Çocukların Yağmur Duası

a. Yağmur şenliği:

Bu şenlik Sivas’ın Üçtepe köyünde  köyün delikanlıları arasında yapılır. Meydanda toplanan gençler aralarında bir gönüllü seçerler. O gencin adına Yağmurcu denir.

Yeşermeye başlamış selvi  yaprakları toplanıp, yağmurcunun etrafına dizilir. Başının üzerinden ve belinden bağlanır. Belden aşağı kısmı açıktır. Gene de dallar yerlere kadar sarkar. Öyle ki yağmurcu dallardan ve yapraklardan görünmez hale gelir.

Bu durumda iken gençler, yağmurcuyu ev ev dolaştırırlar. Hepsinde de kapılar çalınıp “Yağmurcu bereket getirdi” denir. Ev sahibi yağmurcunun başından aşağı bir kova su boşaltır. Arkasından hediyesini verir.

Gezme işi tamamlanınca  gençler topluca yakındaki bir dağa veya bir tepeye çıkar; yer, içer eğlenirler. [1]

b. Çocukların yağmur duası(Yıldızeli Tat köyü)

Yağmur yağdıktan hemen sonra (ince ince çisenti halinde yağarken) mahallenin çocukları toplanır. Süpürgenin sap kısmına, bir taraftan girip diğer taraftan çıkacak şekilde değnek geçirilir. Değneğin iki ucuna bakraç takılır. Değneğin ucundan iki çocuk tutar.  Başka bir çocuğun omzuna  heybe konur. Çocuklar mahallenin tüm evlerini

Yağ yağ yağmur

Leğende hamur

Teknede çamur

Ver Allahım ver

Bir sürü yağmur, diyerek dolaşırlar.

Kimi evden tereyağı, kimi evden yumurta, kimi evden de bulgur verirler. Kimileri ise çocukları ıslatmak için su serperler. Çocuklar ıslanmamak için kaçarlar. Kimileri kaçarken ayağı kayar çamura düşer. Bakracın birine tereyağı, diğerine yumurta; haybeye ise bulgur konur.[2]

c. Çocukların Yağmur duası:

Yağmur yağması için köyde çocuklar toplanır; büyük elbiseler giyinirler. Bir kukla yaparlar, onun adı “Kepçe Hatun”dur. Köydeki bütün evleri gezer, gezerken de

Yağ yağ yağmur

Teknede hamur

Ver Allah’ım ver

Selli, sulu yağmur “ diye bağırırlar.

Evlerden hediye toplarlar, un bulgur, para, yağ gibi.. Ayrıca çocukların başına gittikleri evlerde su dökerler.[3]

d. Çocukların yağmur duası:

İnanışa göre yakında ölen biri ayak baş parmakları bağlı gömülmüştür. Veya kefenine yağmur damlası düşmüştür. Yağmur cenaze ile birlikte gömülmüştür.

Büyükler yağmur duasına çıkmaktadırlar, ancak onlar henüz hiçbir günahı olmayan çocukların duasının daha etkili olacağı nedeniyle onlardan medet umarlar.

Bir grup çocuk, bir araya gelerek iri bir ağaç kepçe bulurlar. Buna bir kız elbisesi giydirir Kol yerine bir değnek geçirerek bağlarlar. Kepçe gelinin kollarından iki çocuk tutar. Kapı kapı gezmeye başlarlar. Kapıların önünde hep bir ağızdan şunları söylerler:

Kepçe gelin ne ister?

Kaşık kaşık yağ ister;

Yağ olmazsa bal olsun

Ağzı burnu su dolsun.

Teknede hamur

Tarlada çamur

Ver Allah’ım ver

Sicim gibi yağmur.

Evin kapısı açılır, içeriden bir kadın hazırladığı kovayı kepçe gelin’in  başından aşağı aktarır. Bu arada çocuklar da sudan nasibini alır. Sırılsıklam olurlar. Aynı kadın görevli çocuğa bulgur, yağ gibi şeyler verir. Toplanan bulgur ve  yağdan grupta bulunan kızlar veya bu işe önderlik eden bir kadın çocuklara pilav pişirir, çocuklar güle oynaya yerler.[4]

d. Çocukların Yağmur Duası(Kangal).

 Yağmur yağmadığı zaman yağmur duası yapılır. Bir ağacın üzerine süpürge bağlanır. Süpürgenin üstüne bir tas su dökülür.  Çocuklar:

Yağ yağ yağmur

Teknede hamur

Ver Allah’ım ver

Bir sürü yağmur, diyerek bağırırlar.

Çocuklara hediyeler dağıtılır.[5]

e. Kepçe Gelin ( Suşehri)

Bir grup çocuk, bir araya gelerek iri bir ağaç kepçe bulurlar. Buna bir kız elbisesi giydirir Kol yerine bir değnek geçirerek bağlarlar. Kepçe gelinin kollarından iki çocuk tutar. Kapı kapı gezmeye başlarlar. Kapıların önünde hep bir ağızdan şunları söylerler:

Kepçe gelin ne ister?

Kaşık kaşık yağ ister;

Yağ olmazsa bal olsun

Ağzı burnu su dolsun.

Teknede hamur

Tarlada çamur

Ver Allah’ım ver

Sicim gibi yağmur.

Evin kapısı açılır, içeriden bir kadın hazırladığı kovayı kepçe gelin’in  başından aşağı aktarır. Bu arada çocuklar da sudan nasibini alır. Sırılsıklam olurlar. Aynı kadın görevli çocuğa bulgur, yağ gibi şeyler verir. Toplanan bulgur ve  yağdan grupta bulunan kızlar veya bu işe önderlik eden bir kadın çocuklara pilav pişirir, çocuklar güle oynaya yerler.[6]

f. Kepçe Gelin ( Zara)

Kepçe Gelin geleneği, bahar sonu ile yaz başında mevsim kurak geçiyorsa, yöreye yağmur yağması temennisiyle mahalledeki veya köydeki çocuklar bir araya gelerek, ellerine bir sitil, bir de kepçe alıp ev ev dolaşıp bulgur ve yağ toplarlar. Her evin önüne gittiklerinde hep bir ağızdan

Kepçe gelin ne ister?

Bir kaşık yağ, bir kepçe bulgur ister

Teknede hamur

Tarlada çamur;

Ver Allah’ım ver

Bir sulu yağmur

Diyerek ev ev dolaşırlar. Topladıkları yağ ve bulgurla, açık arazide bulgur pilavı pişirip üzerine de tere yağını döküp yerler.[7]

g. Çandır Baba ( Divriği)

Bu törene sadece 5-12 yaşlarındaki  çocuklar katılmaktadır. Tören “Çandır Baba” diye isimlendirilmektedir. Törene katılan çocuklar büyüklerin isteği üzerine toplanırlar. Uzun bir ağacın baş tarafını rengarenk bezlerle sararlar.

Çocuklardan biri eline bir bakır kazan/bakraç, bir de çuval alır. Köydeki tüm evleri dolaşırlar ve her evden bulgur, yağ, şeker gibi hediyeler alırlar. Her evden bu hediyeler verildikten sonra çocukların üzerine bir kova su dökülür. Çocuklar evleri dolaşırken

Çandır Baba ne gerek

Bir sürü/sulu yağmur gerek

Hanımların küpünden

Yağdan, bulgurdan gerek

Yağ yağ yağmur[8]

Teknede hamur

Tarlada çamur

Ver Allah’ım ver

Sicim gibi yağmur

Şeklindeki tekerlemeyi yüksek sesle okurlar.[9]

Aynı tekerlemeyi Ahmet Caferoğlu 1944 yılında şöyle tespit etmiştir:

Çandır baba ne gerek

Bir sürü yağmur gerek

Gökten rahmet gerek

Yerden bereket gerek

Teknede hamur

Ver Allah(ım) ver

Bir sürü yağmur.[10]

 Hediyeler toplandıktan sonra, tüm çocuklar önceden belirlenen bir evde toplanırlar. Gidilen evdeki kadın,   toplanan hediyelerden pilav pişirerek çocuklara ikram eder. Yemekler yendikten sonra çocuklar bir halka şeklinde toplanarak “Allahım yağmur!.. Allahım yağmur!…Allahım bize acı” diye yağmur yağması için dua ederler. Böylece tören biter, çocuklar evlerine dönerler.

Çandır Baba adı beze sarılı ağaca verilmektedir. Bundan dolayı da törene “Çandır Baba” denmektedir.[11]

Ahmet Caferoğlu Çandır Baba’yı şöyle tanımlar:”Kepçe gelin. Bir sırığın ortasına haç biçiminde olmak üzere bir ağaç parçası bağlanır, üzerine elbise takılır, sırığın ucuna da bir fes geçirilir.”[12]

h. Çocukların yağmur duası ( Kangal)

Yağmur yağmadığı zaman yağmur duası yapılır. Bir ağacın üzerine süpürge bağlanır. Süpürgenin üstüne bir tas su dökülür.  Çocuklar:

Yağ yağ yağmur

Teknede hamur

Ver Allah’ım ver

Bir sürü yağmur, diyerek bağırırlar.

Çocuklara hediyeler dağıtılır.[13]

ı. Godu godu gezme (Kangal)

 Kangal’ın bazı köylerinde bahar mevsimi kurak gittiği zamanlar yağmur duasının dışında bir de “godu godu gezme” adeti vardır. Köyün çocukları düz bir sopanın ortasına madımak süpürgesi geçirirler. Bu süpürgenin başına bir tülbent veya bez bağlayarak bebek yapıp sopanın ortasına dik duracak şekilde bağlanır.  Bebeğe benzetilen bu süpürgeye godu godu denilmektedir. Godu godu gezecek olan genellikle erkek çocuklardır. Bebek yapılmış süpürgenin bağlı olduğu sopanın iki ucundan birer kişi tutar. Diğerleri arkadan yürüyerek köyün her evinin önüne gidilir. Hep bir ağızdan şunlar söylenir:

Godu goduyu sordunuz mu?

Godu goduya selam verdiniz mi?

Godu godu kapınızdan geçende

Sulu bir yağmur gördünüz mü?

Orda bulunanlar “Gördük, gördük…” diye cevap verirler.

Godu geldi doduya

Selam verdi orduya

Yağ veren hatun olsun

Un veren gotur(uyuz) olsun

Amin!….

Godu goduyu gördün mü?

Goduya selam verdin mi?

Godu godu kapıdan geçerken

Eline bir yumurta verdin mi?

Teknede hamur

Tarlada çamur

Ver Allah’ım ver

Sicim gibi yağmur….. diye bağırırlar.

Bu dörtlükler her evin önünde en az üç defa tekrarlanır. Bu süre zarfında her evden mutlaka bir kişi kapıya çıkıp onlara yağ, bulgur, yumurta ve ekmek verir. Bazıları da bunların yerine yarenlik olması için başlarından aşağı su döker. Kimisi de yağmurun yağması için süpürgeden yapılan bebeğin üstüne su döker.

Godu godu gezmenin bitiminde toplanan yiyecekler alınarak kırlara gidilir. Orada çoban pilavı pişirilerek yenir. Oyunlar oynanır, şenlikler yapılır. Artan bulgur, yağ gibi şeyler köyün fakirlerine dağıtılır.[14]

j. Kemçik gelin  ( İlbeyli yöresi)

Bir süpürgenin tutamak yerine yakın bir noktasından, enine doğru olmak üzere bir değnek geçirilir. Bu durumda değneğin iki ucu “Kemçik Gelin’’in kollarını; süpürge gövdesini, süpürgenin tutulduğu yer ise , başını oluşturur.  Sıra kemçik gelinin süslenmesine gelmiştir. Gövdesine bir entari, başına ise çaputtan bir başlık yapılarak, tıpkı gelin süsler gibi renkil çapuklarla iyice süslenir.  Kemçik gelinin süslenmesi genellikle yaşlı bir kadın tarafından yapılır.

Bu şekilde hazırlanan kemçik gelinin kollarını oluşturan değneğin uçlarından iki çocuk tutar; diğer çocuklar ise onun arkasına sıralanır. Çocuklar bu şekilde köyü ev ev gezerek şu tekerlemeyi söyler:

Kemçik gelin ne ister

Gaşıh gaşıh yağ ister

                Yağ olmazsa bal olsun

Evdekiler sağ olsun

Verenin oğlu gızı çoğ olsun

Vermeyenin kel bir gızı olsun[15]

Ziyaret edilen her evin kadını, çocuklara yağ ve bulgur verdikten sonra, kemçik gelinin başına da  bir kap su aktarır.  Kemçik geline bu şekilde köyün bütün evleri gezdirilir ve uğradığı her evde  tepesine bir kap su dökülür. Bu gelenek/merasim  uygulandıktan sonra  yağmur yağacağına inanılır.

Kemçik gelini gezdiren çocuklar evlerden topladıkları bulgur ve yağı, gelini süsleyen  ihtiyar kadının evine götürürler.  Bu kadın, toplanan bulgur ve yağdan onlara güzel bir pilav yapar; çocuklar pilavı yedikten sonra evlerine dağılırlar.[16]


[1] Ayşe Özen, Sivas’ın Üçtepe Köyünde Baharı Karşılama Törenleri, Sivas Folkloru, Sayı: 54, Temmuz 1977, s.19

[2] Ekrem Çınar, SMYO İnşat Böl. Sivas, Yıldızeli Tat köyü. 2000 yılı.

[3] Ayşe Yaraş, Çeko, Yıldızeli Halka Çayır köyü ve Şeyh Halil Tekkesi, 2000

[4] Olcay Tiryaki, Suşehri MYO, Besicilik Böl. 2000

[5] Gamze Şeker, Biyoloji, 1995, Kangal yöresi.

[6] .Olcay Tiryaki, Suşehri MYO, Besicilik Böl. 2000

[7] . Adnan Mahiroğulları, Dünden Bugüne Zara(3.Baskı), Sivas  1999, s. 155

[8]  Fatma Pekşen’in Divriği’deki (15 Temmuz 2006) alan çalışması. Yayımlanmamış notlarını vermek lütfunda bulunduğu için kendisine teşekkür ederim.

[9] Hüseyin Türk, Divriği’de Yağmur Duası Törenleri, Antakya 1999, s. 7-8

[10] .Ahmet Caferoğlu, Sivas ve Tokat İlleri Ağızlarından Toplamalar(2. baskı), Ankara 1994, s.87

[11] Hüseyin Türk, Divriği’de Yağmur Duası Törenleri, Antakya 1999, s. 7-8

[12] Ahmet Caferoğlu, Sivas ve Tokat İlleri Ağızlarından Toplamalar(2. baskı), Ankara 1994; s. 224

[13] Gamze Şeker, C.Ü. Fen-Ed. Fak., Biyoloji,  Kangal yöresi/ 1995

[14] . Ergin Doymuş, Her yönüyle Kangal, Sivas 1999

[15]Kadir Pürlü, İlbeyli Türkmenleri(1),  Sivas 2002 s.534 ve İlbeyli Türkmenleri(11), s. 956

[16] Kadir Pürlü,  İlbeyli Türkmenleri(11), Sivas 2002,  s. 956