Hz. Kanber
(Kanber Ali/Ebu Ali Reyhaneyn)
Bugün Pir bize geldi
Gülleri taze geldi
Önü sıra Kanber’i
Ali Murtaza geldi.
La İlahe illallah….
Kutlu ÖZEN
Kamber Ali, Hz.Ali’nin hizmetkarı idi. Atına bakardı. O hizmet erbabına örnek olarak gösterilen ulu bir kişi idi. Bektaşi tercüman ve gülbenklerinde adı geçer. Bektaşilikte derviş giysisinde kemer altına bağlanan ve ucunda yumurtamsı bir taşı bulunan kanberiyye bu zatın adından esinlenmiştir. Bu taşla dervişe, onun yaptığını örnek almalısın, uyarısı yapılmaktadır. Zalim Haccac tarafından şehit edilmiştir. Türbesi Bağdat’tadır.[1]
Hz. Ali’nin sadık kölesi Kanber, Ehlibeyt’i sevdiği için Haccac tarafından şehit edildi. Haccac’ın şehit ettiği kişiler 120 bini bulmuştu. [2] Bütün gücünü Emevi saltanatının ayakta kalması için harcayan Haccac, Kufe ile Basra arasında kendi kurduğu Vasıt şehrinde( öldü. 661-714) Mezarına zarar gelmesin /Tahrip edilmesin diye dere/ırmak yatağına gömüldü.[3]
Muaviye ve oğlu Yezit zamanında Hz. Ali’ye, Hz. Hasan’a ve Hz. Hüseyin’e büyük kötülükler yapıldı. Bunların dönemi felaket ve şehadet zamanı oldu.
Hz.Kamber hakkında tarihi bilgilere sahip değiliz. Hayat hikayesi daha çok söylencelere dayanmaktadır.
Hz.Kamber, Hüccac bin Yusuf- es Sekafi (Zalim Haccac) tarafından 694 yılında Kufe’de şehit edilmiştir.
Dediler cömertlik eyle
Ey Emirel mümineyn
Cömertliğin erkanı budur
Dedi Kamber sofra ser
Kanber Sofrası:Hazreti Ali’nin azatlı kölesi Kamber, Hz.Ali’nin ayakkabılarını çevirirmiş. Bilindiği gibi Hz.Kamber Kırklar Cemin’de İznik hizmeti yapanların piridir. Yine kamber sofracıların da piridir. Dede Lokmacı’ya dua verir:
Hayır hizmetin kabul, yüzün ak ola. İsteğini, dileğini Hak-Muhammet-Ali vere. Hizmetinden şefaat bulasın. Sofran Kanber’in serdiği sofra ola. Yiyene helal, yedirene delil, cennet taamı, kudret honu ola. Gerçeğe hü….[4]
Çeşitli Söylenceler:
Hz.Kanber’in Şehit edilmesi: Abdül melik bin Mervan tarafından Kufe’ye vali gönderilen Hüccac bin Yusuf- es Sekafi , bir gün şöyle dedi:
-Ben bugün Ali bin Ebutalip dostlarından öldürmeyi çok arzu ediyorum. Ali’nin dostlarından öldürüp, kanlarını akıtmakla, Allah’a yakın olmamı istiyorum.
Hüccac’ın yakınlarından olanlar dediler:
-Kanber’den başka Ali’nin hizmetinde daha fazla olanı bilmiyoruz.
Hüccac hemen emir verdi: Acele Kanber’i bana getirin.
Hüccac’ın askerleri acele Kanber’i onun huzuruna getirdiler.
Hüccac dedi:
-Sen Ali’ye ne gibi hizmetlerde bulundun?
Buyurdu: Ben onun abdest suyunu getiriyordum.
Hüccac dedi: Abdest aldıktan sonra ne yapıyordu?
Şu ayeti okuyordu:
(44) Felemma nesu ma zükkiru bihi fetahna aleyhim ebvabe külli şey’in hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten feizahüm müblisun (45) fekutıa dabirül kavmilleziyne zalemi velhamdülillahi rabbilalemiyn.
(44 )Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık. Birden bire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.(45) Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. [5]
Kanber, bu ayeti okuyunca Hüccac dedi: Her halde bu ayeti bize tavil etmiştir. ..
Hüccac dedi: Sen Ali’nin mi kulusun?
Kanber dedi: Hayır, ben Allah’ın kuluyum.
Daha sonra Kanber şöyle dedi:
-Ali ancak öyle bir Mevla(efendi) ki, iki kılıçla vurdu(Zül-fegarla). Kendisine de iki defa kılıçla vuruldu. (Hendek savaşında Amr bin Ebdev’in kafasından vurduğu ve aynı yerde ikinci olarak İbni Mülcem’in vurduğunu kast ediyordu.) İki kıbleye namaz kıldı; Mescid-i Aksa’ya ve Kabe-i Muazzama’yi. İki defa hicret etti. Birincisi Mekke’den Medine’ye, ikincisi Medine’den Kufe’ye. Bir göz açıp yumuncaya kadar Allah’a kafir olmamıştır. O, müminlerin Salih olanlarının mevlasıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın Resulü’nün diliyle konuştu. O dinden dönenlerin, mürtetlerin ve münafıkların katili idi. O, dinin ve milletin reisi idi. O, iki haremin imamıdır. O, Peygamber’in iki torunu Hasan ile Hüseyin’in babasıdır.
Hüccac dedi:
– Şimdi sen Ali’nin dininden nefret et.
Kamber buyurdu:
Ali’nin dininden(Müslümanlıktan) daha iyi bir din getir, ondan ayrılayım.
Hüccac dedi:
– Seni nasıl öldüreyim?
Kamber dedi:
-Sen beni nasıl öldürür isen aynı şekilde kısas alacağım. Ama benim ağam bana senin beni boğazlayacağını haber vermiştir.
Hüccac dedi:
-Güzel, o senin öldürülme şeklini sana tayin etmiştir.
Cellatlara emir verdi ve o merhumun başını bedeninden ayırdılar. [6]
Görüldüğü gibi Hz.Kamber zalimce şehit edilmiştir. Şehit edilmeden önce bu sözleri söyleyen dile, dilin sahibine ne mutlu.[7]
Diğer bir rivayet:
Haccac bir gün etrafındakilere : “ Hz.Ali’yi sevenlerden kim sağ kaldıysa, bulup getirin de kanını dökeyim.” demiş. Onlar da: “Yalnız Kamber kaldı” diye yanıt vermişler. Bulup yanına getirmişler. Kamber içeri girerken ayakkabılarını çıkartmamış. Haccac, Kamber’e:
Fa’lana’leyk(Ayakkabılarını çıkart) deyince, Kamber: Haza-el-Va-il mukaddes( Burası kutsal vadi mi? Yani Tur-u Sina mı ki, ayaklarımı çıkarayım.) demiş.
Haccac bu yanıta çok kızmış ve onun uzun boylu oluşuyla alay ederek “Göklerden ne haber? “ deyince Kamber bura da “Azrail senin peşinde dolaşıyor” cevabını verir.
Haccac bu cevaba çok kızmıştır. Kamber’e “Ölümlerden ölüm beğen” deyince; Kamber, ona şu cevabı verir:
“Vaktiyle efendim Şah-ı Velayet Hz.Ali, ‘Seni, Haccac-ı Zalim şehit edecek” diye haber vermişti. Sen nasıl istersen öldür. Yarın ahrette bunu misliyle benden göreceksin” demiştir. Haccac da kendisini şehit etmiştir.[8]
Kamber’in sadakati:
“Hz.Ali’nin Kanber isminde bir kölesi vardı. O, Hz.Ali’yi çok severdi. Bir çok vakitler de eline kılıncını alır, efendisi Ali nereye giderse, o da onun arkası sıra giderdi. Kanber şücaatlı ve atik birisi idi. Sıffin Savaşın’da, her zaman, Hz.Ali’nin işi sıkışsaydı, hemen Kanber’i yardımına seslerdi.
Hz.Ali şöyle buyurdu: Her ne zaman ölüm bana yaklaşsaydı, eteğimi belime bağlar, Kanber’i seslerdim.
Faziletin şemmesini(kokusunu) , Mevlası(sahibi) ve efendisi Hz. Ali’den alan Kanber, bir gün bir yerden geçiyordu. Bu arada Ali dostlarından bir tanesi , Hz.Ali’ye muhalif olan bir tanesi ile oturup sohbet ediyordu.
Muhalif adam dedi: Niçin ayağa kalktın?
Dost olan adam dedi: Kanber buradan geçtiği için kalktım.
Muhalif olan adam dedi: Bu kölede ne gibi bir fazilet var ki?
Dost olan adam: Nasıl olmaz efendim! Kanber yürürken Allah’ın melekleri kanatlarını onun ayaklarının altına döşerler.
Muhalif olan adam haset ederek düşmanlıkla Kanber’e dayak attı. Birkaç gün sonra Hz.Ali duydu ki münafık şahsın yanında, Kanber’in ayağına kalkıp, Kamber’e hürmette bulunan şahsı yılan sokmuş ve zehirlenmiş. Ali onun ziyaretine gitti ve buyurdu: Biliyor musun şu yılan sokma belasını kendin hazırladın. Zira geçen gün sen felan münafıkla oturup sohbet ederken, benim düşmanımın yanında ayağa kalkıp Kanber’e ihtiramda bulundun ve bu da o münafık tarafından Kanberin dövülmesine sebep oldu. Zira onun benim düşmanım olduğunu biliyordun. Kanber’e hakaret edeceği de sence muhtemeldi. İşte Kanber’e yapılan hakareti, Kanber için sen hazırladın. Bundan dolayı ki Allah(c.c) bu yılanı gönderdi, o da seni zehirledi.[9]
İbni Sukayd’ın şahit edilmesi:
Bir gün Mütevekkil aleyhi ma-aleyh; şiir üstatlığı yapan bir tane Şia büyüğünden sordu. Benim Mütaz ve Mu-ayyed isimli oğullarıma sen ders veriyorsun; benim şu oğullarımı mı daha çok seviyorsun; yoksa Hz.Ali’nin oğullarından Hasan ile Hüseyin’i mi daha çok seviyorsun? Bu Şianın büyüklerinden olan üstad-ı muhterem ki, adına İbni Sükeyyed söylerlerdi. Şöyle dedi:
-Allah’a yemin ederim ki Hz.Ali’nin kölesi Kanber, benim yanımda daha muhteremdir senin oğullarından.
Bunu duyan Mütevekkil gazaplanarak, cellatlarına emir verdi. O mazlumun kafasını kırarak dilini boynundan çıkardı. Anında İbni Sükeyt can verdi ve Allah’ın rahmetine kavuştu.[10]
Nal Parçası:
Bektaşilikteki mücerretliğin kaynağı ise Hz.Ali’nin azatlı kölesi Hz.Kamber’dir. Kamber hazretleri, Düldül’ün bakıcısı yani Hz.Ali’nin seyisi idi. Bir gün Düldül’ün nalından bir parça koparak düşer. Bu parçayı gören Hz.Kamber parçayı alır; Hz.Ali’ye olan bağlılığını ve Düldül’e olan sevgisini göstermek için kulağını deldirip bu parçayı küpe olarak kulağına takar. Bütün ısrarlara rağmen evlenmeden ömrünü Peygamer Ehl-i Beyt’inin yolunda harcar. Hatta bu uğurda Muaviye’nin yakınlarından Zalim Haccac tarafından şehit edilir.[11]
Kamber’in uykusu:
“İmam Hz. Ali bir gün savaşa gitmişti. Hz.Fatıma Ana evde iken bir şeyler hazırlamak istedi. Hz.Kamber’i çağırdı. Dedi ki:
-Ya Kamber, biraz çalı çırpı topla da yemek pişireyim.
Hz.Kanber biraz çalı çırpı topladı, yorulmuştu. Eve geldi:
-Ya Fatıma Ana yoruldum. Müsadenle ben biraz dinleneyim..
İçeri, boş bir odada uyumaya gitti.
Hz.Fatma Ana, Hz.Ali’nin abasını getirip Hz.Kanberin üzerine örttü.
Hz.İmam Ali savaştan dönmüştü. İçeri girdi. Fatma Ana, Hz.Ali’ye:
- Ya Ali sessiz olalım. Kamber Sultan uyuyor, dedi.
Hz.İmam Ali, Kanber Sultan’ın uyuduğu odaya girdi. Onu izlemeye başladı. Uyurken izlemekten kendini alamamıştı. Saatlerce izlemişti. Pir ara Hz. İmam Ali, kendisine ait abanın Kanber Sultan’ın zerinden düştüğünü gördü. Hemen oturduğu yerden kalktı, üzerini örttü. O esnada Hz. Kanber uyandı. Baş ucunda Hz. Ali’yi gördü:
-Ya Ali kusura bakma. Bileydim senin geldiğini, hiç uyur muydu bu kölen dedi. İmam Ali cevap erdi:
– Ya Kanber, seni uyurken seyrettiğim kadar dünyada daha güzel olan tek şey Hanedan-ı Ehlibeyt ile sohbet yapmaktı.[12]
Bir deve yükü hurma:
Hz.Ali akşama kadar hurma ağaçlarından hurma toplar. Akşama doğru devenin üstünde hurma, ipi elinde hizmetçisi Kamber ve Hz.Ali eve doğru yollanırlar. Yolları üzerinde bir fakir el açar ve “Allah rızası için” diye yardım ister. Hz.Ali Kambere döner “Ne istiyor?” Diye sorar. Kamber cevap verir: “Hurma…” Hz.Ali “Ver öyleyse” diye buyurur. Kamber “Hurma çuvalda” der. Hz.Ali “Çuvalla ver” buyurur. Çuval devede, deyince Hz.Ali “Deveyle ver “ buyururlar.
Kamber devam ediyor: “Devenin ipi elimde” demekten korktum. Yoksa beni de deveyle birlikte yoksula vermekte tereddüt etmeyebilirdi…
[1] Doç Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik, C: VII. S. 122
[2] Abdülbaki Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987, s.159
[3] TDV İslam Ans. C: 14
[4] Mehmet Yamana, Alevilikte Cem, İstanbul 1998, s. 80
[5] Kuran-ı Kerim v Açıklamalı Meali, Türk Diyanet Vakfı, Ankara 1993
[6] Mehmet Kıtay, Hakiki İslam Tarihi ve Ehl-i Beyt, İstanbul 1994, s. 299
[7] Abdülbaki Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987, s.641-642
[8] Doç Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik, C: VII. S.123
[9] Mehmet Kıtay, Hakiki İslam Tarihi ve Ehl-i Beyt, İstanbul 1994, s. 298
[10] Mehmet Kıtay, Hakiki İslam Tarihi ve Ehl-i Beyt, İstanbul 1994, s. 298
[11] , Haydar Kaya, Alevi Bektaşi Erkanı, Evradı ve Edebiyatı, 1993 İstanbul, s. 301
[12] Ali Özdoğan (İmranlı Delice Köyü 1985, Sivas 17 Ocak 2009