Askerlik görevi halkın gözünde önemli ve kutsal bir görevdir. ”Asker ocağı, peygamber ocağı”dır.
Çevrede askere gitmeyenlere cahal/cahil gözüyle bakılır. “Hala anasının goyduğu adınan geziyo” denir. Bunlara çoğu kez kız vermezler. Adları hep “süt kuzusu” dur. Şu veya bu sebeplerden askerlik yapamamış, askerlikten ihraç edilmiş olanlar bekar kalır. Ömürlerinin sonuna kadar evlenmeyenlere çok rastlanır. Dünür gidilen kızlardan şöyle karşılık alınır: “Onu devlet gabul etmemiş de ben mi edecem?…”
Gerçekten de askerlik görevi Anadolu genci için bir ufuktur. Çoğunlukla köyünden dışarı çıkmamış olan delikanlıya, memleket-yurt görme, gurbete alışma, değişik insanlarla tanışma ve kaynaşma, kısaca hayatı daha iyi tanıma ve kavrama şansı verir. [1]
Bu gençlere halkın rağbeti de fazla olur. Davetler, ikramlar, iltifatlar birbirini kovalar. Bu davet ve iltifatlar yolculuk gününe kadar sürüp gider. Bu arada özene bezene çantalar hazırlanır.
Ayrılık günü davul ve zurna köy meydanında erkenden çalmağa başlar. Zurnadan oylum oylum hasret türküleri akar. Yolcular köyün içine el öpmeğe, vedalaşmaya çıkarlar. Köy meydanı insanla tıklım tıklım dolar. Analar mutludur artık. Oğlu yetişip de askere giden bir kadın gerçekten ana olmuştur şimdi. Ona sarılıp öperken, hayır duasını ve son öğüdünü unutmaz :”Hadi oğlum, güle güle git. Gözün arkanda kalmasın. Ak sütüm helal sana!…”
Davul, Köroğlu’ndan parçalar vurarak köyden uzaklaşırken, erkekler arkalarından yürür. Süslenmiş, boyalanmış, kınalanmış kurban kesilecek koç ilerden gider. Kalabalık köyden giderken, gidenlerin ardından helki helki sular dökülür. Damların üstünde ıslak mendiller sallanır. Arkasından özlem dolu türküler söylenir:
Asker bayrağını kuma dikmişler,
Küçücük yarimi asker etmişler
Almışlar, gitmişler; bilmem nitmişler
Gülü güle hasret benden yar sana.
Bizim bayrağımız kanlı yazılı
Üzerinde ay yıldızı dizili
Askere gidenler körpe kuzulu
Gülü güle hasret benden yar sana.
Kapıda bağlıdır kınalı koçum
İzine gelirsen yar senin için
Sinemde saklıdır, verdiğin saçın
Gülü güle hasret benden yar sana.
Yaptıralım kahveleri, hanları
Kaldıralım kasavetli gamları
Dolanır da yar sılaya gelirse,
Kestiririm çifte kurbanları.
Diktir bayrağımı şanlı burçlara
Fırsat verme ah o zalim düşmana
Bu hasretlik şerefli bir taç bana
Gülü güle hasret benden yar sana.
Bu türküler böylece uzar gider. Bazen da dilekler, adaklar sıralanır dönüşlerine dek.
Uğurlayanlar köyün dönemecine doğru ilerlerken damların üzeri daha kalabalıklaşır. Nişanlı kızlar, genç gelinler de çıkarlar.
Yolun münasip bir yerinde kurban kesilir. Arkasından köyün imamı bir güzel dua eder. Amin!…dedikten sonra yanaklar öpülüp koklanır. Selavat getirilip yola vurulur…..[2]
Köyün görünmez yerinde asker adaylarını beyaz sırt torbalarıyla yakınları bekler (1981’li yıllar), onlarla da orada vedalaşılır, içerisinde çörek, börek türü yiyecekler ve çamaşırları bulunan sırt torbaların omuzlarına asan adaylar; iyice tenha sayılan bir yerde durup kağıt paralar bir yere, bozuk paralar ayrı bir yere yerleştirirler. Asker babaları uğurlama töreninden sonra evlerine oturup konuk beklerler. Tüm köylüler bu evlere uğrayıp “Sağlıkla varsın, gelsin” derler. Bu yörelerde asker dönüşü tören yapılmaz; sadece askerden dönenlere “Hoş geldin, geçmiş olsun” denir.[3]
Asker kınası: İlbeyli yöresinde “asker kınası yakmak” her annenin hayalinde yatan önemli bir olaydır. Bu yüzden başta delikanlının annesi, kız kardeşleri, erkek kardeşleri olmak üzere, diğer yakın akrabaları bu mutlu olayı kutlamak için ellerine kına yakarlar. Tıpkı düğün gibi bu olay da bir murattır.[4]
[1] Kadir Pürlü, Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri (2.Cilt), Sivas 2002, s. 716
[2] Emin Kuzucular, Şarkışla’nın Ağcakışla Bucağında Askere Hazırlama ve Uğurlama, Sivas Folkloru, Sayı: 20, Eylül 1974, s. 18
[3] Ali Rıza Balaman, Gelenekler, Töre ve Törenler, İzmir 1981, s.105
[4] Kadir Pürlü, Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri (2.Cilt), Sivas 2002, s. 716