Ahmet Turan Gazi’nin atı:
Efsane: Ahmet Turan Gazi, Beypınar köyü yakınlarında yaralanır. Kelle koltuğunda, atıyla beraber, Soğuk Ilıca kayalıklarına atlar. Atının ayakları kayalıklara gömülür. Mezarının ilerisinde ayak izlerine benzeyen çukurlar vardır. Bunlar inanışa göre Ahmet Turan’ın atının ayak izleridir. Aynı izler, karşı kayalıklarda da bulunmaktadır. Çukurbelen Köyü kayalıklarındaki izler iki tanedir. At şaha kalktığı sırada oluşmuştur.[1]
Efsane: (…) O yüce yiğit koca Bizans ordusuyla vuruşmaya başlamıştır. Döğüşe döğüşe ; vuruşa vuruşa bugünkü Soğuk Çermik mevkiine varmıştır. Yanındaki askerleri hep şehit düştüğünden, atını tek başına Kelime-i Şehadet getirerek Bizans ordusunun üstüne sürmüştür. O anda Allah, onun atını kanatlandırıp bir tepeden öbürüne uçurmuştur. Bizans askerleri şaşırmış, korkudan onu takip edememişlerdir. Müslüman olmak için Ahmet Turan Gazi’ye yaklaşanlar, atın ön ayaklarının yere saplanmış olduğunu görmüşlerdir. Yerdeki kan izlerini takip etmişler ve izlerin bittiği yerde Ahmet Turan Gazi’yi bulamamışlardır. Bu gördüklerini Sivas kalesine gelip, Bizans komutanına anlatmışlardır.[2]
Halk inanışı: İnanışa göre Ahmet Turan Gazi, sabahleyin erken saatlerde Çermik havuzunda abdest alırmış. Abdest alırken ya kolu veya bütün vücudu görünürmüş. Ahmet Turan Gazi’nin abdest aldığını gören kişi, daha sonraki zamanlarda bir günah işlerse veya olmayacak bir şey yaparsa, Ahmet Turan Gazi tarafından ikaz edilirmiş.
Ahmet Turan Gazi yatırı daha çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar tarafından ziyaret edilir. Doğan çocuğa yatırın ismi verilir.[3]
Hüseyin Gazi :
Görüldüğü gibi bütün bu rivayetlerde Divriği halkı, Hüseyin Gazi’nin Divriği yakınlarında şehit düştüğüne inanmaktadır. Destanlarda geçen yer adlarını Divriği’ye bağlamaktadır. Bugün bile Palanga Yazısı’ndaki Hars mevkii, Hüseyin Gazi’yi şehit eden Mihriyabil’in “Has Bahçe”si olarak düşünülmektedir.
Halk inanışı: Yatırın bulunduğu tepeye yakın hafif meyilli düzlükte ve kayalar üzerinde on iki adet çukur vardır. Halk bunun Hüseyin Gazi’nin atının ayak izleri olduğuna inanmaktadır. Aynı izleri Sivas Soğuk Çermik’te yatmakta olan Ahmet Turan Gazi ziyaretinde de görmekteyiz. Bilindiği gibi Ahmet Turan Gazi, Seyyit Battal Gazi’nin silah arkadaşıdır.[4]
Erenlerin atı:
Bundan yıllarca önce Divriği’nin Savrun köyü camisine üç atlı gelmiş. Atlılar atlarından inmiş, atlarını caminin yanına bağlamışlar. Köylüler bir akşam üzeri köylerine gelen bu yabancıları çok merak etmişler; onlara geliş sebebini sormuşlar.
O sırada Savrun köyünde bir kadın doğum sancıları çekiyormuş. Onlar da “Biz Ömerli köyünden, Karadonlu Can Baba türbesinden geliyoruz. Biraz sonra bir kadın doğum yapacak, doğan çocuğun adını Veysel koysunlar” demişler. Bunlar Anadolu Erenleriymiş; çünkü atlarına biner binmez gözden kaybolmuşlar. Onlar gözden kaybolur kaybolmaz bir oğlan çocuğu doğmuş, adını da Veysel koymuşlar. Bu, Savrun köyü halkından Muhittin Işık’ın(l943 doğumlu) dedesiymiş.[6]
Erenler Tepesi ve Çıngır Gazi Baba: At
Adak yeri Doğanşar’a yaklaşık 30 km mesafedeki Kızıldağ’ın zirvesindedir. Mezarının etrafı toplama taşlarla çevrilidir. Daha önceleri burası toplama taşlardan ibaret bir mezarmış. Görülen bir rüya üzerine etrafı duvarla çevrilmiştir.
Söylence: Deli Mehmet, bir gün atını kaybeder. Zara, Şerefiye ve o yöreyi karış karış gezer; ama atı bulamaz. Doğanşar’a dönmeye karar verir ve yola koyulur.Kızıldağ’da kabrin yakınlarında bir yerde yorulduğu için yatar. Halkın evliya olarak nitelendirdiği mezara yönelerek:
-Herkes seni ziyaret ediyor, medet umuyor, atımı bulsana, der.
Ve ardından uyur. Rüyasında biri:
-Kalk Mehmet!…Atın burada, der.
Uyanır, kimseyi göremez. Tekrar yatıp uyur. Bu sefer ayağına birisi vurur:
- Kalk, atın burada!….Kaybedersen bir daha bulamazsın, der.
İkinci kez uyandığında atının yakınında olduğunu görür. Bu olay üzerine mezarının etrafını çevirir.
Körhana
Divriği ilçe merkezindeki bir türbe kalıntısıdır. Körhane’ye sancılanan atlar getirilir, türbe kalıntısının etrafında üç defa dolaştırılırdı.
Efsane: Körhane için şöyle bir efsane anlatılır:Ölümden çok korkan bir adam varmış. Körhane’nin önünden her geçtiğinde ölüm aklına gelir, “Öldüğümde bu ölülerle ne yapacağım?” dermiş. Bunu herkese anlatırmış. “Ölüm nerede yoksa, oraya gideyim” diye söylenir dururmuş. Bir gün kendisine demişler ki, “Ölümün olmadığı bir ülke var… Madem ölümden bu kadar korkuyorsun, oraya git…”Adamcağız bunu duyunca çok sevinmiş…“Yalnız…” demişler; “Hastalandığın zaman o ülkenin insanlarına, ‘Ben hastayım’ demeyeceksin; yoksa seni kesip, pişirip yerler.”Ölümden korkan adam; karısını, çocuğunu, eşini dostunu terk edip ölümün olmadığı ülkeye gitmiş. Kendisini çok iyi karşılamışlar; bir dediğini iki etmemişler… Bolluk ve rahatlık içinde uzun müddet yaşamış. Zamanla bu ülkeye gelmeden önceki tembihleri unutmuş. Bir gün hastalanmış….Verilen tembihleri unuttuğu için o ülkenin halkına: “Başım ağrıyor, ben hastalandım, beni bir doktora götürün…” demiş. Ölümden korkan adamı hemen kesip, pişirip yemişler…Poçiğinden(kuyruk sokumundan) de tarhana çorbası yapmışlar. Daha sonra da hanımına olan bitenleri haber vermişler. Karısı da: “Oh olsun!…” demiş. “Korkuyordun Körhana’dan, Poçiğin çıktı tarhana’dan….” Yani ölümden bu kadar korktun da ne oldu? Korktuğun başına gelmedi mi?… Ölümden kurtulmadığın gibi, bir de seni pişirip yediler!….[7]
Attan inmeyen gelin Ve Kanlı Bayır Divriği
Efsane: Eski Yellice’nin alt tarafındaki derenin yamacında kırmızı topraklı bir arazi vardır. Efsaneye göre, bir gelinle üç görümce Molla Yakup Düşeği’nin önünden geçerken attan inmezler. Niyazlarını at üstünde yaparlar. Ziyaretin dik yokuşuna gelince atlarından düşüp parçalanırlar. Sırtın/yamacın yüzü kıpkırmızı kan olur. Kanlı Bayır, bugün terk edilmiş olan Eski Yellice’ye çok yakındır.[8]
[1] Dr.Necati Demir-Kutlu Özen, Hz.Peygamber’in Sancaktarı Abdülvehhab Gazi Hazretleri ve Gaza Arkadaşları, Sivas 1996, s.105-109
[2] Dilber Altınöz Ercanlı, Sınıf Öğretmenliği, 98231105
[3] N.Demir-K.Özen, a.g.e., s.110
[4] Kutlu Özen, Ahmet Turan Gazi, Sivas Folkloru, Sayı: 3, Nisan l973, s.l2-l3.
[5] Ahmet Koca’dan yapılan derleme.
[6] Kutlu Özen, Sivas ve Divriği Yöresinde…, s.105
[7] Necmiye Özen, Divriği( 1915-1998). Buna benzer bir efsaneyi M.Suphi Yaman, Mezarlıksız Yer, Türk Folkloru, Sayı:6, Ocak 1980, s.24’te neşretmiştir. Kaynak şahıs Tokatlı’dır.
[8] İbrahim Torun, Yellice l934