Er Aslan Tekkesi

Tekke, Yıldızeli’ne bağlı Güneykaya köyündedir. Türbede biri Er Aslan’a, diğeri  Hanımına(?) ait olmak üzere iki kabir bulunmaktadır.

Menkıbe: Menkıbeye göre Er Aslan, Hacı Bektaş Veli’yi ziyarete giderken bir aslana biner, yılanı kamçı olarak kullanır. Hacı Bektaş Veli de kuru bir duvara binerek Er Aslan’ın önünü keser. Hatasını anlayan Er Aslan, Hünkar’dan özür diler. Hacı Bektaş Veli de Er Aslan’a nasip vererek onu  Çorum yöresine gönderir. Er Aslan bir müddet sonra buradan ayrılır Sivas topraklarına geçer, Yıldızeli’nin Aslandoğmuş köyüne gelir. Bu köyde fazla kalmaz,  Güneykaya köyüne gelip yerleşir. Burada bir tekke açar. Kendisinin ölümünden sonra oğlu Seyyit Halil, onun ölümünden sonra Seyyit İbrahim  ve Seyyit Ali tekkeye hizmet ederler.

Menkıbe: Yöre halkının inancına göre Er Aslan’ın asıl adı Seyyit Mahmut Hayrani’dir. Ehli Beyt soyundan gelmektedir. Babasının adı Mesut’tur. Eğitimini Horasan’da bitirdikten sonra Anadolu’ya gelmiştir. İlk zamanlar Tunceli civarına yerleşmiştir.

Menkıbe: Hacı Bektaş Veli’yi ziyarete giderken  aslana binmiş, yılanı kamçı olarak kullanmıştır. Sivas’ın Seyfe Beli’nden geçerek Suluca Karaca Höyük’e geldiğinde Hacı Bektaş Veli’nin gözeticilerinden Karaca Kul Ahmet, birinin gelmekte olduğunu görerek:

-Pir’im, bir er geliyor…Aslana binmiş, yılanı kamçı olarak kullanıyor…Ne yapalım?

Bunun üzerine Hacı Bektaş Veli şöyle cevap vermiş:

-Canlıyı herkes yürütür, iş cansızı yürütmek….

deyip bir duvara binip Seyyit Mahmut Hayrani’nin önünü kesiyor. Kabahatini anlayan Seyyit Mahmut Hayrani, aslandan inip, yılanı serbest bırakıyor. Hacı Bektaş Veli’den af dileyerek onun müridi olmayı kabul ediyor. Hacı Bektaş Veli, bu davranışından dolayı ona Er Aslan adını veriyor.[1] Er Aslan, Hacı Bektaş Veli’den nasip istiyor. Hacı Bektaş da:

Dervişlerini çağırıyor.

-Herkesin öksösünü/kösevisini atacam, diyor.

-Herkes ordakileri irşat etsin, diyor.

Horasan pirleri  düşen yere gidiyor. Er Aslan devletli buraya düşüyor.

-Nasibini verdim, git onu bul ve orada devranını  sürdür, diyor.

Çorum’a gelmesi: Er Aslan ilk önce Çorum yöresine geliyor. Alaca ilçesinin Küre köyünde misafir iken, onun gitmesini engellemek isteyen bir kadın çizmesinin içini çivi ile dolduruyor. Fakat Er Aslan buradan ayrılıyor. Tokat’ın Artova yöresinden  geçip Sivas’a geliyor.

Sivas’a gelmesi:Sivas yöresine gelinceye kadar bu durumu hissetmiyor. Sivas topraklarına geçince ayaklarındaki  acıyı hissediyor. Çizmesine baktığı zaman içinin kanla dolduğunu görüyor. Sonra çizmelerini çıkarıp 12 adım yürüyor. Adımını attığı yerlerde akan kanlar taş oluyor. Günümüzde bu taşlar Yıldızeli’nin Aslandoğmuş köyü yakınlarındaki “Adımlar” bölgesindedir.

Aslandoğmuş köyüne gelmesi:Er Aslan köyün girişine geldiğinde dinlenmek için oturuyor. Oturduğu yerden, asasıyla vurduğu yerden bir su çıkarıyor. Buğle adı verilen bu suyun özelliği  dört mevsim çok gür akmasıdır. Buna rağmen, kaynaktan 15 metre kadar uzaklaşınca azalıp kaybolmasıdır. Zamanın birinde bir adam bu su ile yıkanmış, adamın evi yanmış ve sülale dağılmış.

Zamanın köy ağalarından biri bu suyu köye indirmeye çalışmış; fakat bu su köyün içinde yok olmuştur. Köye kadar inmemiştir.

Buğle’nin bulunduğu yerde kutsal çamlar vardır. Kimse bu ağaçlardan bir dal bile koparamaz. Adamın biri oradaki çamlardan birini kesmiş; evi yanmış, canını zor kurtarmış. Başı ağrıyanlar çama ip bağlıyorlar, saçlarının bir telini bağlıyorlar.

Er Aslan, kısa bir süre bu köyde kaldığından dolayı bu köye Aslandoğmuş köyü adı verilmiştir.

Asası ile bir taş getirmiş. Kaya parçası en az yarım ton ağırlığındadır. Çevrede buna benzer bir taş yoktur. Bu kaya parçası Aslandoğmuş köyündedir.

Güneykaya köyüne gelmesi: Oradan geçerek Bidohtun(Güneykaya) köyünde aradığı “Öksük”ünü buluyor. Bu öksük, 1.5 metre uzunluğunda, 0.5 metre çapında silindire benzeyen bir taştır. Bu taş, Hacı Bektaş Veli tarafından atılan nasiptir. Söylenceye göre bu taş zamanın Sivas Valisi tarafından Sivas’a getirilmiş, getirildiği gece eski yerine dönmüştür. Kutsal taş ile Er Aslan türbesi arasında 150 metrelik bir mesafe vardır. Köylüler bu taşı türbenin yanına getiriyorlar; fakat taş eski yerine dönüyor.

Çok bir sel oluyor. Mucizatını gösteriyor. Sancağını asıyor. Seli önlüyor.Er Aslan’ın sancağının ve kılıcının Sivas müzesinde olduğu söylenmektedir.

Er Aslan, bilinmeyen bir tarihte Güneykaya köyünde vefat etmiştir.

Türbe, erkek çocuk isteyenlerle baş ağrısı çekenler tarafından ziyaret edilmektedir.[2]


[1] Vilayetname’de Hacı Bektaş Veli ile Seyyid Mahmut Hayrani’nin hikayesi şöyle anlatılır:

“Hacı Bektaş’ın ünü her yana yayılmıştı, her taraftan erenleri görmeye geliyorlardı. Akşehir’de bir er vardı, adına Seyyit Mahmut-ı Hayrani derlerdi. Bu er, bir arslana bindi, bir yılanı da kamçı yaptı, üç yüz Mevlevi dervişiyle, Hünkar’ı görmek için yola çıktı. Sulucakarahöyük’e yaklaşınca, bu hali Hünkar’a haber verdiler, “Aliler Sırtı”na yaklaştı dediler.

Hünkar, o gelen kimse dedi, canlıya binmiş, gelmiş; biz cansıza binelim. “Kızılca Halvet” yakınında bir kızıl kaya vardı, bir dam duvarı kadar büyüktü. Hemen o kayanın üstüne bindi; “Ey kayacık” dedi, “Tanrı’nın izniyle o gelen erenlerden yana yürü. Kaya, hemencecik kuş uçar gibi gürleyip Aliler Sırtı’na doğru yürümeye başladı. O kayanın şimdiki halde başı, tıpkı bir kuşa benzer.

Öte yandan Seyyid-i Mahmut Hayrani de arslan üstünde, elinde yılan, gelirken bir de baktı ki Hünkar, cansız bir kayaya binmiş, yürütüp gelmede. “Er nazarında küstahlık, edepsizlik etmişiz” deyip arslandan indi; yılanı da elinden attı. Hünkar’a karşı vardı. Hünkar da kayaya dur, dedi; kaya durdu. Seyyid Mahmut’la dervişler, Hünkar’ın eline ayağına düştüler. O, Tekkaya’nın dibinde oturdular. Tam bir hafta sohbet ettiler. Bir hafta sonra Seyyid-i Mahmut Hayrani, peymençe durdu, izin istedi. Hünkar:”Hayranım” dedi. “Yürü, seni o bulunduğun yere saldık. Orası ekmeğin olsun. Hayrani, vedalaşıp Akşehir’e doğru yürüdü gitti.”, Vilayetname, Hazırlayan: Abdülbaki Gölpınarlı, İnkılap Kitabevi, İstanbul-1958, s.49-5o. Görüldüğü gibi, yöre halkı Er Aslan’ı, Seyyit Mahmut Hayrani olarak bilmektedir. Aynı menkıbeyi anlatmaktadır. Bunlar ayrı ayrı kişilerdir(K.Ö.)

[2] Eraslan Yılmaz, Aslandoğmuş köyü doğumlu. MYO’da öğrenci