Bu güne kadar sayısız sınav yönettim, hiç biri bu kadar sulandırılmamıştı ayağı düşmemişti. Avrupa Birliği’ne girmemiz için ilkokul öğretmenlerini ön lisans sınavına aldılar. Sınava girmeyen öğretmenler bir takım haklardan mahrum kalacaklardı.
O tarihe kadar kitap kapağı açmayanlar, belki de de sınava çalışacaklardı.
Sınava kimler gelmemişti ki…Öğretmen okulundaki sınıf arkadaşlarım, çeşitli okullardaki tanıdıklarım, ilçelerdeki ilkokul öğretmenleri. Sınavdan önce uyulması gereken kuralları bir daha hatırlattım.
Sınav yapılırken salona Sivas Valisi ve Milli Eğitim Müdürü de gelmişti. İlk yarım saat sessizlik içinde geçti. Daha sonra birkaç öğretmen kendi aralarında konuşmaya başladılar. Daha önce birbirlerini tanımayanlar zamanla samimiyeti artırdılar. İzin almadan salonda dolaşmaya başladılar. Hele bir tanesi vardı ki kulağı duymuyor, gözleri görmüyordu. Bu son kullanım tarihi bitmiş ilaç gibiydi. Emekli öğretmene bağıra bağıra sözlü kopya veriyorlardı. Gözetmenler kopya çekenleri görmezlikten geliyordu.
Benden başka öğretmenleri uyaran yoktu. Bazı gözetmenler de “boş ver, Kutlu hoca Bakanlığı sen mi düzelteceksin ” diyorlardı.
Bakanlık bunların kağıt üstünde başarılı olmasını istiyordu. Ben böyle kepazelik mi olur diye bağırırken, sınava girenler harıl harıl kopya çekiyorlardı. Sinirlenip salondan çıkarken bir hizmetli yanıma geldi, ”Hocam idareciler çay hazırlamış, senin gelmeni bekliyoruz “ dedi. Ben sanıyordum ki bu keşmekeşlik benim salonumda idi. Koridora açılan sınıflardan gürültüler geliyordu
Hizmetliye “Beni beklemeyiniz” dedim. Ardından birkaç dakika geçmişti ki iki öğretmen daha geldi. Mecburen idarecilerin yanına gittim. “Aman Hocam, büyüklerimiz böyle istiyor, Sen niçin üzülüyorsun dediler. ” Hiçbir şey değişmemişti. Bir daha da bana görev vermediler.