Merhaba Kutlu Özen Kardesim,
Simdi kendinize bu ne istir, tanimadigim bir kisi bana kardesim diye hitap ediyor dediginizi tahmin ediyorum. Ben de sizin gibi ayni babaannenin soyundan gelme, babanizin Aliu Abi diye saygiyla yaklastigi Ali Tellinin ortanca cocugu ve hayatta olan Telligillerin en yasli birimiyim. Abilerim Lütfü Telli ve Ahmet Turan Telli yasama veda ettiler. Halil amcami, yani babanizi sanirim 1950 öncesi Istanbula geldiginde görmüstüm. Babaannemizi 1942 yilinda Istanbula Ahmet abimle beraber yapilan sünnetimize geldiginde son olarak görmüstüm. Sizin adiniz aklimda kalmis. Internet caginda
aklimdan gecti. Googleda arayip, mümkün olacagina inanmadigim arastirma sonucu sitenize,
adresinize ulastim. 1970 li yillarin ilk yarisinda babam en kücük kardesim Attila ile Divrigiye gelmisti. Sanirim o siralar sizin de kendisiyle görüsme imkaniniz olmustur. Ben 1961 agustosundan bu yana Almanyada yasiyorum. Burada 4 kizim, 4 de torunum oldu. Velhasil biz tam Alamanyali olduk. Anne ve babadan aldigimiz kültür, hep soy sop ile iliskilerini canli tutmada etkili oldu. Bu kadar sürecten sonra size merhaba diyebilmek ayri bir sevinc nedeni. E-Maille bana kisa bir mesaj verirseniz, telefonla sizi arar ve sesinizi duymaktan da mutlu oldugumu bilfiil bildirme imaknina kavusurum. Size selamlarimi gönderiyorum. Alp Arslan Telli
Sevgili kardeşim. Mektubunuza zamanında cevap veremediğim için bana gücenmeyin.Gerçekten çok sevindim. Bundan böyle yazışalım. Babamı 2004’te kaybettim. Lütfi amcama, Ali amcama ve akrabalarımızın cümlesine Allah’tan rahmet dilerim. Sevgi, saygı ve hasretlerimle yanaklarınızdan öperim. Kutlu Özen
HALİL KARASÜLEYMANLIOğLU
30.10.2012 14:18:37
Kumlu/HATAY
Reyhanlı ile ilgili Türkmen aşiretleri araştırmanızı okudum. Kumluda ikamet etmekteyim. Dedemlerin Karasüleymanlı adında bir türk aşiretinden bahsetmektedirler fakat bir türlü yazılı kaynağa ulaşamadım.Sayın hocam bir malümatınız var ise bilgi sahibi olmak isterim. Selamlar
RİFAT ÖZTÜRK
13.10.2012 10:37:18
İstanbul ( Zile kaynaklı)
ll
1935 Zile derisine yine Halil Pehlivan katılmış. Kıyıda oturup sıra beklerken Halil pehlivanın başana eşek arıları üşüşmüşler. Orada olanlar, kazaklarla, ceketlerle arıları kovarken Halil pehlivanı da oradan uzaklaştırmışlar. Oysa Halil, eşek arılarının yuvasının üzerine oturmuş ve arıları kızdırmış. Halil Bu durum üzerine dedeme Hocam bu hayra işaret değil. Umarım başıma daha ağır bir olay gelmez der. Herkes Pehlivanı teselli eder. Birkaç arı pehlivanı ısırmıştır. Konuyu geçiştirirler. Her zamanki gibi Halil Pehlivan yine er meydanına çıkar. karşısına kimse çıkamaz, iki tane pehlivanı Halilin karşısına gösteri yapsınlar diye çıkarırlar. Halil, karşısına çıkan iki pehlivandan birini tutar, kucaklar, çocuk kaldırır gibi kaldırır, yavaşca sırtının üzerine yere bırakır. Öbür göreşçi Halilin bacağını tutmaktayken, bacağına sahip olamaz, ayağının tekinden tutmak ister. Halil Pehlivan sol elinin parmaklarıyla ayağını tutan pehlivanı iter. Ayağını tutan pehlivanın kafasından kanlar gelir. Halilin parmakları diğer pehlivanı yaralamışmış. Halil üzülür, yerdeki pehlivanı ayağa kaldırır, onu alnından öper, onlarda Halil Pehlivanın elinden öperler. Derken Halil düşünceli şeilde köyüne gider. 1936 Ağustos ayında gece Halil Pehlivan harmanda yatarken çerkezler tarafından tabancayla vurulur. (benim anımda Çerkezler olarak kaldı fakat, bu Kürtlerde olabilir.Ben dedemden dinlediklerimi aynen yazdım. Yıl belirlemede hata olabilir belki. Abartısı ne kadardır bilemiyorum . Dedem 1882- 1969 yılları arasında yaşadı. Bölgenin Bektaşi babalarındandı. Zile derisi = Zie panayırı oldu şimdi). Herkese mutluluklar ve başarılar dilerim.
RİFAT ÖZTÜRK
13.10.2012 09:41:47
İstanbul ( Zile kaynaklı)
l
Sicimimn Oğlu Halil Pehlivanla ilgili bilgilerine teşekkürler. Eline sağlık. Göreşçimiz benim dedem Hümmet Dedenin arkadaşıymış Zileye güreşe her gelmesinde dedemle buluşurmuş. Dedemin 1960 larda bizlere anlattıklarını sizlere aktarmaya çalışayım. Halil güçlü bir pehlivanın oğludur. Erginlik çağında güreşe heves ederken köyün cem töreninden sonra dede( veya şeyh) tarafından nasip isteyenlerin sırtı sığazlanırken Halile sıra gelince, dede Halilin isteğini sorar. Halil geçmişleri gibi yenilmez bir pehlivan olmak istediğini iletir. Dede, Halilin üç defa sırtını sığazladıktan sonra sana yenilmez bir yiğitlik veriyorum. Sana ayrıca bir comba (genç erkek manda)yardımcı olarak veriyorum. Bu combayı güreş alanında görmezsen er meydanına çıkma. Öğütüm, bu sana bir nasiptir. Eline, beline, diline sahip olacaksın. Her sıfatta, her gönülde bir hakkın var olduğunu bilip kimseye haksızlık yapmayacaksın. Kimseyle alay etmeyeceksim. Haydi Hakk yardımcın olsun. Ya Allah, Ya Muhammet, Ya Ali deyip Halilin sırtını sığazlar. Halil genç yaşından başlayarak poturu giyer. Yenilmez bir pehlivan olarak ünlenir. Bir gün Zile Derisine güreşe gelmiş, sırasını beklerken buyuruncular, Halili meydana almak istemişler. Halil sağa sola bakarak çıkmamış. Pehlivan Haydi naz yapma dedilersede çıkmamış. Bir süre sonra Tamam şimdi çıkarım demiş. Dedem ; pehlivan ne oldu da güreşe çıkmaz iken birdenbire çıkmaya karar verdin deyince Halil pehlivan dedeme yavaş sesle hocam yardımcımı göremiyordum. şimdi geldi. hemen güreş meydanının kıyısında geviş getiriyor. Beni bekliyor demiş. Halil Zile derisinde meydana çıkmıış, çırpınmaya (perdah atmaya) başladıkca saçları diken gibi havaya kalmış, acayip heybetli bir yapıya kavuşmuş. Elbet sonuç belli. Halil Çelebi gönüllüleri adıyla 9. kafkas fırkasına Tokat, amasya, çorum, sivas gönüllüleriyle katılmış. 90 bin kişinin öldüğü Sarıkamış olayında bazılarını perişan durumdayken Rus askerleri kurtararak esir almışlar. Bu esirler arasında Halil pehlivan da vardır. Halil gibi esirleri demiryolu yapımında çalıştırmaktadırlar. Ara boşluklarda en büyük spor güreştir. Gençler güreşirler. Halilin pehlivan olduğu oradada duyulur. Fakat Halil, önce benim çırağımı yenin ki bana sıra gelsin der ve göreşmez. Bir gün Halilin kısa zamanda yetişrirdiği çırağı yenilir ve ortaya o zaman Halil pehlivan çıkar. Geleni yener, geleni yener, diğer bölgelerden getirilen pehlivanlarıda yener derken ünü Moskovadan bile duyulur. Çar tarafından çağırılır. Çar huzurunda Çarın baş pehlivanını da yener. Çar halili affeder. Ona değişik öneriler gelir. Fakat Halil Pehlivan ben harama kuşak açmam diyerek Moskovadan ayrılır. Şehirlerde güreş kazana, kazana Bulgaristan üzerinden Türkiyeye gelir. Köyüne gider ve yine güreşçiliğini sürdürür. Halilin çerkez güreşçilere karşı bir kini vardır. Karşısına çıkan çerkez güreşçi olursa yenmez, onu yere oturur duruma getirdikten sonra, üstten bütün ağırlığıyla bastırır, bu arada alttaki pehlivanın karnına iki eliyle kılıç çekermiş. Çerkez güreşten sonra karın ağrısı çeker ve üç gün içinde ölürmüş. Bu durumu çerkezler sezmi,şler fakat delili o günkü durumda zormuş. Böyle birkaç Çerkez pehlivanı ölmüş.
SÜLEYMAN ÖZEROL
06.09.2012 10:35:58
Malatya
Sayın Özen Merhaba,
Hüseyin Şahin arkadaşımla "ARGUVAN TÜRKÜLERİ/Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesi" kitabımızın hazırlık döneminde sizinle yazışmalarımız oldu ve yazılarınızdan da oldukça yararlandık, teşekkür ederim.
Alevi ocakları ile ilgili çalışmanız olmadı mı? Oldu ise Sivas toprağında oldukça çok talibi olan Şah İbrahim Ocağı ile ilgili derleme ve araştırmalarınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Saygılarımla...
Süleyman ÖZEROL
emekli Öğretmen-Gazeteci
YAğMUR AKDOğAN
14.08.2012 10:19:24
yozgat
merhabalar bizde çok eskilerden divriğinden suriye ye oradan hataya ve isyanlar ve karışıklık zamanında beyliğin babadan oğula geçmesi sonucu beylik en küçük oğula verilmiş ve padişah bizi sürmüş kardeş kavgası olmasın diye dedelerimizin anlatımı soy ağacımız bakır tasta yazılı seceremiz var ve mürseloğullarından olduğumuz söylenmektedir nevşehir ve kırşehirede yerleşen mürseloğulları vardır atalarımıza halepbeyi mürseloğulları denirmişti aslımızın sivas divriğinden suriye hatay göçlerle geçtiği bilinir 1864lerde hataydan yozgata göç etmişiz
YAğMUR AKDOğAN
14.08.2012 10:19:24
yozgat
merhabalar bizde çok eskilerden divriğinden suriye ye oradan hataya ve isyanlar ve karışıklık zamanında beyliğin babadan oğula geçmesi sonucu beylik en küçük oğula verilmiş ve padişah bizi sürmüş kardeş kavgası olmasın diye dedelerimizin anlatımı soy ağacımız bakır tasta yazılı seceremiz var ve mürseloğullarından olduğumuz söylenmektedir nevşehir ve kırşehirede yerleşen mürseloğulları vardır atalarımıza halepbeyi mürseloğulları denirmişti aslımızın sivas divriğinden suriye hatay göçlerle geçtiği bilinir 1864lerde hataydan yozgata göç etmişiz
SİBEL CALİSKAN
25.04.2012 12:53:05
İzmir
Hocam elinize saglik sizi burdan takip etmek bile guzel sizi tanidigim icin cok sansli oldugumu dusunuyorum. Kolayliklar diliyorum.
DERYA AKÇA
13.04.2012 16:41:15
samsun
hocam çok tatlısınız sizi çok seviyorum
MURAT TOPÇU
25.03.2012 19:36:38
istanbul
değerli öğretmenim çalışmalarınızı makalelerinizi takip etme fırsatım oldu azda olsa benim sizden almak istediğim bilgi divriği yöresinde derviş halil adlı bir alevi ocağı yada böyle bir evliyaya dair somut bir bilgi varmnıdır acaba çünkü erzincan çayırlıdaki bir ocağın izlerini sürmeye başladığımda izler beni divriğinin höbek köyündeki ağuçanlı dedelere kadar götürdü fakat kendilerinin hayatta olmadığını öğrenince en azından sizde bilgi alabilirimiyim diye düşündüm buarada kitaplarınıza ulaşamadım eğer ulaşabileceğim bir kaynak gösterirseniz size minnettar kalırım şimdiden teşekkür ederim sağlıcakla kalın
Sivas YöresindeGeleneksel Bayramlar ve Toplu Törenler
Yazar Kutlu Özen Kimdir?
1940 yılında Divriği’de doğdu. Babası emekli öğretmen ve yazar
Halil Sami Özen’dir. İlk ve ortaokulu Divriği’de okudu. 1959
yılında Sivas İlköğretmen Okulundan mezun
oldu.
28/08/1959 - 20/01/1960 tarihleri arasında Divriği İmirhan
köyünde stajyer öğretmen olarak çalıştı. 26/01/1960 - 14/10/1963
tarihleri arasında Divriği Savrun köyünde ilkokul öğretmenliği
yaptı. Bu arada 01/11/1960 - 15/05/1961 tarihleri arasında Yedek
Subay öğretmen olarak askerliğini tamamladı.
- devamı -
Divriği Kedileri
Fatma PEKŞEN - Kutlu ÖZEN
Evliya
Çelebi’den bu yana ‘Divriği Kedisi/Kedileri’
üzerinde duran olmadı. Daha çok Ankara Kedisi, Van
Kedisi üzerinde duruldu. Halbuki Evliya Çelebi
1640-1650’li yıllarda Erdebil vilayetinde satılan
Divriği kedilerinden bahsediyordu. Yine aynı
yıllarda Trabzon ve Sinop kedilerinden de
bahsetmekteydi. Henüz o tarihlerde Ankara ve Van
kedileri Evliya Çelebi’nin dikkatini çekmemişti.
- devamı -
Ziyaretçi Sayımız
Yazar Kutlu ÖZEN
Bugün 15,Toplamda 208185 kişi sitemizi ziyaret etti.