Bizim çocukluğumuz “çay kenarında” geçti. Ulu hark yüzme bilmeyenlerin rahatça girip yıkanacağı bir akar su idi. Ahi Köy Erşün, Odur, gibi yerleşim yerleri bostan yaparken, yonca ekerken, tarla suvarırken Ulu Hark’ın suyundan faydalanırdı. Divriği’deki bağlar, bostan ve bahçeler yol boyundaki Gavarlardan/büyük su kanallarından beslenirlerdi.
Yüzmek için Ulu Hark’a giderdik. İlk çırpınışlardan sonra yavaş yavaş yüzmeyi öğrenirdik. Buraya daha çok ilkokul öğrencileri gelirdi. Kimsenin boğulma ihtimali yoktu. Zaten suyun yüksekliği diz boyunu geçmezdi.
Küçük kanallarda yüzmeyi öğrenen çocuklar “Ulu Su/Çaltı Çayı” nda yıkanırlardı. Sabahleyin Çaltı çayına gelen çocuklar akşama kadar güneşin ışığında kavrulurlardı.
Deve Boğan Çaltı çayının en derin, en büyük göllerden biriydi. Askerliklerini Divriği’de yapan Mehmetciklere “Yüzme bilmiyorsanız sakın girmeyin. Geçen yıl askerler yüzme bilmedikleri için boğuldular…” şeklinde uyarıda bulunurlardı. Söylenceye göre deve kervanları Divriği kanyonundan geçer, Kemah üzerinden Erzincan’a varırlarmış … Kızılırmak ve Fırat gibi canlar yapan ulu ırmaklara nasıl türküler yakılmışsa, Çaltı çayına da türküler yakılmıştır..