DİVRİĞİ DEMİRCİ ESNAFININ KAPI SÜSLEME SANATI

Makaleme bir alıntı ile başlamak istiyorum.

Necdet SAKAOĞLU,”Divriği’de Ev Mimarisi(1978)” adlı eserinde maddi  kültürümüzün içler acısı durumunu şöyle ifade ediyordu:

“Sanat ve kültür mirasımız, şu  son otuz yıl boyunca(1978) acımadan harcanıyor. Bu tükeniş dün menkul(taşınır) değerlerimizi hedef almıştı; bugün, menkul ve gayrimenkul nemiz varsa can çekişiyor. Muhtemelen gün gelecek, azgın çağ yapılarının arasında boğulmuş tek tük tapınaklar, saraylar, türbeler, müzeler… biricik tesellimiz olacak.

1945’lerde, Anadolu’nun her köyü, her kasabası ve bir çok kenti, kendi öz mimarisini canlı tutmaktaydı; yeniler, eskilerle bağdaşmak zorundaydı. Eski evleri ve konakları, bahçeler, minareler, çeşmeler, türbeler sarıyordu. Artık bu toplu manzaralar da silinmiştir.

Anadolu halkı, 1900-1945 arasını savaşlar, savaş tehlikeleri ve ekonomik güçlükler altında geçirmiştir. Bu yarım yüzyıl, Anadolu  için iş ve ekmek çabasının  her şeyin önüne geçtiği bir dönem olmuştur. Bir çok eşya yok pahasına satılmış, bir çok ev enkaz pahasına satılarak elde edilen cüzi parayla ancak mevsimlik ev ihtiyaçları giderilebilmiştir.

Sonra şu otuz yılın sanayileşme, şehirleşme yarışları… Eski Urfa, eski Bursa, eski Konya… bir yana, eskiyi andıracak bir iki sokağı sinesinde koruyan kasabalarımızın sayısı da günden güne azalmaktadır.”[1]

Sayın Necdet Sakaoğlu’nun endişelerine ben de katılıyorum.

Divriği Evleri:

Divriği evlerinin yapılışında  ağaç ve toprak malzeme kullanıldığından XI-XVI. Yüzyıla ait  ev örneği bulmak mümkün değildir. Necdet Sakaoğlu, Bağlar semtindeki “Kalıpsız” evini 200 yıllık bir geçmişe bağlamaktadır. Diğer evler daha sonraki tarihlere aittir.

1925’lerden sonra ise, Divriği’nin kendisine özgü mesken mimarisinden hızla uzaklaştığı; malzeme, tavır ve teknik bakımından çağın icaplarına ayak uydurmaya çalıştığı görülmektedir.

İnceleme konumuz olan Divriği kapıları ise ev mimarisine uygun olarak Türk zevkinin özelliklerini taşımaktadır. Divriği kapılarında yer alan süslemeler için bir tarihleme  yapmamız şimdilik mümkün değildir.  Yalnız demir malzeme, ağaç malzemeden daha dayanıklı olduğu için özellikle kapı süslemelerini daha nceki tarihlere götürmemiz mümkündür. Çünkü, çürüyen bir kapının tokmak ve şakşakları bugün de yeni bir kapıya takılmaktadır.

Divriği ev mimarisinin son dönemini oluşturan 200 yıllık(1725-1925) süreye baktığımızda evlerin şu bölümlerden meydana geldiği görülür:

Açık kısımlar:

1.Kanatlı kapı(sokak kapısı)

2. Avlu

3. Ayaz

4. Bahçe

Ev bölümleri:

1. Dış daire(selamlık)

2. İç daire(harem)

Not: Haremlik ve selamlık olarak kullanılan bölümler iki katlı olup elli yıl öncesine kadar toprak damlıydı.

Konumuz, Divriği evlerindeki kapı süsleme sanatı olduğu için bu bölüm hakkında bilgi vereceğiz.

a. Kapılar:

Dış cümle kapısına “kanatlı” denir. Bu ilk bakışta ailenin iktisadi ve içtimai mevkiini gösteren bir elemandır. Ailenin soyluluğuna göre büyük ve muhteşem, tevazuuna göre dar, basık ve gösterişsizdir. Rençber(çiftçi)  ailelerinin kanatlıları, yük hayvanlarının geçebileceği  bir yükseklik ve genişliktedir. 70-80-90-100 cm. eninde ikişer kapı kanadının örttüğü bu açıklıklar, her iki yanda kesme taşlarla örülmüş  açıt ayakları, üstte kiremit çatılı taşkın ve alınlıkla bir saçakla kuşatılmış, sorguçlar ve sırça kiremitlerle süslenmişse ev, asalet güden bir ailenindir.

Kanatlar, kalas kalınlığında tahtaların arkadan iki kuşakla bağlanması ile yapılır. “Kuşaklı kapı” denilen bu örtülerin üzerine dıştan yuvarlak demir pullar çakılır. Bu şekildeki  çivili kapılara “kabaralı kapı” denilmiştir. Büyük kapıların açıt ayakları arasında saçakla siperlenmiş sığ bir eyvan bulunur. Bu tip girişlere “avadanlıklı kapı” denir. Avadanlıklı kapıların yayvan saçak bindirmeleri, alınlıkları, kapı kanatlarını koruduğu gibi yoldan geçenlerin, bu kapı eyvanlarındaki binek taşlarında oturup dinlenmelerine yardım eder.

Düz kapı işçiliği gösteren kanatlılarda, mahalli demirciliğin en güzel eserleri durumundaki  tokmak(şakşaklar), oymalı iri pullar(çekecek), anahtar ağızlıkları, kilitler(frenk), zemberekler, kapı kolları(kos)… görülür. Kanatlar birer ökçe demiri üzerinde hareket eder. Altta ve üstte birer bağlantı halkası(gullap) ile taş açıt ayağına yahut süve  ağacına bağlanmıştır.

İç bölme kapıları küçüktür. Bazı selamlık ve harem girişlerinin, yaz odalarının çift kanatlı kapılarına karşılık genel1ikle diğer kapılar tek kanatlıdır.[2]

b. Kapı süsleri:

Türk zevki, taş ve ağaç işçiliğinde olduğu kadar demir işçiliğinde de kendisini göstermiştir. Kapı tokmakları, şakşaklar, anahtar ağızlıkları  bir yerde belirli bir işe yararken, diğer yanda da estetik bir zevkin devamlılığını sağlamıştır. Bu yüzden adı geçen kapı unsurlarını sadece belirli bir işe yarayan demir parçaları olarak görmemek lazımdır. Kabaralardaki, aynalardaki, tokmaklardaki süslemeleri, Türk zevkinin kapılardaki ifadesi olarak görmek lazımdır. Kabaralardaki, aynalardaki, tokmaklardaki süslemeleri, Türk zevkinin kapılardaki ifadesi olarak görmek lazımdır. Sadece işe yararlılık ön planda tutulsaydı ortaya sanat değeri olmayan eğri büğrü demir parçaları çıkardı. Her şeyde olduğu gibi demir işçiliğinde de estetik ön planda tutulmuştur.

Kapıyı süsleyen parçalar şunlardır:

1. Kabaralar

2. Tokmaklar

3. Şakşaklar

4. Anahtar gireceği

Kabaralar

Kapı kanatlarını kuşağa bağlayan, genelde yuvarlak başlı, uzun çivilerdir. Kemaliye’de bu çeşit çivilere mıh denilmektedir. Kanatlara çakılan bu çiviler, kuşağı delerek arkadan dışarı çıkar. Çivinin dışarıda kalan kısmı kıvrılarak bağlı bulunduğu ağaca perçin edilir.

Kabaralar bir yandan kapı kanatlarını kuşağa bağlarken, diğer yandan kapılarda süs öğesi olarak kullanılır.

Divriği kapılarında görünüş itibarıyla dört çeşit kabara kullanılmıştır.

1.,İşlemesiz yuvarlak başlı kabara

2.İşlemeli yuvarlak başlı kabara

3.Badem başlı kabara(Baklava dilimli)

Bütün  bu kabaralar , demirin ocakta ısıtılması ve örste dövülmesi ile  yapılırlar. Divriği evlerinde daha çok işlemesiz, yuvarlak başlı kabara kullanılır.  Çünkü yapılması çok kolaydır. İşlemeli yuvarlak başlı kabaralar, işlemesiz kabaralara nakış vurulması ile elde edilir. Badem başlı kabaralar ile üçgen başlı kabaralar yapılışta aynıdır. Sadece baş kısımları farklıdır.

Ocakta ısıtılan kabaranın önce gövde kısmı yapılır; daha sonra baş kısmı çekiçle şekillendirilir. Ağaca girecek  olan sivri uç  ortadan keski ile ayrılır, tekrar çekiçle bitiştirilir. Kabara ağaca girdikten sonra bu kısım tekrar ayrılarak sağlı sollu perçin yapılır.

Paslanmasın diye kabaralar, kapıya çakılmadan önce kalaylanırlar.

Divriği kapılarında kabaralar genellikle birbirlerine paralel üç sıra halinde bulunurlar. Bazen kapılara üçgen düzeninde  kabara çakıldığı da olur. Üçgen ve badem biçimli kabaralar, demir şeritler üzerine süs unsuru olarak çakılırlar. Üçgen ve badem biçimi kabaralı evlerin sayısı üç dört tanedir.[3]

Şakşaklar:

Ayna veya göbek adı verilen bir parçayla, bu parça üzerine bağlantılı bir halkadan meydana gelmiş süs unsuruna şakşak denir. Necdet Sakaoğlu, şakşak kelimesinin yerine  çekecek kelimsini kullanmıştır. Eğin(Kemaliye)’de bu çeşit  süslemelere  şakşak adı verilmektedir.

Şakşaklar, hem kapı tokmağı gibi ses duyurmada, hem de kapı kanatlarını açıp kaparken kanatları çekmede kullanılır.

Divriği kapılarında şakşaklar, üst kabara dizisinin hemen altında ve kapa kanatlarının iki yanında yer alırlar. Kapıya/kapılara gerçekten nefis bir görünüm kazandırırlar.

Sade görünüşlü şakşaklar fazla işçilik istemeyen kapı süslerdir. Bir göbek, bir halkadan ibarettirler. Yapılmaları da çok basittir.  Oldukça kalın bir sac, ustanın zevkine göre kesilir.  Sonra ocakta ısıtılır. Önceden toprakta hazırlanmış olan çukura  yerleştirilir, çekiçle bombeleştirilir. Daha sonra makasla kenarları düzeltilir.  Zımba ile  çeşitli yerleri delinerek desen yapılır. Sade görünüşlü şakşaklar oldukça fazladır. Çünkü fazla işçilik istemezler. Ayna veya göbek adını verdiğimiz parça bu şekilde hazırlandıktan sonra  kapıya çakılır ve göbek kısmına halka adı verilen parça takılır.

İnce işçilik isteyen kapı şakşakları/süslemeler daha ince sacdan veya oldukça kalın tenekeden yapılır. Kapı süslemesi eğer düz değil de göbekli olarak yapılacaksa bir önceki işlem tekrarlanır. Daha sonra makas, zımba, burgu gibi aletlerle çok ince desenler verilir.  Bu desenlerden bazıları halı desenleri kadar zariftir. Desenler çoğunlukla bitki, hayvan unsurlarının stilize  edilmeleriyle meydana gelmiştir. Ustanın yaratıcı gücü ön plandadır.

Şakşak kapıya çakılmadan önce, dışarıdan görülecek şekilde göbeğin iç kısmına kırmızı kadife veya çuha yerleştirilir. Bu şak şakın aynasına veya göbeğine nefis bir  görünüm verir. Her şakşak teker teker yapıldığı için ortaya çıkan eser, o demircinin ustalığını belli eder. [4]

 Kapı Tokmakları:

Tokmak adını verdiğimiz demir aksam, daha çok ses duyurmada kullanılır. Tek parçadan ibaret olan tokmak, köcek adı verilen bir bağlantı  halkası ile  kapıya takılır. Ayrıca tokmağın geldiği yere ayna adını verdiğimiz, ince sacdan  kesillerek yapılmış süsler çakılır.

Bazen da tokmak olduğu gibi kapıya takılır. Sade görünümlü kapılarda süs unsuruna rastlanmaz. Tokmağın değeceği yere kabara çakılır. Tokmağın doyurucu ve oldukça tok ve kaba bir sesi vardır. Ev sahibi yakında ise, daha çok sabahın erken saatlerinde şakşak ile ses duyurulur. Çocukların, hastaların rahatsız edileceği düşünülür.Şakşak ile ses duyurulamayınca tokmakla kapı döğülür. Bugün artık kapı tokmakları ses çıkarma/duyurma özelliğini yitirerek birer süs unsuru haline gelmiştir. Hemen her kapıda zil bulunmaktadır.

Kapı tokmaklarını dış görünüşlerine ve işçiliklerine göre tasnif etmek mümkündür. Çünkü çok sade kapı tokmaklarının yanı sıra, işçilik isteyen çok süslü kapı tokmakları da Divriği kapılarını süslemektedir.

Ben bu araştırmamda Divriği’de  dört çeşit kapı tokmağı tespit ettim:

1. Düz tokmaklar

2.  Bükmeli tokmaklar

3. Kıvrımlı tokmaklar

4. Nakışlı tokmaklar.


1.Düz tokmaklar.

Düz tokmaklar,  fazla işçilik istemeyen kapı tokmaklarıdır. Görünüşleri “L”

Şeklindedir. Divriği kapılarında daha çok bu tip tokmaklara rastlanmaktadır. Yapılışları şöyledir: Belirli uzunlukta demir kesilir. Ateşte kızdırılan demir, örste dövülerek yuvarlak veya köşeli çubuklar haline getirilir. Daha sonra bir tarafı kızdırılıp dövülerek kafa kısmı meydana getirilir. Demir çubuğun diğer tarafına delik açılır. Bu delik örsün sivri tarafında dövülerek genişletilir. Genişlik, köcek demirine geçecek kadardır. Bu işlemlerden sonra yeniden ısıtılan demir, kafaya yakın kısımda “L” halini alacak kadar eğilir.

2. Bükmeli tokmaklar:

Yapılışları düz tokmaktaki sırayı takip eder. Yalnız halka deliği yapıldıktan sonra gövde kısmı ocakta yeniden ısıtılır. Soğuk olan kafa kısmı mengeneye sıkıştırılır. Halkaya uzun bir demir geçirilerek gövde bükülür. Daha sonra yeniden ısıtılan demir kafaya yakın kısımda “L” şeklini alacak şekilde eğilir.

Bu şekilde yapılan tokmaklar işçilik istediğinden, benim tespitlerime göre ancak beş-altı kapıda bulunmaktadır.

Kıvrımlı tokmaklar:

Bu çeşit tokmaklar “S” harfine benzer, yılan kıvrımı meydana getirmektedir.  Yapılışları diğer tokmaklar gibidir. Yalnız bu tokmaklarda daha çok yassı demir kullanılır. İstenirse nakış da vurulur. Divriği kapılarında kıvrımlı tokmaklar oldukça fazladır.[5]

Nakışlı tokmaklar:

Bu çeşit tokmaklar, demir işçiliğinin zarif örnekleridir. Yapı bakımından “L” tokmaklara benzer. Fakat işçilik mükemmeldir. Bu tip tokmaklar ayrıca ayna ile süslenmişlerdir. Tespit  ettiğimiz tokmakların sayısı oldukça azdır. Bunlar mutlaka korunmaya alınmalıdır.[6]

Sivas, 17 Temmuz 2004


[1] Necdet Sakaoğlu, Divriği’de Ev Mimarisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1978, s.5-6

[2] Sakaoğlu, a.g.e., s. 28 ve 40

[3] Kutlu Özen, Divriği Demirci Esnafının Geleneksel  Kapı Süsleme Sanatı,  Türk Folkloru Araştırmaları 1985/1, Ankara 1985, s. 57

[4] Özen, a.g.m., s.58

[5] Özen, a.g.m., s.58-59

[6] Özen, a.g.m., s.60