyle halk fırtınaya “karıyı kazana tıkan fırtına” demiştir.
(Demir, Hatice Soysal, Eğitim Fak. Sınıf Öğr. 97231050)
Sonuç: Görüldüğü gibi Nevruz Bayramı, Sivas yöresinde her yıl geleneklere uygun olarak kutlanmaktadır. İlkin Xl. Yüzyılda, daha sonra büyük kitleler halinde Xlll. Yüzyılda Anadolu’ya gelen Oğuz/Türkmen boyları Ergenekon’dan çıkış günü olan bu bayramı Anadolu’ya getirmişlerdir. Yüzlerce yıldır geleneksel olarak kutlanan Nevruz Bayramı konusunda henüz alan çalışması yapılmamıştır.
[1] Müjgan Üçer, Sivas’ta Evlenme Gelenekleri(3), Türk Folkloru, Sayı: 3, Ekim 1979, s.3
[2] Ergül Biçer, Karaçayır 1936 doğumlu.
[3] Ayşe Özen, Sivas’ın Üçtepe Köyünde Baharı Karşılama Törenleri, Sivas Folkloru, Sayı:54, Temmuz l977, s.19-20.
[4] Rüştü Yuvacı, Ulaş/Akkaya köyü 194l
[5] Ahmet Turan Avcı, Hayırbey 1959 doğumlu.
[6] Hüseyin Şahin, Divriği Anzağar/Kevendüzü 1929 doğumlu.
[7] Bahattin Yalçın, Çepni Köyünde Baharı Karşılama/Hatapıya, Sivas Folkloru, Sayı:63, Nisan 1978, s.20.
[8] Ali Rıza Özdemir(Öğretmen), Kangal Karanlık köyü, l926 doğumlu.
[9] Emin Kuzucular, Şarkışla Halk Takvimi(l), Sivas Folkloru, Sayı: 7l, Aralık 1978, s.15; Şarkışla Halk Takvimi(ll), Sivas Folkloru, Sayı: 72-73, Ocak-Şubat l979, s.15.
[10] Kutlu Özen, Aşık Veysel/Selam Olsun Kucak Kucak, Sivas l998, s.44.
[11] Kazım Yılmaz, Yıldızeli Ortaklar Köyü, 1943 doğumlu.
[12] İsmet Alpaslan, Ağrı’da Kara Çarşamba veya Çile Çıkarma, Türk Folkloru, Sayı: 74, Eylül l985, s.16.
[13] Burhan Karapınar, Pir Gökçe/Pir Gökçek, Zara Halk Eğitimi Merkezi Bülteni, Sayı: 7, Kasım l989, s.20 ve ayrıca İ.Hakkı Acar, Zara Folkloru(2.baskı), Sivas 1990, s.126.
[14] Taki Akkuş, Cennetlik Dul(Öyküler), Sivas l984, s.91-95.