Adak yeri, Akıncılar ilçesine bağlı Doğantepe köyündedir. Bahattin Hazretleri’nin menkıbesi şöyledir:
Menkıbe: Horasanlı Eyüp Bey’in 7 erkek kardeşi vardır. En küçüğünün adı Bahattin’dir. Bir gün babaları bunları bir araya toplayarak Allah’ın kendileri için gökten 7 taş gönderdiğini ve herkesin taşının ayrı bir yere düştüğünü söyler. Oğullarına taşların yerini söyleyerek gitmelerini ister. Küçük oğlu Bahattin’in taşı şimdiki Doğantepe köyüne düşmüştür. Babası oğluna bu yöreye gitmesini ister. Ayrıca o bölgedeki iki dağın arasından geçerken dağların üzerine doğru geleceğini ve dağa sırtını yaslayarak durdurması gerektiğini söyler.
Bahattin Hazretleri denilen yere gelir ve o sırada dağ üstüne gelmeye başlar. Sırtını dağa vererek, “Bana zarar verme” der. Dağı durdurur. Bugün dahi Bahattin Hazretlerinin sırtını verdiği kayanın üzerinde çukurluk vardır.
Bu olaydan sonra Çilehane Deresi’ne çekilerek taşlar arasında kırk yıl çile çeker ve kırk yıl boyunca kayalar arasından sızan yoğurtla beslenir. Hala günümüzde o taşlar bembeyaz, yoğurt tortusu gibidir. Hastalıklarına şifa olması için Yoğurt Kayası’ndan yoğurt yemek için gelenler vardır.[1]
Şeyh Bahattin/2: Türbesi Suşehri ilçesinin Doğantepe/ Bahattin Şeyh Köyündeki ormanlık bir tepenin yamaçlarındadır.
İlyas Ege’nin tesbitlerine göre, Şeyh Bahattin Hazretleri, Belh şehrinden ayrılıp Anadolu’ya gelmiştir. Bu zatın küçük bir menakıpnamesi vardır. Menakıpnameye göre Şeyh Bahattin’in Anadolu’ya gelmesi şöyle olmuştur:
Menkıbe: “Bir gün Bahattin Baba Belh’ten sefer edip Mekke’ye geldi. Dokuz ay Kabe-i Şerif’te kutbü’l-aktap oldu. Şam’ın evliyaları gelip Bahaddin Baba’yı ziyaret ettiler. Oradan Kudüs’e geldi. Beş ay kaldı; oradan Mısır’a geldi. Dayısı Şeyh Muhammed’i ziyaret etti. Daha sonra buradan ayrılıp Kerbela’ya geldi. Hz.İmam Hüseyin’in makamını ziyaret etti. Yemek pişirip ziyafet verdi ve evliyalığını izhar eyledi/açıkladı.
Burada iken Aşure Ayı idi. Şam’ın evliyaları ve Rum’un Erenleri ve Horasan Pirleri, cümle erenler-evliyalar orada idi. Şeyh Nusret ve doksan bin evliya orada hazır oldu. Evliyalar Bahaddin Baba’yı imtihan etmek istediler. Şeyh Nusret Hazretleri, Bahaddin Baba’ya hitaben:
-Bir geyik yavrusu ile doksan bin evliyayı doyur, dedi.
Ol vakit Bahaddin Baba, Kerbela’ya nazar kıldı: Gördüler ki bir geyik kuzusu meleyerek doğruca Bahaddin Baba’nın önüne geldi. Allah’ın izniyle dile gelen kuzu:
-Beni kurban eyle, evliyaların kursağına nasip olayım, dedi.
Ol vakit Bahaddin Baba hemen tekbir alıp, kuzuyu kurban eyledi. Yine aynı şekilde ateşsiz ve susuz olarak kuzuyu pişirdi. Ve “Bismillahi min evvelini ve ahirini” deyip, ortaya getirdi. Doksan bin evliyaya taksim edip yedirdi. Hepsi doydular. Ondan sonra evliyalar nazar edip gördüler ki kuzu tamam duruyor. Bahaddin Baba, geyik kuzusuna dua eyledi. Kuzu dirilip Kerbela çölüne doğru gitti. Bu hadiseden sonra Bahaddin Baba’ya mürid oldular.
Bahaddin baba zemheri ayında yüksek yerlerden kırmızı gül, tutya ve sair çiçeklerden toplar getirirdi. Her gün kırk geyik Bahaddin Baba’nın kapısına gelir, bunlardan beşini her gün kurban eder, diğerlerini sağıp sütünü içerdi. Her gün yedi arslan gelip tekkeyi beklerdi. Bahaddin Baba’nın çobanı koyun otlatırken namaz kılardı. Kurtlar, koyunların yanında gezer, asla zarar etmezdi….”[2]
[1]Necati Demir derlemesi, Mehtap Gez, Tarih Bölümü.
[2] İlyas Ege, Suşehri’nde Şeyh Bahaddin, Sivas Folkloru, Sayı: 69, Ekim 1978, s.17; Sayı: 70, Kasım 1978, s.18-19