Köroğlu’nun Sivas Coğrafyası

A.Köroğlu konusundaki çalışmalar:

Köroğlu Destanı, uzun asırlar ötesinden günümüze ulaşan ünlü bir destanımızdır. Bugün, Bolu halkı için övünülecek bir husus, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen  destanın, bir yaşama alanı olarak Bolu Vilayeti ‘ni seçmiş olmasıdır.[1]

Köroğlu’nun yaşadığı 16.yüzyılda Bolu, Osmanlı İmparatorluğu’nun gözde şehirlerinden biriydi. Doğuya giden birçok ana yol bu havaliden geçmekteydi. Kanuni zamanında yeni açılan ve halkın günümüzde Bağdat Caddesi diye isimlendirdiği yol üzerinde birçok kervansaraylar inşa ettirilmişti.[2]

Köroğlu, destan kahramanı olarak ilk önce Bolu çevrelerinde şöhret kazanmış olmakla beraber, hikayesi ve destanı diğer yerlerde de gelişmiştir.

“Köroğlu hikayesinin ll, l7, 24 hatta 366 ve 700 kolunun olduğunu çeşitli kaynaklardan öğrenmekteyiz. Bunlardan birisi  de “Bolu Beyi” koludur.[3] 

Türkiye’de halk hikayelerinin derlenmesine Cumhuriyet’ten sonra önem verilmiş ve yüzlerce hikaye derlenmiştir. Köroğlu konusundaki en kapsamlı çalışma  Pertev Naili Boratav’ın Köroğlu Destanı’dır.[4] 

Bu alandaki diğer çalışmalar daha sonraki yıllarda M.Şükrü Elçin, Mehmet Gökalp, M.Fahreddin Kırzıoğlu, Ahmet Kudsi Tecer, Ali Rıza Yalgın, Mehmet Anıl, Ümit Kaftancıoğlu, Mehmet Kaplan, Mehmet Akalın, Muhan Bali, Saim Sakaoğlu, Cahit Öztelli, Tahir Kutsi Makal, Haşim Nezihi Okay..gibi araştırmacılar ve bilim adamları tarafından sürdürülmüştür..

Sivas yöresinde bugüne kadar Köroğlu konusunda bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Dr. Doğan Kaya’nın derlemiş olduğu iki kol destanı da henüz neşredilmemiştir.

Biz bu tebliğimizde Dr. Doğan Kaya’nın derlediği iki kol destanının kısa bir özetini verdikten sonra Köroğlu’nun Sivas Coğrafyası’nı tanıtmaya çalışacağız

B. Dr.Doğan Kaya’nın Derlediği İki Kol Destanı

1.Köroğlu’nun Döne Hanım’ı Çamlıbel’e Getirmesi:

Bolu Beyi’nin zulmünden kaçan  Seyis Yusuf, oğlu  Ruşen Ali/Köroğlu’yi ve hanımını alarak, kır tayla birlikte yola çıkarlar.Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra  Çardaklı-Çamlıbel’e varırlar. Burayı yurt tutarlar. Seyis Yusuf, Kır Tayı yetiştirirken, oğlu Ruşen Ali de koçakları toplamaya başlar.

Bolu Beyi, Köroğlu’nun kendisinden intikam alacağını bilmektedir. Köroğlu’ndan kurtulmak için üç kişilik bir ekip hazırlar.

Bunlardan biri Bolu Beyi’nin yakını Yusuf Bey’dir. Ekip Köroğlu’nu yakalayıp Bolu’ya getirebilirlerse, ödül olarak Yusuf Bey, Döne Hanım’la evlenecektir.

Üç atlı yola çıkarlar.  Çamlıbel’e kadar gelirler. Köroğlu bunları yakalar. Geliş sebeplerini sorar. Onlar da tanımadıkları Köroğlu’na geliş sebeplerini anlatırlar. Köroğlu, bunların samimi davranışlarından hoşlanır. Kendilerine yardımcı olacağını söyler.

Köroğlu ve diğer üç kişi Çamlıbel’den ayrılıp Bolu’ya doğru yola çıkarlar..Bunlar Bolu’ya yaklaşırken fitnelik düşünürler. Köroğlu’nu böyle götürürsek Bolu Beyi bize inanmaz; yaralı olarak götürelim ki bize inansın, derler. Köroğlu’nu kalleşlikle yaralarlar. Bir kahraman edasıyla Bolu Beyi’ne getirip teslim ederler.

Bolu Beyi’nin kızı Döne Hanım, Köroğlu’na hayranlık duymaktadır.Onun öldürülmesini istemez. Babasına bir mektup yazarak, Köroğlu’nun kendisine teslim edilmesini; onu kendi elleriyle öldürmek istediğini, yazar. Bolu Beyi, kızının sözüne inanır. Köroğlu’nu Döne Hanım’a teslim ederler. O da sanki eliyle öldürmüş gibi Köroğlu’nun kanlı gömleğini babasına gönderir.

Döne Hanım, Köroğlu’nu kendi konağındaki susuz bir kuyuya indirir. Doktor bularak yaralarını tedavi ettirir.

Köroğlu’nun eşi Niğar Hanım, Çamlıbel’deki koçakları toplar. Bolu’ya gidip Köroğlu’nu bulmalarını ister. O kadar yiğidin içinden sadece Esebeyli(Esebali)  Köroğlu’nu bulmaya talip olur. Esebeyli, aşık  kisvesiyle Bolu sokaklarında dolaşır. Ahmet Bey’in konağı önünden geçerken, bir aşık gelmiş diye içeri alırlar. Esebeyli, Köroğlu’nu öven şeyler çalıp söylediği için konaktan kovulur. Bunu duyan Döne Hanım, Esebeyli’yi konağına davet eder. Esebeyli, Döne Hanım’a Köroğlu’nu bulmak için geldiğini söyler.

Döne Hanım, Esebeyli’yi kuyunun başına götürür. Köroğlu onu öksürüğünden tanır. İp sarkıtıp Köroğlu’nu kuyudan çıkarırlar.Çamlıbel, Köroğlu’nu beklemektedir. Ayrılık günü gelip çatmıştır. Hazırlıklar yapılır. Tam Bolu’dan ayrılacakları sırada Köroğlu, su istemek bahanesi ile Döne Hanım’ı atının terkisine atar…Bolu’dan kaçarlarken, Ahmet Bey’in konağının önünden geçerler. Gürültüye  uyanan Ahmet Bey, topladığı kuvvetle Köroğlu’nun ardına düşer.

Köroğlu düşmanın çokluğu karşısında Döne Hanım’ı Esebeyli’ye teslim eder. Ahmet Bey’i tek başına karşılar. Ahmet Bey’i bir kılıç darbesiyle attan indirir; bunu gören askerler  savaşa cesaret edemezler ve Bolu’ya doğru kaçarlar.

Her gün, dürbünle çevreyi gözetleyen Ayvaz, Köroğlu’nun geldiğini görür. Koçaklara haber verir. 5oo atlı ile kendisini karşılarlar. Çamlıbel’de kırk gün, kırk gece şenlik yapılır; Esebeyli Döne Hanım’la evlenir.

Köroğlu’nun İran Seferi ve Oğlu Hasan Bey

İran Şahı, Şahoğlu Şah Abbas, tellal bağırtır. Kim Köroğlu’nun ünlü Kırat’nı İran diyarına getirirse, dünyalığını vereceğini söyler. Keloğlan bu  işe talip olur. Van,Erciş, Erzurum,…derken Çardaklı-Çamlıbel’e gelir. Çamlıbel’de o kadar insan  misafir olarak ağırlanmaktadır ki, Keloğlan dikkati çekmez. Seyis ile arkadaş olur, onun güvenini kazanır. Zaman zaman da Kırat’ın bakımına yardım eder.

Seyis, Köroğlu’nun hem Kırat’ına, hem Doratı’na bakmaktadır. Keloğlan, seyisin uyuduğu bir saatte anahtarlardan birini çalar. Bu, Dorat’ın ahırına aittir. Keloğlan, Dorat’a binerek Çamlıbel’den uzaklaşır. Dürbünle etrafı gözetleyen Köroğlu, Kırat’a binerek, Keloğla’nın arkasına düşer. Keloğlan, hemen bir değirmene girer. Değirmenci kılığınagirer. Köroğlu, Keloğlan’ı  değirmenci sanar. Keloğlan’ı aramak için değirmene girer. Bu arada Kırat’ın yularını değirmenci’ye yani Keloğlan’a teslim eder. Keloğlan fırsattan yararlanıp, Kırat’a biner ve değirmenden uzaklaşır. İşin farkına varan Köroğlu, Dorat’ı ile Keloğlan’ı yakalamaya çalışır. Keloğlan da, Köroğlu’na olan bitenleri anlatır. İran Şahı’ndan ödül aldıktan sonra atı getirip teslim edeceğini söyler. Köroğlu razı olur.

Aradan bir zaman geçer…Kırat’ın geldiği yok. Köroğlu derviş kıyafetine girip ran’a gider. İran şahı cirit oyunlarını severmiş. Köroğlu da halkın arasına karışır. Fakat hiç kimse, Kırat’ı istediği gibi süremez.  Halk, ihtiyar dervişin iyi bir ciritçi olduğunu öğrenir. İran Şahı’na söylerler. O da razı olur. Kırat’a binen Köroğlu, halkın az kalabalık olduğu yerden uçar gibi geçerek İran topraklarından ayrılır.

Van iline gelir. Dumanlı Aşiretine misafir olur.. Aşiretin reisi, eşini kaybeden Mürvet Hanım’dır.  Köroğlu, Mürvet Hanım’a kendisini tanıtır. Köroğlu’nun ününü duyan Mürvet Hanım, Köroğlu ile evlenir. Köroğlu, Çamlıbel’deki koçaklarının kendisini beklediğini  söyleyerek, aşiretten ayrılır. Eğer bir oğlan çocuğu olursa adını Hasan Bey, koymasını ister. Çocuğun kendisini  tanıması için kolundaki pazubendini ve kılıncını Mürvet Hanım’a teslim eder. Çamlıbel’e doğru yola çıkar.

Mürvet Hanım’ın bir çocuğu olur. Köroğlu’nun  öğutlediği gibi adını Hasan kor. Hasan Bey büyür. Annesi, Köroğlu’nun emanetlerini vererek onu Çamlıbel’e gönderir.  Hasan Çamlıbel’e gelir. Atını yayılıma bırakır, kendisi uykuya dalar. Köroğlu, koruluğuna gelen genci merak eder. Onu uyandırır. Genç, kendisini uyandıran Köroğlu’na dikleşir. Kavga sırasında Köroğlu’nu yere yıkar. Köroğlu, kılıncından ve pazubendinden oğlunu tanır. Ben, senin baban Köroğlu’yum, diye gence seslenir. Hasan Bey, babasını yerden kaldırır. Sarılıp öpüşürler.

Köroğlu çok mutludur; fakat Hasan Bey mutlu değildir. Babasına  Dumlu Aşiretinden Meryem adlı bir kıza aşık olduğunu söyler. Köroğlu’ndan, aşirete gidip kızı istemesini  talep eder. Babası, ben ünlü bir Köroğlu’yum, onlar bir aşiret beyi, benim gitmem olmaz, sen git kızı al getir, der.

Hasan, ava çıkıyorum bahanesi ile Çamlıbel’den ayrılır.Dumlu Aşiretine varır. Meryem’i kaçırmaya karar verir. Aşiret mensupları Hasan Bey’i  yaralarlar. O da Meryem ile birlikte  başka bir aşirete sığınır. Babasına, çok yaralı olduğunu belirten bir mektup yazar. Mektubu alan Köroğlu, koçaklarıyla Erciş’e gelir. Oğlunu ve Meryem’i Çamlıbel’e getirir.

Köroğlu tekrar  Erciş’e gider, nikahlı eşi  Nigar Hanımı’da Çamlıbel’e getirir.

Hasan Bey’in düğününe Nigar Hanım da yetişir. Çamlıbel’de kırk gün kırk gece düğün yaparlar.[5]

Köroğlu’nun Sivas Coğrafyası:

Destan kahramanı Köroğlu’na  sağlam bir teşhis koyabilmemiz için, onun coğrafyasını da tesbit etmek zorundayız.

Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı adlı eserinde, destanın coğrafyasını üç bölümde incelemiştir.

  1. Kahramanların isimlerine izafe edilen yerler.
  2. Destanda Köroğlu’nun makamı olarak gösterilip bugün de aynı surette telakki edilen ve aynı isimleri taşıyan yerler. Çamlıbel, örneğinde olduğu gibi.
  3. Halk  muhayyelesinde Köroğlu Destanı’yla Köroğlu’nun efsanevi maceralarıyla alakası gösterilen mahaller.

Bu üç sınıftaki coğrafi isimler, aynı zamanda Köroğlu Destanı’nın intişar sahasını ve halk üzerinde icra ettiği tesiri göstermek itibariyle önemlidir.[6]

Boratav bu eserinde kahramanların isimlerine izafe edilen Köroğlu Dağı, Köroğlu Kayası, Köroğlu Kalesi, Köroğlu Boğazı, Köroğlu Derbendi, Köroğlu Çeşmesi, Köroğlu Mezrası, Köroğlu Mağarası…şeklinde  Bolu’dan başlayan, Tiflis’e kadar uzayan bir coğrafya içinde  50’ye yakın yer tesbit etmiştir. Bu tesbitlerde Sivas yöresinden söz edilmez.

Çamlıbeller bölümünde ise Tokat ile Sivas arasındaki Çamlıbel Dağı alınır.

Biz bu tebliğimizde Köroğlu’na izafe edilen kapalı ve açık mekanları sunmaya çalışacağız.

l.Sivas’taki Köroğlu Mağarası: Köroğlu  Mağarası, Sivas’a 6 km. uzaklıktaki Paşa Fabrikası yakınlarında bulunmaktadır. Burası Sivas halkının günübirlik gittiği bir mesire/piknik yeridir. Yakın yıllara kadar Sivas’ın içme suyu Paşa Fabrikası’ndaki gözelerden sağlanmaktaydı.

Efsaneye göre  Köroğlu ile annesi Mihr-i Vefa  bu mağarada yaşarlarmış. Bu kadın, Köroğlu Mağarası yakınlarına kendi adını taşıyan bir çeşme yaptırır. Bugün de Sivas’ın tatlı suyu Mihrivefa gözesinden getirilmektedir.

Köroğlu Mağarası, Köroğlu kayalıklarının oyulmasıyla meydana gelmiştir. Kayalıklarda  birbirine yakın iki oda bulunmaktadır. Bunlardan biri ocaklık olarak olarak kullanılmıştır. Burayı taşlara oyulmuş dört küçük pencere aydınlatır.Ocaklık olarak kullanılan mağaranın duvarları islerle kaplanmıştır. Ahır olarak kullanılan mağaranın tavanı daha temizdir.

Mağaraya  30 basamaklı bir taş merdivenle  inilip çıkılmaktadır.

Efsaneye göre Bolu Beyi’nden öcünü alan Köroğlu, annesiyle birlikte Sivas’a gelir ve gözlerden uzak bu mağaraya yerleşir. Köroğlu’nun ününü duyan çevre köyler de her yıl Köroğlu’na koyun, kuzu gibi hediyeler getirirler. Köroğlu da bunları mağarasında pişirir ve çağlayanın başında yermiş.[7]

Yine halk inanışına göre bu çağlayandan ölümsüzlük suyu akarmış. Köroğlu’nun Kırat’ı  çağlayandan akan suyu içtiği için ölümsüzleşmiştir. Atının ölümsüzleştiğini gören Köroğlu çağlayanın dibine gelir. Eğilip su içmek isterken, ak sakallı bir derviş  buna mani olur. Köroğlu ürpererek çağlayandan uzaklaşır. Daha sonra geldiğinde çağlayanın suyunun kuruduğunu görür.[8]

2.Sivas Çamlıbeli: Sivas Çamlıbeli, Yıldızeli ilçesine 10 km. uzaklıktaki  Ilıca köyünden başlar, Tokat sınırları içinde devam eder. Köroğlu Destanı’nda geçen Çamlıbel de Sivas/Tokat  Çamlıbeli olarak düşünülür. Çamlıbel, Sivas-Tokat karayolu güzergahında yer alır.

Efsaneye göre Köroğlu kışları Bolu Çamlıbeli’nde, yaz mevsimini Sivas/Tokat Çamlıbeli’nde geçirirmiş.[9] 

Ümit Kafancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları’nda Çamlıbel  için şöyle demektedir: “ Sivas batısında, Çamlıbel denen yerde yurt-yuva kuran Köroğlu’nun, Bolu kentiyle hemen hemen hiç bir ilgisi yoktur. Bolu çevresinde Köroğlu adını duyanlara bile rastlanmaz. Sivas çevresinden devşirme olarak götürülen, sonra Enderun’da paşalık rütbesine ulaşan  Bolu adındaki birinin Koroğlu’yla uzun boylu savaşı  olduğu akla daha yatkın geliyor. Kaynak kişiler bu doğrultuda söz ettiler.”[10]

3.Kocacık Kayası: Kaya, Esen Çay ile İslim köyü arasındadır. Efsaneye göre Köroğlu, Kocacık Kayası’ndan Sivas’tan gelen kervanları dürbünle izlermiş.

Yine birgün Sivas’tan bir kervan çıkar; kervancı da Köroğlu’nun kervanı izlediğini hisseder. Soyulmamak için Yıldızeli yoluna döner. Köroğlu bakıyor ki kervan Yıldızeli yoluna dönmüş. Yoğurt torbasını hemen taşın üzerine döker, paltosunu da kayalıklardan aşağı bırakır. Palto, Akbaba gibi süzülerek kayalıklardan aşağı iner…Kervancı, kayalıklardan parlayan iki gözün Köroğlu’nun dürbünü değil de kuşun gözleri olduğuna inanır. Kuş süzülerek inmeden önce kayaların üzerine beyaz renkteki pisliğini bırakmıştır…şeklinde düşünür. Köroğlu’nun bulunduğu kayaya doğru kervanını yöneltir. Kocacık Kayası’nın dibine geldiğinde Köroğlu, kervanın yolunu keser. Kervancı, Köroğlu’na “Köroğlu beni aldattın” der…Kocacık kayasının üzerinde çok uzaklardan görülen oldukça beyaz bir bölüm vardır. Burası, Köroğlu’nun yoğurt döktüğü yer olarak bilinir.

Kocacık Kayası’nda Köroğlu Mağarası vardır. l996 yılında çobanlar mağaranın zeminini kazarken zırh yelek bulmuşlardır.Çakmak Beleni aşılınca İslim köyüne gelinir.

Çamlıbel yakınlarında Balıbey köyü vardır.  l970’li yıllarda burada 15-20 hanelik bir köy halkı yaşardı. Şimdilerde köy tamamen terk edilmiştir. Balıbey, Bolubey’i çağrıştırmaktadır. Ümit Kaftancıoğlu’nun sözünü ettiği Bolu Bey, acaba bu köyde mi yaşadı? Bilemiyoruz. Kocacık Kayası civarında ayrıca Tanışmant köyü de bulunmaktadır.[11]

4.Köroğlu Köyü (Boğazköy): Köroğlu köyü Kangal ilçesine  l9.km. uzaklıktadır.Köy, konumu tibariyle dağlık ve kayalıktır.

Boğazköy,  Cumhuriyet’ten önce Sivas’ı Kangal üzerinden Malatya’ya bağlayan kervan yolu üzerinde bulunuyordu. Önemli bir geçit yeriydi.

Boğazköy, konumu itibariyle dağlık ve kayalıktır. Efsaneye göre Köroğlu, köyün girişindeki boğaza yerleşerek burdan geçen kervanları gözetler .Köroğlu’nun adını taşıyan mağara, köy girişindeki kayalıklar üzerinde bulunmaktadır. Mağaranın içi oldukça büyük olup 200 koyun alabilecek genişliktedir.

Efsaneye göre Köroğlu mağaranın bir bölümünde yatıp kalkmış, diğer bölümünü de atına ayırmıştır. Ahır olarak ayrılan bölümde atını yemlediği dikdörtgen planlı oyuk bir taş, onun yanı başında atını bağladığı demir bir halka bulunmaktadır.Mağara içindeki küçük çukurlar Köroğlu’nun atına ait ayak izleri olarak bilinir.

Mağara yakınlarında Köroğlu’nun arılığı bulunmaktadır. Efsaneye göre Köroğlu bal ihtiyacını burdaki kovanlardan sağlamıştır. Burası da küçük bir mağaradır.[12]

Yakın yıllarda Boğazköy’ün adı Köroğlu olarak değiştirilmiş. Köy yakınlarındaki istasyonun adına Köroğlu, onun devamı olan diğer istasyona da Ayvaz ismi verilmiştir.Bu istasyonlar Karagöl ile Bozarmut istasyonları arasındadır.

5.    Köroğlu İstasyonu:Sivas’ı, Çetinkaya üzerinden Divriği ve Erzincan’a bağlı demiryolu üzerindedir.Karagöl-Bozarmut istasyonları arasındadır.

6.    Ayvaz İstasyonu: Karagöl-Bozarmut istasyonları arasındadır. Demiryolu çamlık bir bölgeden geçmektedir.

7.    Köroğlu Mahallesi: Suşehri ilçesindedir. İlçede aynı zamanda Köroğlu’na izafe edilen yedi delikli bir mağara bulunmaktadır

8.    Köroğlu Kalesi: Kale, Kangal Termik Santrali’nin bulunduğu Hamal köyü yakınlarındadır. Eski kervan yolu üzerindedir. Bu yol, Hamal’dan sonra  Karagöl üzerinden Boğazköy’e ulaşır.Hamal, Kangal’a 27 km. uzaklıktadır.

Kale oldukça sarp ve yüksektir. Efsaneye göre  Köroğlu, bir müddet de bu kalede kalmıştır. Kale içinde Köroğlu’nun oturduğu yerler, silahlarını koyduğu bölümler, atını beslediği bir ahır bulunmaktadır.

9.    Köroğlu Mağarası: Zara ilçe merkezinde, Sami Paşa Çiftliği civarında Haçin adını taşıyan kaya mağarası vardır. Köroğlu’nun bir müddet bu mağarada kaldığına inanılmaktadır.

1o. Köroğlu Mağarası: Zara’ya l8 km. uzaklıktaki  Canova köyünde Köroğlu mağarası vardır. Üç gözlü küçük bir mağaradır. Giriş, Köroğlu’nun oturduğu bölüm ve Kırat’ın ahırı olmak üzere üç bölümden ibarettir.

ll. Köroğlu Mağarası: Köroğlu’nun adını taşıyan mağara Kızılkavraz köyündedir. Köyün yamacındaki kayalıklar içindedir. Mağara girişi çok dar olup, karanlık ve havasızdır. Efsaneye göre Köroğlu, bu mağarada bir gece geçirmiştir.

12.  Köroğlu Mağarası: Porsuk köyü yakınlarındaki bu mağara Köroğlu Mağarası olarak bilinir. Efsaneye göre bu mağaranın bir kapısı varmış. Kapı kendiliğinden açılırmış. Mağara içinde Köroğlu’na ait eşyalar bulunuyormuş. Mağaraya giren, bir daha dışarı çıkamıyormuş. Tılsımlı bir mağara olduğu için kapı kapanınca bir daha açılmıyormuş.

13.  Köroğlu Mağarası: Köroğlu’nun adını taşıyan bir  mağara da Yıldızeli’nin Ortaçakmak köyündedir. Efsaneye göre Köroğlu Çamlıbel’de savaş yapmış. Savaştan sonra arkadaşları ile birlikte bu mağaraya sığınmış. Mağaranın  aşağı taraflarında büyük bir düzlük bulunmaktadır. Burası Köroğlu’nun at koşturduğu yermiş.

14.  Köroğlu Mağarası: Mağara, Ulaş’a bağlı Yenikarahisar/Karataş mezrasındadır. Kemer şeklinde oyulmuş bir dehliz; namazgah ve gözetleme yerinden ibaret  bir mekandır. Ayrıca  mağara içinde bir kaç su kuyusu da bulunmaktadır. Köroğlu, gözetleme yerinden gelip geçen kervanları gözetlermiş. Mağara içindeki çukurlar Köroğlu’nun atına ait ayak izleri olarak bilinir.

15.  Köroğlu Mağarası: Mağara Ulaş, Karacalar Tekkesi yakınlarındadır. Mağaraya taşlara oyulmuş basamaklardan çıkılmaktadır. Mağara içinde oyuk bir yer bulunmaktadır. Efsaneye göre Köroğlu buraya ibriğini ve leğenini kormuş. Mağara içinde ayrıca Köroğlunun oturması için bir bölüm, atına ait ahır olarak kullanılan ikinci bir bölüm daha bulunmaktadır.

16.  Köroğlu Mağarası: Mağara, Sivas Eğribacak/Germe köyü yakınlarındadır. Kayalık bir tepe şeklindedir. Kayanın yüzünde iki mağara deliği vardır. Efsaneye göre Köroğlu hırsından kılıcını kayalara vurmuş ve bu delikler meydana gelmiştir. Mağaraya ip sarkıtılarak inilip çıkılmaktadır.

17.  Köroğlu Mağarası: Bu mağara Şarkışla Alaman köyü yakınlarında bulunmaktadır. Kayalara oyulmuş mağara iki bölümden ibarettir. Birinci bölüm Köroğlu’nun yaşadığı yer; ikinci bölüm atının ahırıdır. Kayanın alt tarafında sıcak çermik bulunmaktadır.

18.  Köroğlu Hanı: Köroğlu’nun adını taşıyan bu han Sivas-Tokat arasında ve Çamlıbel mevkiindedir. İhsanlı köyü yakınlarında, Tokat istikametine giderken yolun sol tarafındadır.

19.  Köroğlu Çeşmesi: Çeşme,Yıldızeli’nin Yeniyapan köyündedir. Çeşme taşları zamanla dökülmüş, kitabe yazısı okunamayacak derecede silinmiştir.

20.  Köroğlu Deresi: İmranlı-Refahiye arasında, Erzincan yolu kenarındaki küçük bir deredir. Derenin bulunduğu yerde çam ormanları vardır.

2l. Köroğlu Koruluğu:Refahiye’nin Alt köyünde Köroğlu koruluğu vardır. İnanışa göre Köroğlu ömrünün büyük bir bölümünü bu köyde geçirmiş ve yine bu köyde ölmüştür. Kırat’ı ölümsüzlük suyu içtiği için zaman zaman köylüler tarafından görülürmüş. Aynı inanış Tokat yöresinde de vardır. Kırat, Tokat Çamlıbeli’nde de zaman zaman çobanlara ve yolculara görülürmüş. Süt beyaz bir atmış. Köroğlu koruluğunda ayrıca Köroğlu’na izafe edilen küçük bir mağara vardır.

22.  Köroğlu Çayırı: Köroğlu’nun adını taşıyan çayır, Kangal’ın Kurdoğlu köyünde bulunmaktadır. Köroğlu bu çayırda atları ile yarış yaparmış.Çayırın ortasında küçük bir tepe bulunmaktadır. Tepe üzerindeki çukurlar, Köroğlu’nun Arap atlarının izleri olarak bilinir. 

  • Köroğlu Çayırı: Hafik’e bağlı Çimen/Yenice köyünde Köroğlu çayırı vardır.  Burada aynı zamanda Köroğlu’nun kayalara oyarak meydana getirdiği bir mağara bulunmaktadır.

Köroğlu Destanı’nın Sivas-Şarkışla Varyantı

4 Kasım l995,Sivas

Sivas, Şarkışla Maksutlu köyü

Köroğlu’nun Döne Hanımı Kaçırması

Köroğlu’nun babasının ismi  Yusuf’tur. Bolu Beyleri’nin seyisi idi. Bolu Beyi, Yusuf’un attan çok iyi anladığını bildiği için ona Bolu ve civarında, Osmanlı topraklarında isim yapacak bir tay bulmasını söyler. O da köylünün birinden  çok cins bir kıratın tayını alır. Tay, görünüşte çok zayıftır.

Yusuf, bu tayı Bolu Beyi’ne getirir. Bolu Beyi, cılız tayı görünce, Yusuf’a kızar. Gazaba gelerek Yusuf’un gözlerine mil çeker.

Yusuf’u, eşini ve oğlunu Bolu’dan kovar. Onlar da  cılız tayı yanlarına alarak, uzun bir yolculuktan sonra Bolu’dan ayrılıp Çamlı- Çardaklı Bel denilen yere gelirler. Kendilerine barınacak bir yer yaparlar.

Yusuf’un oğlu/Köroğlu,  gözü pek gençleri  Çamlı-Çardaklı Bel’de toplar. Onları yetiştirir.

Birgün yolu İstanbul’a düşer, İstanbul’da  bir kasabın yanında Ayvaz adlı bir çocuk görür. Kasaba bir akçe verir bu çırağı da alır getirir Çamlıbel’e.

Köroğlu haksızdan alıp haklıya veren bir kişi olarak ünvan kazanır. Bunu duyan Bolu Beyi’nin rahatı kaçar. Köroğlu, babasının intikamını benden alır, der.Köroğlu’nu ortadan kaldırmaya karar verir.

Kim Çamlıbel’e gidip Köroğlu’nu getirirse onun dünyalığını vereceğim. Kızım Döne Hanımı da vereceğim der.

Bolu Beyi’nin akrabalarından Ahmet Bey diye biri vardır. Döne’ye aşıktır. Bunu fırsat bilerekten Bolu Beyi’nin huzuruna çıkar, ben Köroğlu’nu Çamlıbel’den getireceğim, der.

Ahmet Bey, yanına iki atlı daha alarak yola çıkar ve Çamlıbel’e kadar gelir. Köroğlu bu üç yabancıyı görür. Yanlarına gidip kim olduklarını ve niçin geldiklerini sorar. Onlar da Köroğlu’nu tanımadıkları için “Bolu’dan geldiklerini, Çamlıbel’e gidip Köroğlu’nu yakalayıp Bolu Beyi’ne götüreceklerini, eğer başarırlarsa, arkadaşlardan birinin Bolu Beyi’nin kızkardeşi Döne Hanım’la evleneceğini, diğer iki kişinin de fakirlikten kurtulacağını ” söylerler.

Koçyiğit Köroğlu, bunların samimi sözlerinden hoşlanır. Kendisini tanıtır. Onlarla birlikte yola çıkar. Bunlar, Bolu’ya yaklaşırken, fitnelik düşünürler..Köroğlu’nu  böyle götürürsek Bolu Beyi bize ne kızkardeşini verir, ne de para…Yaralı olarak götürelim ki mükafata kavuşalım…derler. Köroğlu’nu kalleşlikle yaralarlar. Bey’in huzuruna yaralı olarak çıkarırlar.

Ahmet Bey, bir kahraman gibi karşılanır. Fakat Bolu halkı Ahmet Bey’den kuşkulanır.

Köroğlu’nun yaralı olarak geldiğini duyan Döne Hanım,  Ahmet Bey’in kendisini alacağını bildiği için  babasına bir mektup yazar. Köroğlu’nun Ahmet Bey’e teslim edilmesini ister. Köroğlu, Ahmet Bey’e teslim edilir. Döne Hanım, bu defa da Ahmet Bey’e bir mektup yazarak, yaralının kendisine teslim edilmesini ister. Ahmet Bey, istemeyerek Köroğlu’nu Döne Hanım’a teslim eder. Döne Hanım da, kanlı bir gömleği,”Köroğlu’ndan intikamımı aldım” diye Babasına gönderir.

Köroğlu’na hayranlık duyan Döne Hanım, onu bir kuyuya indirir, gizlice bir doktor getirtip yaralarını iyileştirir.

Köroğlu’nun hanımı Nigar Hanım, Köroğlu’nun keleşlerini çağırır. Babanız gideli kırk gün oldu, ne izi belli, ne sözü belli, diye. Hiç kimseden ses çıkmaz. Sadece Esebeyli, Bolu’ya gideceğini ve Köroğlu’ndan haber getireceğini söyler. Onu bulacağım eder.

Bolu’ya gelir, atını bir hana çeker. Ahmet Bey’in konağının önünden geçer. Sazı omuzundaki Esebeyli’yi, aşık gelmiş diye konağa davet ederler. Saz çalıp söylemesini isterler. Esebeyli “Nerde ne olsa duyarlar, Köroğlu’nun koçakları”…Köroğlu’nu öven dörtlükler söyler. Döne Hanım7ın hizmetçisi gelip  olanı biteni haber verir. Döne Hanım, Ahmet Bey’den aşıkı konağına davet eder.

Esebeyli’yi konağından kovar. O da Döne Hanım’ın konağına gelir. Döne Hanım’a Köroğlu’nu aramaya geldiğini söyler. Kendisinin Köroğlu’nun baş koçağı olduğunu… Döne Hanım, Esebeyli’yi Köroğlu’nun bulunduğu yere götürür.

Köroğlu kuyunun dibinde  Demircoğlu’nu, Bıyıklı Yusuf’u, Halil Ahmet’i meth eden dörtlükler söyler. Kendisini aramaya gelenin bunlardan biri olduğunu zanneder. Halbuki sadık dostu Esebeyli’dir….Esebeyli, Köroğlu’nun kendisini tanıması için kuyunun başında öksürür. Köroğlu, öksürüğünden Esebeyli’yi tanır. Koç İsabeyli, Ayvaz, …Kemendi sallayıp kuyudan çıkarırlar.

Hazırlıklarını tamamladıktan sonra, Döne Hanım’dan su ister, bu sırada kolundan tutup atına atar…Ahmet Bey muradına ersin, öbürleri fakirlikten kurtulsun diye yardım etmiştim onlar bana kalleşlik etti. Sabahın seherinde Ahmet Bey’in konağı önünden geçerler…

Akdeniz üstünde yüzen gemiler

İster Hünkar gelsin, Bolu Emirler

Yatağında gümbür gümbür gümüler

Kılıç çalar Oğuz atlı Köroğlu

Ahmet Bey, bunların kaçtığını görünce davul çaldırıp askerlerini toplar. Köroğlu’nun ardına düşerler.

Köroğlu, düşmanın kalabalığını görünce Döne Hanım’ı Esebeyli’ye teslim eder; atlıları kendisi karşılar. Ahmet Bey’i attan indirir…Ahmet Bey’in akibetini gören atlılar Bolu’ya dönerler.

Ayvaz, Köroğlu’nun geldiğini görür. Koçaklara haber verir. 500 atlı ile kendisini karşılarlar. Köroğlu Ayvaz’a bir türkü söyler. Döne Hanım, Ayvaz’ı kıskanır.

Çamlıbel’de kırk gün kırk gece şenlik yapılır. Döne Hanım ile Esebeyli’nin düğünleri yapılır.

Köroğlu’nun bir fenninen götürüldüğü zaman Döne Hanım’ı da alıp tekrar Çamlıbel’e dönüşünün koludur.

b.Köroğlu’nun İran Seferi

Köroğlu’nun İran Seferi:

İran Şahı Şahoğlu Şah Abbas Bir tellal bağırttırıyor ki ünü şanı dillere destan olan Köroğlu’nun  kır atını Osmanlı diyarına gider kim getirirse onun dünyalığını verecem, diyor.

Geçiminden aciz kimsesiz bir keloğlan, Şahın huzuruna çıkıyor:

Padişahım , her mahallede tellalların bağırıyor “Çamlı çardaklı Bel’den Köroğlu’nun  Kıratı’nı kim getirirse, onun dünyalığını verecem” diyor, bu gerçek mi?

Evladım, sen yeter ki Kırat’ı buraya getir,

Padişah bir miktar yol harçlığı veriyor, “Nasıl getireceksin, Kırat’ı? Köroğlu şöyle ünlü, böyle ünlü…diyor. Padişahım, siz bu tarafını düşünmen, kılıçla-kalkanla, zorla getirecek değilim; ben bunu planla, bir fenle getireceğim.

Peki, göreyim seni  Keloğlan, getir, dünyalığını iste.

Keloğlan İran’dan ayrılıyor…Dağlardan aşarak, konarak göçerek, Van, Erzurum, Erciş derken Camlı-Çardaklı Bel’e gelip dahil oluyor. Çamlı-Çardaklı Bel deyince Köroğlu’nun 5oo keleşi var, hanında bin, bin beşyüz kişi parınıyor. Gelen giden, yiyen içen…Nerden gelip nere gidiyon diyen yok. Keloğlan da bu fırsattan, ganimetten yararlanaraktan  oyannı buyannı yiyip içip  geziyor…Kırat’ın bakımcısı seyisin yanına gidip kalıyor, koruluğa. Bir gün, iki gün, üç gün, beş gün derkene seyisle eyice arayı yapıyor; fakat  Kırat’ın poo anahtarını nasıl alacağını düşünüyor.

Aradan bir müddet geçiyor, Keloğlan’dan hiç kimse kuşkulanmıyor. Atlarla artık seyis kadar Keloğlan da ilgileniyor. Fakat aradan bir zaman geçince ben burdan Kırat’ı götürecem, dünyalığımı alacaktım İran Şahı’ndan, mahallinde sevdiğim kızı da alacaktım. Para için geldim, parayı alacağım ki muradımı alayım.

Kırat’a, Dor’at’a bakan seyis uyuyor. Keloğlan, Kırat’ıın değil, Dorat’ın poo anahtarını alıyor. Kırat’ın poo’asına anahtarı şey yapıyor bir türlü açamıyor. İkinci bir anahtar için uğraşsa seyis uyanacak…Kırat olmasa, Dorat olsun, diyor. Pooasını açıyor…Köroğlu devamlı surette koruluğu gözetliyor, bir de bakıyor ki Dorat’a binmiş birisi gidiyor. Keloğlan…Hemen Köroğlu koruluğe eniyor, Kırat’a biniyor, Keloğlan’ın peşi sıra sürüyor. Keloğlan bakıyor ki  …Kırat’ınan Köroğlu geliyor, hayvah diyor, Köroğlu şimdi benim bağazımı uçurup…

Yolun kenarında bir değirmen varmış…Değirmenciye sesleniyor. Gel lan buraya diyor. Herkes onda bir alıyormuş, sen beşte bir alıyormuşsun, Köroğlu gelirse senin boynunu vuracak diyor. Sen şu elbiseni bana ver, sen şu atı tut, sen domuzluğa en diyor. Keloğlan, değirmencinin elbisesini alıyor, yüzüne un çalıyor, atı tutuyor. Köroğlu geliyor, bakıyor ki at orda, o atı getiren nereye girdi? O da domuzluğa girdi, diyor. Dut şu Kırat’ı diyor. Köroğlu, atın dizginini Keloğlan’ın eline veriyor. Çık bakayım….gel çık yukarı, diyor.

O adamın kabahatı yok. İran Şahı bir tellal bağırttırdı. Kırat’ı götürüp dünyalığımı alacağım . Sen Kırat’ın hastasısın. Nasıl olsa Kırat’ın peşine gelin. Ben bu atı senden aldığım gibi teslim edeceğime söz veriyorum.

İran Şahı’nın vereceği ödülü ben vereyim…

Keloğlan, Kırat’ı aldı yola revan oldu; Köroğlu da doratı aldı….Çamlıbel’e koruluğa geldi bıraktı. Köroğlu Çerçi Deresi’nde geliyor…Ayvaz ona bakalım ne söyledi…

Sen bir hoş olmuşsun

Yeni çerçiye dönmüşsün

Alış veriş öğrenmişsin

Pazarın mübarek olsun.

Bahçeye ekerler darı

Neydi bu kelin zoru

Aldı kırı, verdi doru

Pazarın mübarek olsun

Köroğlu dedi ki durum böyle böyle…Gara gara düşünmeye başladı amma…epey zaman geçenden sonra  keleşleri topladı:

Ya bulurum yarimi, ya veririm serimi…bu dünyada yaşamam. Bu kırat için İran’a kadar gidecem. Benim yerime sen sen sen…şu işleri yapacaksın, sen sen sen koruluğa bakacaksın.

Ağam biz de gidelim, paşam biz de gidelim. Babam biz de gidelim.

Yook, dedi, ben tek başıma giderim işimi hallederim. Derviş gıyafetinde bir Osmanlı dervişi oldu. Saçı sakalı bıraktı. Uzun bir müddet yol aldıktan sonra İran’a dahil oldu. Şimdi bizim Türkiye’de olduğu gibi o zamanlar da cumadan sonra hergün cırıt oynarımış.

Birkaç gün bir hana yerleşti, handa…..Cumadan sonra bir tellal bağrıldı ki “Köroğlu’nun Kıratıynan bugün cirit oynayacaklar, duyan duymayana haber versin” dedi.

Millet akın akın gidiyor, Köroğlu duyuğu halde..Soruyor: Bayra mı var, millet akın akın gidiyor.

Köroğlu da halkın arasına karışıyor gediyor, şimdi büyük bir sahanın üzerinde herkes atıynan çekiliyor…İran Şahı’nın oğlu da Kırat’ın huyunu suyunu bilmiyor…Oyannı buyannı oynatıyorsa da bir türlü imkanı yok Köroğlu gibi işletemiyor.

Keloğlan korulukta bir müddet kaldığı için Kırat’ın enmesini binmesini biliyor; fakat Köroğlu halkın içerisinde tir tir titriyor böyle, at oyana bu yana şey ettikçe.. Bunun heyecanını çevreden fark edenler diyor ki “Baba sen…”  “Yavrum, diyor; eskiden binerdim amma ben şimdi atmış yetmiş yaşıma değmişim…Şimdi imkanı yoktur. Eskiden çok atçıydım. Benim de buna benzer bir atım vardı, meydana çıktımı..

Hemen İran Şahı’na haber veriyorlar. Burda bir Osmanlı var, Kırat gidip geldikçe adam titiriyor böyle. Bunda bir hüner var.

Çağırın gelsin

Derviş baba, gel bakalım…İran Şahı’nın huzuruna varıyor.

Buyurun Şah

Baba sen Osmanlı…geliyon. İyi cirit oynarsınız ata bin, şu hünerini göstert.

Şahım sağ olsun, ben, diyor; yaşım geçti, eskiden oynardım, güzel de cirit oynardım, ata binerdim ama şimdi ben, malum ya şu yaşta..

Olmaz, diyor; ne hüner varsa zaten senin gibilerde var. Gençleri bindirdim, bir hareket yapamadılar, başarı gösteremediler.

Şah’a karşı ben hürmetsizlik yapamam. Şahım sağolsun, hay hay ,diyor.

Köroğlu derviş kıyafetinde Kırat’ın yanına yaklaşıyor,…atını tanır. Köroğlunu görünce hemen anlıyor. Attan inerken diyor; söz değirmendeki söz…Ben muradımı aldım, paramı da aldım, dediğim kızı da aldım; aha at senin, diyor kulağına.Köroğlu ata biniyor, bir o yannı iki bu yannı …O kadar kalabalık     …için gelmiş. Halkın seyrek bir yerini buluyor, birkaç tur daha yapandan sonra, toplumun az olduğu yerden zayat(zayiat) vermeyecek şekilde  Kırat’ı mahmuzluyor, atlatıp geçiyor.

Şimdi Köroğlu gide dursun, hayvah!…Gelen Köroğlu’ydu, Köroğlu gidiyor…..dedilerse de, yok…Uçan guş yetişemiyor

Köroğlu o vaziyette konarak göçerek Van iline geçiyor. İran’dan geçtikten sonra Osmanlı diyarına düşüyor.

Van’ın Erciş’in Dumanlı Aşireti varmış, bu aşiret reisi ölmüş, bunun bir hanımı kırk-kırkbeş yaşlarında bir güzel hanım varmış; aşireti o yönetiyormuş.

Malum ya orda çadır var, aşiret reisinin çadırı besbelli, Köroğlu da gurbet adamı, anlıyor; reisin çadırı ora. Aşiret reisinin çadırının önüne varıyor, genç bir kız çıkıyor; yavrum, konukla nasılsınız, diyor. Bir dakika efendim, valide sultana söyleyem, diyor, genç kız içeri giriyor. Valide Hanım, bir atlı geldi “konukla nasılsınız” diyor. Köroğlu olduğunu biliyor ama, at üstünde babayiğit, güçlü kuvvetli bir adam..Hay hay buyurun, diyor.

Köroğlu’nu attan indiriyorlar. Yiyorlar, içiriyorlar…Köroğlu, Kırat’ın peşine gittiğini, böyle bir düzenle Kırat’ın kaçırıldığını anlatıyor…Çamlıbel’de böyle 500 tene keleşi olduğunu; aşiret reisi hanım da kocasının yakın bir zamanda öldüğünü, aşireti kendisinin idare ettiğini, kendisinin ondan sorumlu olduğunu bahsediyor. Fakat, Köroğlu bu Mürüvet Hanım’a, Mürüvet Hanım da Köroğlu…ruhen seviyorlar ama içlerini dökecek bir açık kapı bulamıyorlar.

Köroğlu gitmek istediği zaman, Mürvet Hanım, yok diyor; bir kaç gün daha kal, bir kaç gün daha kal…derkene  birgün samimiyetleri koyulaşıyor, gitmeye karar verince gine Hanım buna bir kaç gün daha misafir olun, diyor…Köroğlu diyor ki “Benim orda 500 tane keleşim var, beni aramaya çıkarlar, madem ki ruhen bir birimizi sevdik…sorumlusuyum, siz de bu aşiretin sorumlusunuz…benim bir teklifim olacak kabul ederseniz. Benimle Allah’ın emriyle, Peygamberin sünnetiyle İmam-ı Azam’ın içtihatıyla….Hay hay Köroğlu, diyor. Bunlar Allah’ın emriyle nikahlanıyorlar. Birkaç gün daha alıkoyuyor…

Köroğlu’na muazzam bir hazırlık yapıyor. Gideceği zaman Köroğlu diyor ki: “Kızım olursa eğer hamile kalırda ismini ne istersen onu koy, amma oğlum olursa adını Hasan koyacaksın, şu pazubandınan şu yalın kılıcımı  on sekiz yaşına değinceye kadar söyleme, on sekiz yaşına değince…Şayet ömrüm vefa etmez de ben gelemezsem, o gelir bunla beni bulur.

Pazubendnen kılıcını bırakıyor…Çamlıbel’e hareket ediyor. Uzun bir müddet yolculuktan sonra Çamlıbel’e dahil oluyor.

Haberi kimden verelim?…

Aşiret reisinin hanımı Mürüvet Hanım, burada hamile kalıyor, dokuz ay, dokuz gün, dokuz saat gelip olandan sonra bir oğlan çocuğu oluyor. Gürbüz, güçlü..Hakikaten de Köroğlu’nun evlatlığına yakışacak bir çocuk, Hanım da bu çocuğun üzerine titiriyor..Yazları yaylada,…..Hocaya veriyor. Çocuğun ismi Hasan amma babası orada olmadığı için bir kısım…o aşiretin ileri gelenleri maziyi biliyor amma  tabi bir…..Bir gün böyle beş gün böyle…Çocuk gelip annesine söylüyor…Hele zamanı var diye. Nihayet gün gelip çatıyor, on yedi on sekiz yaşlarına gelince artık dayatıyor “Yeter artık burama çıktı…Şu benim babam kim ise, babamı söyle.

Kadıncağız, Köroğlu’nun emanet ettiği kılıncı, pazbandı, senin baban Çardaklı Bel’de Koç Köroğlu derler, bugün ismi dünyaya duyulmuş. İşte bunu sana hediye etti, İranda böyle  bir seferden gelirken uğradı kaldı. O ruhen birbirimizi sevdik, Allah’ın emri ile nikahlandık…Nikahlı evladısın onun. Bunları hediye etti. Bunlardan o beni bulur, dedi. İnşallah bulursun, diyor; oğluna.

Hasan Bey, şimdi Çamlı-Çardaklı Bel nere, kendinin bulunduğu yer nere? Ata hareket, kamçıya bereket…Nihayeti – Allah netmeye kadir değil- Çamlı-Çardaklı Bel’e varıyor.

Koruluğa gelince atı şey yapıyor, koruluğa güveriyor. Oraya yatıp uyku uyurken; Köroğludürbünle bakarken  bir at yayılıyor, bir de delikanlı yatıyor. Allah Allah…bu ne hikmettir, diyor. Ata atlıyor Köroğlu, geliyor ki orda bir delikanlı yatıyor amma on sekiz yaşlarında, babayiğit, becatlı…Fakat, hatırından dahi geçmiyor kendinin oğlu olduğu. Çocuğun ayağından hafiften dokunuyor; kalk bakayım, diyor; sen nerden geliyon, nere gidiyon, diyor. Çocuk: “Sen sorgu sual meleği misin?”  diyor. Köroğlu da: “Sen ne biçim insansın, benim koruluğuma giriyorsun, bir de kafa tutuyorsun bana” diyor.Çocuğun zoruna gidiyor. Bunlar kalkıyorlar… Hasan Bey dikleşince Köroğlu diyor ki ben şuna bir iki kıta söyleyim de belki anlar, diyor.

Çaylak bir cücük üzmüştür

Üzmüş yollara dizmiştir

Yaklaşma gözün kızmıştır

Öldürürüm çocuk seni

diyor… Senin öldüreceğine, diyor; Hasan Bey saldırıyor. Kolunda pazubent takılı. Bunlar tutuşur tutuşmaz, Köroğlu’nu nasıl ediyorsa altına alıyor…”Derviş misin, şeyh misin” diyor kılıcı çalmadan evvel…Köroğlu, bakıyor ki kendisinin hediye ettiği kılıç ve pazubent…Dur Hasan Bey, Dur, diyor.

Çocuk üstünden iniyor. Sarım gürüm, efendime söyleyem, tanışıyorlar. Arz-ı rah ediyorlar…Geliyorlar Çamlıbel’e; yalnız bu arada Hasan Bey babasını aramaya gelirken Dumlu Yaylası’na ….Dumlu aşireti diye bir aşiret var; Hasan Bey misafir kaldı, Dumlu aşiretinin kızı Meryem diye birtanesi ile sözleştiler. Kavletti ki ben Çamlı-Çardaklı Bel’e gidecem, babamı ziyaret edecem, ya babamla gelirim, ya kendim gelirim, dediydi.

Çamlı-Çardaklı Bel’e geldi, ordaki zevki safayı görünce bir müddet Meryemi unutur gibi oldu.

Nigar Hanım da bunu bağrına bastı kendi öz evladı gibi…Köroğlu İran’dan gelirken başından geçenleri anlatmıştı. Nigar Hanım da hakikaten görgülü tecrübeli bir hanım idi. Kendi yetiştirmiş evladı gibi ilgilendi, bağrına bastı; fakat bir zaman sonra Hasan Bey’de bir acayiplik peydah oldu kız aklına düşünce, bünyede bir sararma, bir zayıflama…Bu Köroğlu’nun dikkatini çekti. Oğlum, sen şu şekilde geldin, biz seni karşıladık, annenden mi, koçaklardan mı şikayetin var? Niye birden bire değiştin? Yok baba, dedi. O benim annem, yetiştirmiş annemden bana daha yakın …Yalnız benim sana açamadığım bir sırrım var. Ben, biliyorsun Dumanlı aşiretinin Mürüvet Hanım’ın oğluyum, babam sensin, aramaya gelirken Dumlu aşiretinden Meryem adlı bir kızla tanıştım, bir birimize nişan yüzüğü taktık kendi aramızda…Ben gelip seni bulurum dedim, şimdi ise sen bu kızı alacaksın. Almazsan helak olurum, aşkı beni yakıyor. Oğlum Hasan, ben, dedi; Osmanlı Ülkesinde namlı bir adamım…Bir aşiret reisine gidip de “Kızını oğluma verin, demek bana güç gelir”, dedi. Sen bilirsin baba, sen gitmezsen ben giderim, ben sözümü yerine getirecem.

Hasan Bey, birgün hazırlığı yaptırdı, ben ava gidiyorum, dercesine…Mürvet Hanım’a dedi ki “Anne ben biraz avlanacam”… Dumlu yaylasına doğru  yola revan oldu. Çok uzun bir yolculuk edenden sonra Dumlu aşiretine vardı. Sevdiği Meryem ile buluştu. Kızı kaçırmaya karar verdi, kızı nitekim de kaçırdı. Tabii bunlar bir aşiret. Çevirdiler sağdan soldan, yaraladılar. Kız bunu kendi çevresi/tülbenti ile yaralarını tedavi etti, başka bir aşiretin çadırına dar düştüler. Hasan Bey babasına bir Tatar gönderdi. Tatar dediği de yol bilen bir atlı….Koç Köroğlu sen isen ya sağlığıma yetiştin ya yetişemedin. Ben aşiret reisinin kızı Meryem’le beraberim ancak yaram çok derin…beni çok derin yaraladılar; diğer bir aşirete sığındım.

Köroğlu bu nağmeyi aınca, vah dedi…Topladı aşiretleri, yürüdü Erciş tarafına…Köroğlu’nun içinden kan akıyor, yavrumun sağlığına yetişelim,  diye. Dumlu aşiretine vardılar Hasan Bey yok. Dediler ki yaralı, diğer aşirete gitti. Bunların dedikleri aşirete vardılar. Gerçekten de o aşiret, yaralarının bakımını yapıyor. Orda birkaç gün kaldıktan sonra, tekrar dönüş yapıyor bunları yolcu ediyorlar. Uzun bir müddet geldikten sonra Çamlı-Çardaklı Bel’e dahil oluyorlar. Meryem’in ve Hasan’ın düğün hazırlıklarını yapıyorlar.

Tekrar, mecburiyetten Dumanlı aşiretine dönüş yapıyorlar; çünkü Hasan’ın annesi orda. Ona da bir güzel karşılama töreni yapıyorlar. Nigar Hanım da üzerine kuma geldiği halde hiç bir tedirginlik, yabancılık şey yapmıyor, aynen Köroğlu’nu olsun, Hasan Bey’i olsun, gelen kumasını olsun mütevazi bir şekil davranıyor. Hasan Bey’in düğününe annesini de yetiştiriyor. Meryem de orda. Çamlı-Çardaklı Bel’de düğünlerini yapıyorlar. Onlar erdi muradına biz de çıkalım kerevetine.

Köroğlu Destanı:

Bolu Beyi at meraklısıdır. Seyis Yusuf’u güzel ve cins at aramağa gönderir. Yusuf, günlerce gezdikten sonra Fırat nehrinin sularından çıkarak bir kısrağa aşan aygırdan olma tay bulur. Satın alır. Tayın şimdilik gösterişi yoktur. Fakat ileride mükemmel bir hayvan olacaktır. Bey,  bu sevimsiz tayı görünce çok hiddetlenir. Yusuf’un gözlerini çıkartır, tayını da verir, kovar.

Kör Yusuf köyüne döner. Oğluna olanı anlatır. İntikam alacağını söyler. Tayı terbiye eder. Oğlu Ruşen Ali de büyür, güçlü bir delikanlı olur.

Birgün baba ile oğul, Bingöl dağlarından gelecek üç sihirli köpüğü, Aras ırmağında beklerler. Bu üç sihirli köpükle Yusuf’un hem gözleri açılacak, hem de intikam almak için gereken kuvvet ve gençliği elde edecektir.

Oğlu, köpükler gelince babasına haber vermeden kendisi içer. Yusuf bunu öğrenince üzülür. Fakat oğlunun kendi yerine intikamını alacak bir bahadır olacağından sevinir. Bu sihirli köpüklerden biri Köroğlu’na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri şairlik bağışlamıştır.

Bir müddet sonra Kör Yusuf, oğluna intikamını vasiyet ederek ölür.

Kör Yusuf’un oğlu Ruşen Ali, Köroğlu namıyla dağa çıkar. Gelen geçeni soyar. Kendisi gibi kanundan kaçanları etrafına toplar. Yavaş yavaş Köroğlu, etrafta nam salmaya başlar. Çamlıbel’de bir kale yaptırır. Artık küçük bir ordusu da vardır. Zenginlerden aldıklarını fakirlere, köylülere dağıtır. Üzerine gönderilen orduları bozar.

Bir gün güzelliğini duyduğu, Kasap Başı’nın oğlu Ayvaz’ı kaçırır evlat edinir. Başka bir gün Bolu Beyi’nin bacısı Döne Hanımı kaçırır evlenirler. Bolu Beyi’nin askerlerini her zaman bozar. Gelen geçen kervanlardan bac alır. Böylece uzun yıllar bir derebeyi gibi yaşar. Ara sıra da büyük seferlere girişir.

Söylentiye göre Beylerine dağılmalarını söyler, kendisi de kırklara karışarak kaybolur.[13]

Köroğlu, halkın gözünde mert bir insan, çetin bir bahadırdır. İyilik sever, zavallılara dokunmaz, halka zulmeden derebeylere aman vermez, sevimli bir kahramandır.[14]

Köroğlu ve Döne: Babasının öcünü almak için Bolu Beyi’nin üstüne yaptığı akınlardan birinde Köroğlu, Beyin güzel bacısı Döne’yi görür. Gördüğü gibi de vurulur. Döne’ye aşık olur. Çamlıbel, Köroğlu için aşkının alev alev yandığı bir yer haline gelir. Böyle günlerden birinde alır sazı eline başlar çalıp söylemeğe

Köroğlu çıktı köşküne

Çok yardım eder düşküne

Şirin Döne’nin aşkına

Ayvaz mey doldur, mey doldur.

Ve birgün bu aşka dayanamaz atına atına atladığı gibi Bolu’ya varır. Döne’yi, konaktan kaçırır, evlenir. Bu evlilikten oğlu Hasan doğar.

Akınlar akınları kovalar, Köroğlu  zalimlerin hakkından gelir; akınlardan birinde tutsak olur.

Köroğlu’nun yiğitlerinden Güdümen, Köroğlu’nu kaçırmak için görevlendirilir. Güdümen varıp Köroğlu’nu bulur.

Güdümen der karlı dağlar

Dağda çamlar kara bağlar

Döne söyler Ayvaz ağlar

Ağlaşırlar soluk soluk.

Köroğlu bu konuşmadan sonra tutsaklıktan kurtulur; kaçar. Kır atına atlar ve kır at surların üzerinden kanatlanıp uçarak geçer ve Köroğlu’nu kurtarır. Çamlıbel’e hasret kalan köroğlu, uzaktan Çamlıbel’i görünce:

Köroğluder tepelerden bakarım

Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim

Bunca yıldır hasretini çekerim

Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey![15]

Pertev Naili Boratav’ın Köroğlu Destanı/ Ankara-l93l, Mehmet Kaplan, Mehmet Akalın ve Muhan Bali’nin hazırladığı Köroğlu Destanı/Behçet Mahir Anlatması, Ankara l973, Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları, Ankara l979


[1] Doç.Dr.Dursun Yıldırım, Köroğlu Destanı’nın Ortaasya Rivayetleri, Köroğlu Semneri Bildirileri, Ankara l983, s.l03 ve 114.

[2]  Enver Konukçu, Köroğlu Devrinde Bolu’nun Siyasi Durumu,  Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara  l963, s. 56

[3]  Dr.Ali Berat Alptekin, Köroğlu Hikayesinin Bolu Beyi Kolu’ndaki Milli ve Beynelmilel Motifler, Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara l983,  s.23

[4] Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı, Birinci Basım l93l, Adam Yayıncılık, İstanbul 1984.

[5] Dr.Doğan Kaya’nın Şarkışla’nın Maksutlu köyündeki Aşık Gafili’den yapmış olduğu 4 Kasım 1995 tarihli derleme.

[6] Pertev Naili Boratav,  Köroğlu Destanı, Adam Yayıncılık, İstanbul l984, s. 126

[7] Mehmet Angı, Sivas merkez, l967 doğumlu.

[8] Fatih Karaoğlu, Sivas Merkez 1980 doğumlu.

[9]  M.Necati Sepetçioğlu, Türk Destanları, s.l7l

[10] Ümit Kaftancıoğlu, Köroğlu Kol Destanları,, İstanbul 1979, s.9-l0.

[11] Ali Özel, Kulak köyü muhtarı, 1936 doğumlu

[12]  Salih Zafer, Köroğlu(Boğazköy) , 195l doğumlu.

[13]  Cahit Öztelli, Köroğlu ve Dadaloğlu, Varlık Yayınları, İstanbul l962, s. 5-6.

[14]  Cahit Öztelli, a.g.e., s.7

[15]  M.Necati Sepetçioğlu, Türk Destanları, Toker Yayınları,  İstanbul 1972, s. L62-166